Yasin-i Şerif ‘ i indirildiği dil olan Arapça okumak en faziletlisidir.Yasin-i şerif Türkçe okumak ise manasını anlamamız için gereklidir.Yalnız bu esnada dikkat etmemiz gereken konu Yasin-i Şerif Türkçe okumasından kendimize göre yorumlar çıkartmamaya dikkat etmeliyiz.Eğer tam manasıyla Yasin suresini anlamak istiyorsak Yasin-i Şerif Türkçe tefsirini okumalıyız.
Yasin-i Şerif Türkçe’si aşağıda yazıldığı gibidir.
1: Yâ Sîn.
2: Hakîm (hüküm ve hikmet sahibi) Kur’ân’a andolsun.
3: Muhakkak ki sen
gerçekten gönderilen resûllerdensin.

4: .Sıratı Mustakîm üzerinde(sin).
5: Azîz ve Rahîm olan Allah tarafından indirilmiştir.
6: Babaları uyarılmamış bir kavmi
uyarman içindir. Çünkü onlar gâfillerdir.

7: Andolsun ki (Allah’ın) söz (ü) onların çoğunun üzerine hak oldu. Artık onlar âmenû olmazlar (Allah’a ulaşmayı dilemezler).
8: Muhakkak ki Biz
onların boyunlarına
çenelerine kadar halkalar (zincirler) kıldık (geçirdik). Bu sebeple onlar
başları yukarı kaldırılmış olanlardır.



9: Ve onların önlerine ve arkalarına set kılarak (çekerek) böylece onları perdeledik. Artık onlar göremezler.
10: Onları uyarsan da uyarmasan da onlar için eşittir. Onlar âmenû olmazlar (Allah’a ulaşmayı dilemezler).
11: Sen sadece zikre tâbî olanı ve gaybte Rahmân’a huşû duyanı uyarırsın. Öyleyse onu mağfiret ile (günahların sevaba çevrilmesiyle) ve “kerim ecir” ile müjdele.
12: Muhakkak ki Biz
ölüleri diriltiriz. Ve takdim ettiklerini ve onların eserlerini yazarız. Ve herşeyi İmam-ı Mübin’de (apaçık bir rehberde) saydık (tespit ettik).

13: Onlara
o şehrin halkını misal ver. Onlara resûller gelmişti.

14: Onlara iki (resûl) göndermiştik. Fakat ikisini de tekzip ettiler (yalanladılar). Bunun üzerine (onları) üçüncü (resûl) ile azîz kıldık (destekledik). O zaman onlar: “Muhakkak ki biz
size gönderilmiş resûlleriz.” dediler.

15: Dediler ki: “Siz
bizim gibi beşerden başka bir şey değilsiniz. Ve Rahmân bir şey indirmedi. Siz sadece yalan söylüyorsunuz.”

16: (Resûller) dediler ki: “Bizim
gerçekten size gönderilmiş resûller olduğumuzu Rabbimiz biliyor.”

17: Ve bizim üzerimizde açıkça tebliğden (bildirmekten) başka bir şey (sorumluluk) yoktur.
18: “Muhakkak ki biz sizinle uğursuzluğa uğradık. Eğer siz gerçekten vazgeçmezseniz (son vermezseniz)
sizi mutlaka taşlayacağız. Ve mutlaka bizden size elîm bir azap dokunacak.” dediler.

19: “Uğursuzluğunuz sizinle beraberdir (kendinizdendir). Size zikir hatırlatılınca mı (uğursuzluğa uğruyorsunuz)? Hayır
siz müsrif (haddi aşan) bir kavimsiniz.” dediler.

20: Ve şehrin en uzak yerinden bir adam koşarak geldi. “Ey kavmim
(size) gönderilmiş olan resûllere tâbî olun!” dedi.

21: (Tebliğlerine karşılık) sizden ücret istemeyen (bu) kişilere tâbî olun. Ve onlar
hidayete ermiş olanlardır.

22: Ve ben
niçin beni Yaratan’a kul olmayayım ki; siz
O’na döndürüleceksiniz.


23: Ben
O’ndan başka ilâhlar edinir miyim? Eğer Rahmân bana bir zarar dilerse
onların şefaati bana bir (şey) fayda vermez (sağlamaz). Ve onlar beni kurtaramazlar.


24: Eğer öyle olsaydı (putlara tapsaydım) muhakkak ki ben
mutlaka apaçık dalâlette olurdum.

25: Muhakkak ki ben
sizin Rabbinize îmân ettim. Öyleyse beni işitin.

26: (Ona)
“Cennete gir!” denildi. “Keşke kavmim bilseydi.” dedi.

27: Bu sebeple
Rabbimin bana mağfiret ettiğini ve ikram edilenlerden kıldığını (bilselerdi).

28: Onun arkasından
onun kavmi üzerine gökten bir ordu indirmedik
indiriciler de olmadık.


29: (Onların cezası) sadece bir sayha (şiddetli ses dalgası) oldu. O zaman onlar sönenler oldular.
30: O kullara yazıklar olsun! Onlara hiçbir resûl gelmedi ki
onunla alay etmiş olmasınlar (hepsiyle alay ettiler).

31: Ondan önceki nice nesillerden (kimleri) helâk ettiğimizi
onların (helâk edilenlerin) kendilerine dönmediklerini görmediler mi?

32: Ve ancak herkes toplandığı zaman (onlar da) huzurumuzda hazır bulundurulacak olanlardır.
33: Ve ölü toprak onlara bir âyettir (mucizedir). Onu dirilttik ve ondan habbeler (taneler) çıkarttık. Böylece ondan yerler.
34: Ve orada
hurma ve üzüm bahçeleri kıldık (yaptık). Ve orada
pınarlar fışkırttık.


35: Onun ürünlerinden (meyvelerinden) ve elleriyle yaptıklarından yesinler diye. Hâlâ şükretmezler mi?
36: Arzın yetiştirdiği herşeyden
onların nefslerinden ve bilmedikleri şeylerden çiftler (eşler) yaratan
O (Allah)
Sübhan’dır (herşeyden münezzeh).



37: Ve gece onlar için bir âyettir (ibrettir). Ondan gündüzü sıyırırız (çekip alırız). O zaman onlar karanlıkta kalanlardır.
38: Ve Güneş
onun için istikrarlı kılınan (yörüngesinde) akar gider. İşte bu azîz ve alîm olan (en iyi bilen) Allah’ın takdiridir.

39: Ve Ay
kurumuş hurma salkımı dalı gibi bir şekil (bedir şeklinden hilâl) haline dönünceye kadar ona menziller takdir ettik.

40: Güneş’in Ay’a yetişmesi ve gecenin gündüzü geçmesi mümkün olamaz. Ve hepsi feleklerinde (yörüngelerinde) yüzerler (seyrederler).
41: Onların zürriyetlerini (nesillerini) dolu gemilerde taşımamız onlar için bir âyettir.
42: Ve onlar için
onun gibi (gemiler gibi) üzerine binecekleri şeyler yarattık.

43: Ve dilersek onları boğarız
o zaman onlara yardım edilmez ve onlar kurtarılmaz.

44: Bizden bir rahmet ve belli bir zamana kadar metalanmaları (faydalanmaları) hariç.
45: Ve onlara: “Önünüzde ve arkanızda olan şeylerden sakının. Umulur ki böylece rahmet olunursunuz.” denilmişti.
46: Rab’lerinin âyetlerinden hiçbir âyet gelmez ki
ondan yüz çevirenler olmasınlar.

47: Onlara “Allah’ın sizi rızıklandırdığı şeylerden infâk edin (verin).” denildiği zaman kâfirler
âmenû olanlara: “Allah’ın dileseydi
doyuracağı kişiyi biz mi doyuracağız? Siz ancak apaçık bir dalâlet içindesiniz.” dediler.


48: “Ve eğer siz doğru söyleyenlerseniz
bu vaad ne zaman?” derler.

49: Onlar tartışırken
onları alacak (yakalayacak) olan tek bir sayhadan (şiddetli ses dalgasından) başka bir şey gözlemiyorlar (beklemiyorlar).
50: Artık vasiyet etmeye güçleri yetmez. Ve ailelerine dönemezler.

50: Artık vasiyet etmeye güçleri yetmez. Ve ailelerine dönemezler.
51: Ve sur’a üfürülmüştür. İşte o zaman onlar
mezarlarından Rab’lerine koşarlar (uçarlar
yükselirler).


52: “Eyvahlar olsun bize
mezarlarımızdan bizi kim beas etti (kaldırdı)? Bu
Rahmân’ın vaadettiği şeydir. Ve resûller doğru söylemişler.” dediler.


53: Sadece tek bir sayha (şiddetli ses dalgası)! İşte o zaman onlar
hepsi huzurumuzda hazır bulunanlardır.
54: İşte o gün (hiç)bir kimseye
(hiç)bir şeyle zulmedilmez. Ve amellerinizden başka bir şey ile cezalandırılmazsınız.

54: İşte o gün (hiç)bir kimseye

55: Muhakkak ki cennet ehli
o gün zevkli bir meşguliyet içinde olanlardır.

56: Onlar ve eşleri
gölgeliklerde tahtlar üzerinde yaslanmış olanlardır.

57: Orada onlar için meyveler ve istedikleri (her)şey vardır.
58: Rahîm olan Rab’ten “selâm” sözü vardır.
59: Ey mücrimler (suçlular)! Bugün ayrılın.
60: Ey Âdemoğulları! Ben
sizlerden şeytana kul olmayacağınıza dair ahd almadım mı? Muhakkak ki; o (şeytan)
size apaçık bir düşmandır.


61: Ve Ben
sizden Bana kul olmanıza (dair ahd almadım mı?) Bu da Sıratı Mustakîm (üzerinde bulunmak)tır.

62: Ve andolsun ki sizden birçoklarını dalâlette bıraktı. Hâlâ akıl etmez misiniz?
63: Size vaadedilmiş olan cehennem (işte) budur.
64: İnkâr etmeniz sebebiyle bugün ona (cehenneme) yaslanın (girin).
65: Bugün onların ağızlarını mühürleriz. Kazanmış olduklarını (yaptıklarını) Bize
onların elleri anlatır
ayakları şahitlik eder.


66: Ve eğer dileseydik
elbette gözlerini mahvederdik (kör ederdik). O zaman yolda (sağa sola) koşuştururlardı. Bundan sonra nasıl görürler?

67: Ve eğer dileseydik
elbette onları mekânlarında (bulundukları yerde) değiştirirdik. O zaman ileri gitmeye ve geri dönmeye güçleri yetmezdi.

68: Kimin ömrünü uzatırsak
onun yaratılışını tersine çeviririz (kuvvetini gideririz). Hâlâ akıl etmez misiniz?

69: Biz O’na (Peygamber’e) şiir öğretmedik. Ve (bu)
O’na yakışmaz. O (O’na indirilen)
sadece zikir ve apaçık Kur’ân’dır.
70: (Kur’ân’ın indirilmesi)
hayy olanları inzar etmek (uyarmak) ve (azap) sözünün kâfirlerin üzerine hak olması içindir.


70: (Kur’ân’ın indirilmesi)

71: Ellerimizle (kudretimizle) onlar için hayvanları nasıl halkettiğimizi görmediler mi? Onlar
böylece onlara (hayvanlara) malik olurlar.

72: Biz onları (hayvanları)
onlara zelil (itaatkâr) yaptık. Böylece onlardan
kendilerinin binekleri oldu (onlara binerler) ve onlardan (etlerinden) yerler.


73: Ve onlarda
kendileri için (birçok) menfaatler (yararlar) ve içecek şeyler (süt) vardır. Hâlâ şükretmezler mi?
74: Ve yardım olunacaklarını ümit ederek
Allah’tan başka ilâhlar edindiler.

74: Ve yardım olunacaklarını ümit ederek

75: (O ilâhlar)
onlara yardım etmeye muktedir değildirler. Ve kendileri
onlar (o ilâhlar) için
(onlara yardıma) hazır askerlerdir.



76: Artık onların sözleri seni mahzun etmesin. Muhakkak ki Biz
sakladıklarını da açıkladıklarını da biliriz.

77: İnsan
onu bir nutfeden nasıl yarattığımızı görmedi mi? Sonra da Bize (karşı) apaçık hasım (düşman) oldu.

78: Kendi yaratılışını unutup Bize misal getirdi: “Kemiklerimiz çürüyüp dağılmış haldeyken kim onlara can verecek?” dedi.
79: De ki: “Onu ilk defa inşa eden (Yaratan)
ona hayat verecek. Ve O
bütün yaratışları en iyi bilendir.”


80: Yeşil ağaçtan sizin için ateş (oksijen) kılan (çıkaran)
O’dur. Böylece siz
ondan yakarsınız.


81: Gökleri ve yerleri yaratan
onların bir eşini daha yaratmaya kaadir değil midir? Evet O
(yegâne) Yaratıcı ve en iyi Bilen’dir.


82: O (Allah)
bir şey irade ettiği (dilediği) zaman O’nun emri
sadece ona: “Ol!” demektir. O
hemen olur.



83: İşte O
Sübhan’dır. Herşeyin melekûtu (mülkü ve hükümdarlığı) O’nun elindedir. Ve O’na döndürüleceksiniz.
