Fazla Yemek

By | 26 Eylül 2014

hac-umre-seti

fazla yemek

” Her hastalığın temelinde tokluk vardır.

” Hz. Muhammed (s.a.v.)

“Yemek onlar için bir ceza, bir  ağ,    bir tuzak ve bir pranga olacaktır.

” Hz. Davut (a.s.)

” Çok yeme ağacı diken, hastalık meyvesi toplar

” Atasözü

“Çok yeme ağacı’nın “hastalık meyvesi’ni nasıl olgunlaştırdığına bakalım.Normalden fazla  yiyen insanın midesi sindirim için daha çok enzime ih­tiyaç duyar. Enzim üretmek için çok enerji  harcamak gerekir.Sağlıklı bir insanda mide 200-250 gr. yemeğin birinci hazmını, besine ve hazım  gücüne göre değişmekle beraber, 3-4 saat içinde kolayca gerçek­leştirebilir, bu sırada kalp de    zorlanmadan rahatça çalışır. 2 katı yemek yendiğinde ise, sindirim ve fazlalıkların kısmen    depolanması, kısmen dışa­rı atılması için, kalbin 4-6 kat daha fazla çalışması gerekir.

Bu işlem sadece  kalbi değil, sindirim, depolama ve boşaltımla görevli organları da yıpratır. Mesela, bir araba taşlı,  bozuk ve dik bir yolda, düzgün yolda harcadığı yakıtın 2-3 katını harcar. Mesafe aynı olsa da harcanan  yakıt miktarı fark­lıdır. Devamlı zorlu çalışmaktan harap olan bir motor gibi, kalp de rızkını çabuk  tüketir.

Gençlerin sindirimi daha kuvvetli olduğu için fazla yediğinde, sindirim tamamlanarak fazlalıklar dışarı atılabilir. Ancak fazla yemek alışkanlık hali­ni alırsa bu kuvvet tükenir,- atıkların giderek daha az atılmasıyla depolar oluşmaya başlar. Depolar dolduktan sonra atıklar kanla birlikte dolaşır, kan ağırlaşır, dolaşımı yavaşlar, taşıdığı atıkları dokularda bırakır ve çöplükler oluşur. Ağırlaşan kandaki atıklar damarlarda birikmeye ve zamanla damarları tı­kamaya başlar. Daralan ve tıkanan damarlardaki kan, dokuları yeterince besleyemeyecek kadar azalır.

Beslenemeyen dokular beyne “açız!” uyarısı gönderir,- beyin bu çağrıya cevap olarak iştahı arttırır. Bu, insanı daha çok yemeye zorlar,- yedikçe kanda atıklar, dokularda çöplükler ve damarlarda­ki tıkanıklıklar artar. Kan daha da koyulaşır,- dolayısıyla, dokulardaki bes­lenme yetersizliği gittikçe daha fazla artar. Bu kısır döngü devam ederken, insanlarda konsantrasyon, hafıza, dü­şünme, anlama ve öğrenme yeteneği azalır. Fikir uyur, hikmet ölür, organ­lar durur, insanı sıfatlar atıkların içinde boğulur,- ‘Yemek onlar için bir ce­za olacaktır” sözünün hikmeti ortaya çıkar. Bazı insanlar fazla yemenin bedelini şişmanlıkla ve beraberinde getirdi­ği hastalıklarla öderler. Bazıları ise ne kadar yerse yesin, hep zayıf kalır. Onların durumu şişmanlardan daha tehlikeli olabilir.

Metabolizma atıkları, toksinler ve katkı maddeleri şişmanların vücudunda yağ olarak depolandı­ğı için, organların tahrip olması kısmen de olsa önlenebilir. Ancak zayıfla­rda, kan vasıtasıyla dolaşan atıkların bir kısmı, ateş, öksürük, terleme, nez­le, kusma, ishal, sivilce, çıban gibi yollarla dışarı atılırken organları ve sis­temleri yıpratır. Eklemlerde, kaslarda ve dokularda oluşan çöplükler ise za­manla yanmaya (iltihaplanmaya) ve yanarken yakıcı gazlar ve toksik mad­deler oluşturmaya başlar (aynen şehir çöplükleri gibi). Bu şekilde oluşan yakıcı gazlar ve toksik maddeler ağrılara, enfeksiyonlara, cilt hastalıklarına, parazitlerin üremesine, genetik mutasyonlara ve tümörlere sebep olur.

Araf suresi 31. Ayet’te, “Yiyin için, fakat israf etmeyin, çünkü  Allah israf edenleri sevmez’,buyrulmuştur.

Peygamberimiz (s.a v.), “Allah’a en sevimli olanınız, yemesi en az ve be­denen en hafif olanınızdır.” Ve “… pisboğaz ve göbeği büyük olan Cenne­te giremez” buyurmuştur. Ancak Allah’tan utanmayı unutan insanları artık ne ayetler ne de hadisler etkilemektedir. Halbuki bu ayet ve hadisler özel­likle günümüzde büyük önem taşımaktadır. Genetiği değiştirilmiş ve katkı maddeli ürünlerden kaçınmak neredeyse imkansız hale geldiğinden, az ye­mek, bugün daha büyük bir zorunluluktur.