İsrail Oğulları Yine Mısır’da

By | 11 Mart 2015

israil-ogullari-yine-misirdaBabalarının:
— Yusuf ile kardeşinizi araştırın! demesi üzerine tekrar hazırlandılar. Tekrar Mısır yollarına düştüler. Nihayet yine Hz. Yusuf’un karşısına çıktılar:

— Ey Aziz! dediler. Ey saygı değer vezir! Çoluk çocuğumuzu açlık ve sıkıntı sardı. Yanımızda çok paramız, malımız da yok. Az şey var. Onlar da pek değersiz şeyler. Zahiremizi tam ölç! Çoğunu sadaka yerine tut. Yüce Allah sadaka verenleri sever.

Bu az olan mallar neydi? Bazı rivayetlere göre kötü ve geçmez paralar, çuval sicimleri, ip, urgan gibi şeyler veya sade yağ ile yün, ya da çam ağacı ve çitlenbikti. Gerçekten yanlarındaki para o kadar azdı ki satın alacakları zahireyi ödeyemeyecek kadardı. Bu sebepten paraları karşılamasa bile Hz. Yusuf’tan tam ölçek zahire diliyorlardı.
Hz. Yusuf onlara:

— Siz cahillik ettiniz. Bu yüzden Yusuf ile kardeşine neler yaptığınızı biliyor musunuz? diye sordu.
Gözleri yaşlandı.

Hz. Yakub’un oğulları o zaman karşısındaki vezirin kardeşleri Yusuf ‘tan başkası olamıyacağım anladılar. Çünkü bu sırrı ancak o bilebilirdi.
Hemen ileri atıldılar:

— Ay, sahi, sen Yusuf musun? dediler.
Oda:

«Evet, ben Yusuf’um! dedi. Bu da kardeşim (Bünyamin). Hamdolsun. Yüce Allah bize lütufta bulundu. Her kim kötülükten sakınmışsa, sabır gösterirse mükâfata erer. Çünkü Yüce Yaratan iyi işler işleyenlerin mükâfatını kaybettirmez.».

On kardeş de:
«Allah adına ant içeriz ki Allah seni bize üstün seçti. Bu yaptığımız işle gerçekten kabahatliyiz! dediler.» (Yûsuf sûresi, âyet: 91)
Hz. Yusuf da onlara dedi ki:

«Bugün size ne azap var, ne de sizi kınamak. Sizi Allah yargılasın! Merhametlilerin en acıyanı O’dur.» (Yûsuf sûresi, ayet: 92)
Sonra da kardeşlerine şu müjdeyi verdi:

«Bu gömleğimi alın. Babama götürün, önüne bırakın. O da her şeyi anlar. Bütün çoluk çocuğunuzla bana gelin.» (Yûsuf sûresi, âyet: 93)
Bir rivayete göre Hz. Yusuf kardeşlerine:

-— Babam beni kaybettikten sonra ne yaptı? diye sordu. Onlar da:
— Babamız Bünyamin’i kaybettikten sonra kör oldu! dediler.
— O halde bu gömleğimi götürüp babamın yüzüne sürünüz. O zaman gözleri eski haline gelir. Sonra hep birlikte benim yanıma gelirsiniz.

On kardeş, Hz. Yusuf’un izni üzerine zahirelerini aldılar, hayvanlarını yüklediler. Kenan diyarına doğru yol aldılar. .
Bugünlerde Hz. Yakub her gün onların yollarını gözlüyor ve geri getirecekleri Bünyamin’i bekliyordu.
Bir akşamdı.

Hz. Yakub yine bir yol üstüne çıkmıştı. Yanında birkaç kişi bulunuyordu.
Birden bire akşam yeli esti. Dertli babanın ruhu canlandı. Bu akşam yeli Hazret-i Yakub’u serinletmekle de kalmamış, ona bir koku, yıllardır hasret kaldığı bir kokuyu da getirmişti.

Hazret-i Yakub birden canlandı. Kendisi ile birlikte oturanlara:
— Ben Yusuf ’un kokusunu duyuyorum! Her halde beni bunamış saymazsınız dedi.

Onlar da:
— Allah’a yemin ederiz ki sen hâlâ yanılıyorsun! Yusuf hakkındaki o yanlış düşüncelerinden ayrılmıyorsun! dediler.

Fakat, Hz. Yakub yanılmıyordu. Ta… sekiz günlük bir yoldan esen rüzgar gerçekten Hz. Yusuf ’un kokusunu ona getiriyordu. Çünkü,
Oğulları onun gömleğini getirmekteydiler.

Biraz sonra uzaktan bir müjdecinin koştuğu görüldü. Geldi:

— Müjde ey baba, dedi. Müjdeler olsun sana!

Bu müjdeci kardeşlerden Yahuda idi. Çölde hem koşmuştu, hem de kendi kendine şöyle diyordu:
— Yıllarca önce kana bulaşmış bir gömleği babama ben götürmüştüm. Onu kaygılandıran, acılara düşüren bendim. Şimdi yine Yusuf un gömleğini götürerek babamızı sevindiren de ben oluyorum!

Müjdeci, Hz. Yusuf’un gömleğini Hz. Yakub’un önüne koydu:
— Ey baba! İşte oğlun Yusuf’un gömleği! dedi. Hz. Yakub da her şeyi gördü, anladı.”
— Ben sizin bilmediklerinizi Allah tarafından bilirim, demedim mi? dedi. Arkadan gelen oğulları:

— Ey babamız! Günahlarımız için bize mağfiret dile! Doğrusu biz suç işlemiştik. Hepimiz günahkârız! dediler. (Yûsuf sûresi, âyet: 97)
Hz. Yakub da onlara:

«Allah’ımdan sizi bağışlamasını dileyeceğim. Acıyan, bağışlayan O’dur. Şüphe yok ki O, çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir. (Yusuf sûresi, âyet: 98)

Ve seher vaktinde, veya bir cuma gecesi Hz. Yakub çocuklarının suçlarının bağışlanması için Yüce Allah’a dua etti.
Sonra Kenan ilinde Mısır’a gitmek için büyük bir hazırlık başladı. Bir sabah bütün İsrail oğulları bir kervan halinde Mısır’a doğru yol aldılar. Kafilede Hz. Yakub, ölen Rahel’in ablası Lea, kızları, oğulları, torunları, bütün aile halkı vardı.

Artık Mısır’a yaklaşıyorlardı. Hz. Yusuf analığının, babasının ve bütün aile halkının Mısır’a geldiklerini Mısır hükümdarı Firavun’a bildirdi, İkisi de birlikte Kenan yolcularını karşılamak üzere yola çıktılar. Hz. Yusuf analığı ile babasına ve ailesi halkına kavuşunca:
«Buyurun, Allah’ın dilemesi ile Mısır’a güven içinde girin! dedi. (Yûsuf sûresi, âyet: 99)

Sonra koştu, başta babası olmak üzere bütün aile halkını kucakladı. Daha gömlek önüne konduğu zaman gözleri açılan Hz. Yakub da yıllarca önceden beri göremediği oğlunu doya doya gördü, seyretti. Onu ilk önce Hz. Yusuf selâmlamak istememişti. Fakat o bunu istemeyerek:
— Ey acıları dindiren kişi! diyerek kendi oğlunu önce selâmladı. Sonra kafile şehre hareket etti.
Hz. Yusuf:

— Baba! dedi. Mısıra Allah’ın dileği ile emin olarak girin!

Kafile şehir içine doğru hareket etti. Büyük ve azametli bir alay oldu bu. Sokakların iki yanında Mısır ahalisi dizilmişti. Hz. Yusuf ’u çok sevip saydıkları için onun Kenan diyarından gelen bu yakınlarını saygı ile karşıladılar. Selâm işareti olarak yere kapandılar.
Hz. Yakub, bindiği hayvandan inmişti. Oğullarından birine, Yahuda’ya dayanmış, asasını vura vura yayan yürüyordu.
Bu dakikalardaydı ki şehre geldikleri zaman analığı Lea’yı ve babasını tahtın üzerine oturttu. Yusuf ’un teyzesi ile kardeşleri ona secde kıldılar, yerlere kapandılar.

Hz. Yusuf babasına döndü:

— «Baba! dedi. İşte bu, önceden gördüğün ve Allah’ın doğru çıkardığı rüyanın yorumudur. Yüce Allah’ımız beni zindandan çıkardı. Şeytan da benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra bizi çölden getirmekle bana lütuf ve ihsanda bulundu! dedi. Ve sözlerini şöyle bitirdi:
«Gerçektir ki benim Rabbim bildiklerine lütufkârdır. Bundan ötürü ki O çok bilendir ve hikmet sahibidir.» (Yûsuf sûresi, âyet: 100)
Hazret-i Yusuf sonra Allah’a ellerini açtı. Şükranını edaya başladı:

«Ey Rabbim! Sen bana saltanat ihsan ettin. Sözlerin tevilini, rüyaların tâbirini öğrettin. Ey gökleri ve yeri yaratan Yüce Allah, dünyada da, ahirette de yâr ve yardımcım Sen’sin! Teslimiyet içinde olduğum halde canımı al. Ve beni doğrular zümresine kat.»
Hz. Yusuf bundan sonra babasiyle sohbete daldı.

— İşte babacığım! dedi. Rüyam tam olarak çıktı. Düşümde ne görmüştüm ben? On bir yıldız ile ay ve güneş bana secde etmişlerdi.
Evet her şey doğrulandı. Gerçekten on bir yıldız 11 kardeşiydi. Güneş babası, ay da analığı idi!