Bünyamin’in Doğuşu

By | 10 Mart 2015

bunyaminin-dogusuGöç, yeniden başladı. Güneye gidiyorlardı. Efrata mevkiine birkaç menzil kalmıştı ki, Yakub’a cariyeleri gelerek:

— Ey efendimiz! dediler. Karınız Rahel’i doğum sancıları tuttu. Bu. birinci oğlunun sancılarına benzemiyor. Eşinize çok ıstırap veriyor.
Yakub, kervanın başından hemen sevgili karısının, Yusufun anasının yanına koştu. Güzel eşi doğum ağrıları içindeydi. Deveyi durdurtup çadır kurdurdu. Rahel’i oraya aldırttı. Rahat bir doğum yapması için duada bulundu.

Fakat, Rahel hâlâ doğuramıyordu. Çocuk çok ağır geliyor ve anasına çok ıstırap veriyordu. Yusufa gelecek olan bir kardeş hala meydanda yoktu. Yoldaydı, görünmüyordu. Doğacaktı, doğamıyordu.

— Öleceğim galiba Yakub! dedi. Çok ıstırap çekiyorum. Uzun yolların zahmeti bana bu doğum zahmetini verdi.
Yakub:

— Üzülme Rahel! diye onu okşadı. İşte, Allah sana bir oğul ihsan ediyor. Oğlum Yusufa bir kardeş, sabırlı ol. Nerdeyse sancılardan kurtulur, evlâdını dünyaya getirirsin.

Bu teselli veren sözler Rahel’e biraz gönül açıklığı verdi. Biraz daha bağırdıktan, dinledikten sonra ebesi:
— Müjde diye haykırdı. Müjdelerolsun sana Rahel! İşte korkma artık! İkinci oğulun da dünyaya geldi.

Rahel:
— Onun adı (Zahmetin oğlu) Ben-Oni olsun! dedi.
Çocuğunu görmek istedi. Bir defa ona baktı. Sonra artık bu acılardan bütün bütün kurtulmak ister gibi kendisini ebedî rahatlığın içine bıraktı. Gözleri cam kesildi. Rahel ölmüştü.

Ebe bir feryad kopardı. Gelenler ağlaştılar. Hz. Yakub:

— Bu çocuğun adı Bünyamin olsun! dedi. Sonra sevgili karısını, ‘kendisine bir oğul daha doğuran güzel eşini Efrata yolunda bir mezar açıp gömdü. Oraya da Beytilehem dendi.
Hz. Yakub sonra kafileye yeniden göç emrini verdi.
Develer, sığırlar, koyunlar yeniden tozu dumana kattılar. İlerlediler. Eder kulesi denilen yeri geçti ve orada kervana:
— Dur! emrini verdi.Orada çadırlarını kurdurttu.Herkes yorgun düşmüştü. Herkes çadırlarına çekildi. Kervanda çıt yoktu.
Hazret-i Yakub’un bütün sevincini arttıran son doğan çocuğu Bünyamin oldu. Şimdi çocuklarını şöyle sıralamıştı:

Birinci karısı Lea’dan doğanlar:
I) Ruben, 2) Şimon, 3) Levi, 4) Yahuda, 5) İssakar, 6) Zebulun.

Sevgili karısı Rahel’den doğanlar:
7) Yusuf, 8) Bünyamin.

Lea’nın cariyesi Bilha’dan doğan iki oğlu:
9) Dan, 10) Naftalisi.

Karısı Rahel’in cariyesi Zilha’dan çoğan iki oğlu:
11) Cad, 12) Aşer.

O sabah kafile yeniden yola düştü. Babası Hz. İshak’m hasretle kendisini beklediği Hebron’a geldi.

İşte baba ülkesine dönmüş, sevgili babacığına da kavuşmuştu.
Hz. İshak oğlunu görünce çok sevindi. Fakat yirmi yıldır ona hasret çeke çeke zayıflamış, hastalanmıştı. Son bir ümitle, Yakub’u görme ümidi ile can feneri parlamaktaydı. Oğlunu görünce kucaklaştı. Onu bağrına bastı. On iki torununu karşısında görünce:
— Allah’ım, sana şükürler olsun! Dünya gözüyle bana evlâdlarımı gösterdin! dedi.

Sonra can feneri, ecelin rüzgârlariyle üflenmiş gibi yavaş yavaş sönmeye başladı. Hz. İshak can verdi. Allah’ına kavuştu. Babası Hz. İbrahim’e ve kavmine erdi.

Memere denilen bu topraklarda İshak’m büyük oğlu İs ile küçük oğlu Yakub, mezar açıp gömdüler. Yakub’un kafilesi baba topraklarına kavuşmuşlardı ama büyük babalarını da kaybetmişlerdi.