Yalan Söylemek

By | 4 Nisan 2015

Yalan SöylemeYalan Söylemek

Ali ibnu Ebi Talip şöyle dedi: Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Bana yalan isnad etmeyin, her kim bana ya­lan isnad ederse ateşe girer.”

Amir ibnu Abdullah ibnuz-Zubeyr babasından şöyle dedi: Zubeyr’e dedim ki: Falan ve falancanın hadis söylediği gibi ben senin Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemden hadis söylediğini işitmiyorum. Zubeyr dedi ki: Ben Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellemle çoğu kez beraberdim. Ancak onu şöyle derken işittim: “Her kim bana yalan isnad ederse, kendisine ateşten bir ev edinsin.”

Enes -Allah ondan razı olsun- şöyle demiştir: Sizlere çok ha­dis nakletmemi engelleyen şey Nebi sallallahu aleyhi ve sellemin şöyle buyurmuş olmasıdır: “Her kim bilerek, kasten bana yalan isnad eder­se, kendisine ateşten bir ev edinsin.”

Seleme ibnul-Ekva’dan 0 şöyle dedi: Nebi sallallahu aleyhi ve sellemi şöyle derken işittim: “Her kim benim demediğim bir şeyi bana isnad ederse kendisine ateşten bir ev edinsin.”

Vaaz

İmam Buhârî -Allah ona rahmet etsin- bâbın hadislerini güzel bir şekilde tertip etmiştir. Ali hadisiyle başlamıştır ki hadis, bâbın mak­sadını oluşturmuştur. Ardından ikinci rivayet olarak Zubeyr hadisini zikretmiştir. 0 hadiste de sahabenin Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve selleme yalan isnad etmekten şiddetle sakınmalarına işaret edilmiş­tir. Üçüncü olarak da sahabenin hadisin aslını rivayet değil de, kendi­lerini hataya ulaştırmalarından korkarak çok hadis rivayet etmekten kaçındıklarını işaret eden Enes hadisini rivayet etmiştir. Çünkü onlar tebliğle görevlendirilmişlerdi. Son olarak da bâbı ister ondan uykuda işittiğini isterse de uyanıkken işittiğini iddia etsin, Allah Rasûlü sallal­lahu aleyhi ve selleme yalan isnad etmeyi haram kılmasına işaret eden Ebu Hureyre hadisiyle bitirmiştir.

Hadis İlmi iki ana bölüme ayrılır:

Rivâyetü’l-hadîs ilmi. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’in sözü, fiili,takriri, halleri ve bunların rivayet ve zabt edilişi ile alâkalı bir bilim dalıdır. Hadis metinlerini ihtiva eden kitaplar, bu dala ait kaynak­lardır. Bu ilim dalı “hadis naklinde hatadan uzak kalma” temeli üzerin­de yapılmış çalışmaları yansıtır.
Dirâyetü’l-hadîs ilmi. Hadis Istılahları İlmi diye de anılır. Ha­disin yapısını meydana getiren sened ve metni anlamaya imkân veren birtakım kaideler ilmidir. Bu kaideler yardımıyla bir hadisi kabul veya reddetmek mümkün olur. Hadis usûlü ile ilgili eserler bu ilmin kay­naklarıdır.
Bu ilmin hedefi, Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’in hadis­lerini başka sözlerle karıştırılmaktan, değiştirilmekten, bozulmaktan ve iftiraya uğramaktan İlmî yollarla korumaktır. Allah Rasûlü sallalla­hu aleyhi ve sellem’e nisbet edilen sözün gerçekten ona ait olup olma­dığı bu ilmin kurallarıyla anlaşılır.

Hadis ilminin gayesi, rivayetlerin sahih ve doğru olanlarını sahih ve doğru olmayanlarından ayırmaktır. Bir başka ifade ile Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’in söylemediği bir sözü ona söyletmemek, yapmadığı bir işi ona yaptırmamak, yani sünneti aslî berraklığı içinde korumaktır.

Her iki dalıyla birlikte hadis ilminin gelişmesi, “Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’e yalan isnad etmeme dikkati” ve “tebliğ görevi”nin yerine getirilmesi sâyesinde gerçekleşmiştir. Bu konuda ilk ve en değerli gayret, sevgili Peygamberimiz’in en hayırlı nesil olarak takdir ve takdim buyurduğu ashâb-ı kirâm’a aittir. Rivayetü’l-hadîs ilminin kurucuları oldukları gibi, dirâyetü’l-hadîs ilminin temellerini atanlar da onlardır. Allah kendilerinden razı olsun.

Ashâb, sahâbî kelimesinin çoğuludur. Sahâbî, müslüman olarak Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’i gören ve o iman üzere ölen kimseye denir. Herhangi bir sahâbî ile görüşme imkânı bulan kimseye de tâbiî adı verilir.

Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem üzerine yalan uydurmanın ağır ve çetin cezaları mucip olduğuna dair bu baba alınmış bulunan hadislerin mânâları hemen hemen aynı olduğu gibi metinleri arasında da pek çok fark yoktur. «Her kim bilerek benim ağzımdan yalan uy­durursa cehennemdeki yerini hazırlasın.» mânâsını ifade eden hadis-i şerif mütevâtır hadislerdendir. İmam Şafiî’nin «Er-Risale» adlı eseri­nin şerhinde, bu hadisin 70 sahabi tarafından merfûan rivayet edildi­ğini yazar. Bunlar arasında “Aşere-i Mübeşşere” cennetle müjdelenen 10 sahabenin hepsi mevcuttur Bu hadisin ravilerinin sayısını 200’e çıkaranlar da vardır.

Hadisin «cehennemdeki yerini hazırlasın» cümlesi bazı âlimlerce beddua olarak yorumlanmıştır. Yani ‘Allah onu cehennemde yerleş­tirsin.» diğerlerine göre müfterinin hak etmiş olduğu akıbeti bildirir.

Yani «O kimse cehenneme müstahak olmuştur. Ona hazır olsun.»

Hadisin açıklanması sadedinde üç nokta üzerinde durulabilir.

Yalanın mahiyeti
Peygamber üzerinde yalan uydurmak
Bu suçu işleyenin cehennemlik olması

Ehl-i Sünnete göre gerçeğe aykırı haber vermeye yalan denilir. Ha­beri ileten kimse ister kasden ister sehven yalan söylesin. Yalan söyle­miş olması bakımından fark yoktur.

Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem üzerinde yalan uydurmak ve bile bile yahut da yanılarak yapılır. Yanılarak yapılırsa belirtilen ağır cezaya mucip değildir. Çünkü Kitab, Sünnet le sabittir ki, unutma veya yanılma ile işlenen kusurlar günah sayılmazlar. Fakat bile bile Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’in ağzından yalan uydurmak, bilerek böyle uydurulmuş hadisi nakletmek, her ne suretle olursa olsun buna aracı olmak ağır vebali ve büyük cezayı muciptir.

Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’in söylemediği bir sözün veya yapmadığı bir işin ona isnad edilmesi «O’nun üzerinde yalan uy­durma» şumulüna girer. Demek ki kavli sünnette olduğu gibi fi’lî sün­nette de gerekli titizliği göstermek zorunluğu vardır. Diğer taraftan hiç bir konuda Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’e uydurma hadis isnadı caiz değildir.

Bu babda geçen hadislerin tümü Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem adına her çeşit yalanı uydurmayı şiddetle yasaklar.

Kasden hadis uyduran veya uydurma olduğunu bildiği hadisi riva­yet edenin cehennemlik olması hususu :

«Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem üzerinde kasden yalan uyduranın hakettiği ceza cehennem’dir. Cenab-ı Allah Tâalâ dilerse ce­zasını çektirir, dilerse afveder. Böyleleri katiyyen afv edilmiyecekler, diye bir mana çıkmaz. Zaten küfürden başka her hangi bir günahı iş­leyen kişinin mutlaka cehennemde tazip edileceğine dair bir hüküm yoktur. Allah’ın dilemesine kalmış, O’nun bileceği bir sırdır. Bunlar cehennemde tazib edilseler bile cezalarını bitirdikten sonra cehennemden çıkacaklar. Çünkü dinimize göre yalnız küfür üzerinde ölenler ebedi cehennemliktirler. Ölürlerken zerre kadar imanı olanlar bile ne­ticede cehennemden kurtulmuş olurlar. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem adına yalan uydurmanın büyük günah olduğu bu hadisten anlaşılıyor. Fakat bu suçu işleyen adam kâfir olmaz.

Yalan; asılsız olan, gerçeğe uymayan, kandırmak için söylenen sözdür. Kur’an-ı Kerim’de 280 küsür ayette yalan yasaklanmakta ve yalancıların kötü akıbetleri bize örneklenmektedir. Yalan, nifak ve kü­fürle, sıdk/doğruluk ise iman ve takvayla birlikte anılmıştır.

Yalan ruhi bir hastalıktır, Müslümanların kendilerini bundan ko­rumaları gerekir. Çocuklar daha küçükken doğru sözlülüğe alıştırılmalı, yalanın zararları kendilerine anlatılmalıdır.

Cenab-ı Hakk, ‘Yalan sözden kaçının” (Hac, 60) diye emrettiği halde basit dünya menfaatleri için yalan söyleyenler vardır.

Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor; “Yazık­lar olsun o kimseye ki, insanları güldürmek için konuşur ve yalan söy­lerler! Yazık ona, yazık ona!” (Ebu Davud, Edeb 88; Tirmizi, Zühd 10)

Özellikle yalan yere şahitlik yapmak çok kötü bir davranış ve bü­yük bir günah sayılmıştır. Müslüman kendi aleyhinde de olsa, doğru söylemeli ve asla yalana yaklaşmamalıdır. Çünkü Allah (c.c.) şöyle buyurmuştur: “Ey iman edenler! Hak üzere durup adaleti yerine getirmeğe çalışan hâkimler ve Allah için doğru söyleyen şahitler olun. Velev ki, o şahitliğiniz nefisleriniz yahut ana babanızla yakın akrabanız aleyhine olsun. İster üzerine şahitlik yapılan kimseler zengin veya fakir bulunsun” (Nisa 135).

“Allah’a karşı verdikleri sözü ve yeminlerini az bir bedelle de­ğiştirenlere gelince, işte bunların ahirette bir payı yoktur. Kıyamet günü Allah onlarla konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temize çıkarmayacaktır. Onlar için acı bir azap vardır.” (Al-i İmran 77)

Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem müslümanın yalancı ola­mayacağını vurgulamıştır;

“Abdullah İbnu Amir radıyallahu anh anlatıyor: ‘Bir gün, Rasûlullah aleyhissalâtu vesselam, evimizde otururken, annem beni çağırdı ve: ‘Hele bir gel sana ne vereceğim!’ dedi. Aleyhissalatu vesselam anne­me: ‘Çocuğa ne vermek istemiştin?’ diye sordu. ‘Ona bir hurma ver­mek istemiştim’ deyince, Aleyhissalatu vesselam: ‘Dikkat et! Eğer ona bir şey vermeyecek olursan, üzerine bir yalan yazılacak!’ buyurdular.” (Ebu Davud, Edeb 88)

“Safvan İbnu Süleym radıyallahu anh anlatıyor: ‘Ey Allah’ın Rasulü! mü’min korkak olur mu?’ dedik. ‘Evet!’ buyurdular. ‘Peki cimri olur mu?’ dedik, yine: ‘Evet!’ buyurdular. Biz yine: ‘Pekiyi yalancı olur mu?’ diye sorduk. Bu sefer: ‘Hayır!’ buyurdular.” (Muvatta, Kelam 19)

Yalan kalbi karartır. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem bu­yuruyor ki; “Kul yalan söylemeye ve yalan söyleme niyetini taşımaya devam edince bir an gelir ki, kalbinde önce siyah bir nokta belirir. Son­ra bu nokta büyür ve kalbinin tamamı simsiyah olur. Sonunda Allah nezdinde ‘yalancılar’ arasına kaydedilir.” (Muvatta, Kelam 18)

Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem de, yalan söylemenin ve yalan şahitlik yapmanın büyük günahlardan olduğunu ısrarla belirt­miştir. (Buhari, Edep 6;) Ayrıca yalanın münafıklık alametlerinden ol­duğunu haber vermiştir. (Buhari, Şehadet 28;)

Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem; “Yalan kötülüğe, kötülük Cehenneme götürür. İnsan yalancılık yapa yapa, nihayet Allah katında yalancılardan yazılır.” (Buhari, Edeb 69) buyurmuştur. Yalanın en bü­yük kötülüğü işte budur. Yani, insanı Allah (cc)’ın rızasından uzaklaştı­rıp Cehenneme götürmesidir. Ayrıca yalan insanları birbirine düşürür, güven duygusunu yok eder, toplum içinde karışıklıklara sebep olur; dostlukları yıkar, yerine düşmanlık tohumları eker. Yalan er geç ortaya çıkacağından, yalancılar, kendilerine güvenilemeyen, saygı duyulma­yan ve sevilmeyen insanlar durumuna düşerler. Kısaca yalan, insanı dünyada da ahirette de felakete sürükler.

Yalanın en çirkini de Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’e yalan isnad etmektir. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem; “Benim üzerime söylenen yalan, bir başkası üzerine söylenen yalan gibi de­ğildir. Öyleyse kim bile bile bana yalan nisbet ederse cehennemdeki yerini hazırlasın!” “Kim bile bile bana yalan nisbet ederse ateşteki ye­rini hazırlasın.” buyurmaktadır. Bilmediğimiz, doğruluğundan emin olmadığımız bir söz ya da fiili Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’e isnad etmekten sakınmalıyız.

Dinimizde sadece üç yerde yalan söylemeye izin verilmiştir:

a) Zulüm ve haksızlığa uğramış bir adamın can, mal veya namusu­nun zarar görmekten kurtarılması için;

b) Dargın olan karı-kocayı veya iki kişiyi barıştırmak için. Çün­kü Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem, “İnsanlar arasını düzelten, bunun için hayırlı söz söyleyen ve hayırlı söz ulaştıran kimse yalancı değildir” (Müslim, Birr ve Sıla 27; Tirmizi, Birr 26; Buhari 3/240) bu­yurmuştur.

c) Harpte düşmanı yenmek için.

Müslümanın Dilini Koruması Gerekir

Allah (cc), şöyle buyurmaktadır: “Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmet oldunuz. İyiliği emreder, kötülükten sakındırırsınız ve Allah’a inanırsınız…” (Al-i İmran 110). “İnanan erkek ve kadın­lar, birbirlerinin velisidirler. İyiliği emrederler, kötülükten sakın­dırırlar, namazı kılarlar, zekâtı verirler, Allah’a ve Rasulüne itaat ederler. İşte onlara Allah rahmet edecektir. Allah daima üstündür, hikmet sahibidir.” (Tevbe 71)

Yapılması emredilen iyilikler (sevaplar) ve sakınılması gereken kötülükler (haramlar) Kur’an ve Sünnet ile açıkça belirlenmiştir. Dilin sebep olduğu kötülükler de, sakınılması gereken kötülüklerin başında gelir.

Dil, Allah (cc)’ın yarattığı organlardan birisidir.

Dil, kalpteki duygu ve düşüncelerin tercümanıdır.

Dil, Allah (cc)’ın büyük nimetlerinden ve yaratıcılığının eşsiz güzelliklerindendir.

Dil, hacimce küçük olmasına rağmen itaat ve isyan yönüyle bü­yüktür. Çünkü iman ve küfür, ancak dilin şehadetiyle bilinebilir.

Kur’an-ı Kerim’de Allah (cc) şöyle buyuruyor; “(İnsan), hiçbir söz söylemez ki yanında kendisini gözetleyen, dediklerini kaydeden (bir melek) hazır bulunmasın.” (Kaf 18)

Biliyor ve inanıyoruz ki; İnsanın ağzından çıkan her söz kayda alınmaktadır.

Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor; “İnsan­ları yüzükoyun veya burunları yerde olarak cehenneme döken, dilleri­nin hasadından başka bir şey değildir.” (Tirmizi, İman: 8,)

Dil, sözleriyle iyilikler ve kötülükler oluşturur. Kıyamet gününde, dünyada hayra sebep olmuşsa hayırla, şerre sebep olmuşsa şerle kar­şılık görür.

İslam dinini kabul eden kimseye Müslüman denir.

Müslüman, diğer müslümanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir.

Müslümanın, dilini ve kendisini helaktan koruması, gerekirse, bu uğurda diline hâkim olmak için çeşitli tedbirler alması gerekir.

Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor; Allah’a ve ahiret gününe inanan, ya hayır söylesin veya sussun” (Buhari 8/13, 39;). “Müslüman; dilinden elinden Müslümanların emin olduğu kim­sedir. Muhacir de Allah (cc)’ın nehyettiklerini terk edendir.” (Buhari 8/127)

Vaazdan Öğrendiklerimiz:

Ehl-i Sünnete göre bilerek veya bilmeyerek söylenen hilaf-ı ha­kikat söz yalan sayılır.
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem üzerine kasden yalan uydurmak şiddetle kaçınılması gereken büyük günahlardandır.
Bir tane hadisi uyduran kişi fasık olur. Bütün rivayetleri reddedilir.Hiç bir hadisi ile ihticac yapılamaz. Şayet tevbe etse bile bir çok âlime göre rivayetleri yine tutarsız sayılır.
Hadis uydurmak işi ister ahkâm ile ilgili olsun ister tergib terhib (korkutmak) mevize ve benzeri konularda olsun hepsi en büyük günahlardandır.
Hadis uydurmak büyük günah olduğu gibi uydurma hadisi bile bile rivayet etmek veya uydurma olduğundan şüphe edilen hadisi nak­letmek de büyük günahtır.
Peygamber adına yalan uydurmanın yasaklığı hakkındaki ha­dislerin çoğunda «kasıtlı uydurma» kaydı mevcuttur. Bazılarında ise yoktur. Olmayanlar da olanlar gibi yorumlanır. Aksi takdirde sehven
yapılan rivayetin de günah olması gerekecektir. Oysa ki sehven yapılan işler muaftır.
Yalan kalbi karartır.
Kul yalan söylemeye ve yalan söyleme niyetini taşımaya devam edince bir an gelir ki, kalbinde önce siyah bir nokta belirir. Sonra bu nokta büyür ve kalbinin tamamı simsiyah olur. Sonunda Allah nezdin de ‘yalancılar’ arasına kaydedilir.
Yalan kötülüğe, kötülük Cehennem”e götürür. İnsan yalancılık yapa yapa, nihayet Allah katında yalancılardan yazılır.
Yalanın en çirkini de Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’e yalan isnad etmektir.
Dinimizde sadece üç yerde yalan söylemeye izin verilmiştir.
Dilin sebep olduğu kötülükler de, sakınılması gereken kötü­lüklerin başında gelir.
Dil, Allah (cc)’ın büyük nimetlerinden ve yaratıcılığının eşsiz güzelliklerindendir.
Dil, hacimce küçük olmasına rağmen itaat ve isyan yönüyle bü­yüktür. Çünkü iman ve küfür, ancak dilin şehadetiyle bilinebilir.
Müslüman, diğer müslümanların elinden ve dilinden emin ol­duğu kimsedir.