Râbiatü’l-Adeviyye ve bizim Râbialar…

By | 26 Ocak 2015

rabiatul-adeviyye-ve-bizim-rabialar     Hz. Râbia, gönlünde Allah sevgisinden başka bir sevgi ol¬mayan bir mâna insanıdır. İslâm  tasavvufunun ilk kadın mey- velerindendir.
Hicrî 100 ile 180 yılları arasında yaşamıştır. Basra’da doğ¬muş, büyümüş, manevî hayatını  burada geçirmiştir. Künyesi “İyiliğin annesi” anlamında Ümmü’l-Hayr’dır.
Doğduğunda bebeğe saracak bir bez, yakacak bir kandil bulamayacak kadar fakir bir ailenin  dördüncü kızıdır. Bunun için “dördüncü” anlamında “Râbia” adı verilmiştir.
Hz. Râbia küçük yaşta babasını kaybeder. Henüz çok genç bir yaşta iken Basra’da kıtlık baş  gösterir. Kardeşleri ile bir¬likte yiyecek bir şey bulmak için gelişi güzel dolaşırlarken, za¬lim  bir adam onu evine getirir, 6 akçeye katı yürekli bir ada¬ma satar.
Hz. Râbia burada tam bir köle hayatı yaşar. Bu sırada ma¬nevî tecellilere mazhar olur. Onun bir kerametini gören efen¬disi kendisini serbest bırakır.
Hz. Râbia hürriyetine kavuşur kavuşmaz dünya hayatına dalarak birtakım günahlara girer. Bu sırada büyük veli Rebah bin Amr ile tanışır. Ondaki cevheri gören Hz. Rebah onu dün¬ya âleminden çeker, Allah yolunda ilerlemesine yardımcı olur.
Tevbe istiğfar ederek sevgi yolunda yürümeye başlayan Hz. Râbia kendini bütünüyle Rabbinin dostluğuna verir.
Kalbinde hep O vardır
Sabaha kadar ibadet ettikten sonra Rabbine sorar: “Acaba Rabbim ihya ettiğim bu geceyi kabul etti mi?” Sonra kendisi cevap verir:
“İzzetin hakkı için beni kapından kovsan da zikrini yapaca¬ğım. Kalbime Senin sevginden başka bir sevgi girmeyecektir.”

Namaza şükür için oruç
Süfyan-ı Sevri anlatıyor:
Bir gece Hz. Râbia sabaha kadar namaz kıldı, sabahleyin de şöyle dedi: “Bu gece kıldığımız namazlara şükür için bugün de oruç tutalım.”
Namazdaki hali
Hz. Râbia namaz kılarken tam bir huşu içindeydi, tıpkı Hz. Ali gibi. Secde ettiği yerdeki hasırın çöpü gözüne girmişti, ama farkına varmamıştı. Namazı kıldıktan sonra gözündeki hasır çöpünü çıkarıp atmıştı.
Hırsızın namazı
Hırsızın biri Hz. Râbia’nın evine girer. Bir su ibriğinden baş¬ka bir şey bulamaz. İbriği alıp götüreceği sırada Hz. Râbia seslenir:
“Bana bak, hırsızlık yapıyorsan bir şey almadan gitme.”
“Alınacak bir şey bulamadım ki…”
“Bari şu ibrikteki su ile abdest al ve şu köşeye gir, iki rekat namaz kıl, o zaman bir şey bulur gidersin.”
Hırsız denileni yapar ve namaza durur. Hz. Râbia da ellerini kaldırarak şöyle dua eder:
“Rabbim, bu adam benim kapıma geldi, bir şey bulamadı. Onu Senin kapına gönderiyorum, lütfundan mahrum etme.”
Hırsız iki rekat namaz kıldıktan sonra ibadetten zevk almaya başlar ve gece yarısına kadar namaz kılmaya devam eder.
Cenneti neden istemiyorsun?
Hz. Râbia’ya sordular:
“Niçin Allah’tan sana Cennet ihsan etmesini istemiyorsun?”
Şöyle cevap verdi:
“Dâr’dan evvel câr gerek.” (Yani, evden önce komşu gerek)
Bunun mânâsı Kur’ân’da geçtiği gibi şöyledir: “Yâ Rabbi, ba¬na Senin katında Cennetin içinde bir ev ver.”
Niçin evlenmedi?
Hz. Râbia’ya sordular: “Niçin evlenmiyorsun?”
“Üç şey var ki beni kaygıya düşürüyor, bunlardan beni kur¬taran bulunursa evlenirim.”
“Nedir bunlar?”
“Birinci kaygım: Öldüğüm zaman imanımı kurtarabilecek miyim?
“İkinci kaygım: Kıyamet günü defterim sağımdan mı verile¬cek, solumdan mı?
“Üçüncü kaygım: İnsanların kimi Cennete, kimi Cehenneme çağrıldığında ben bunların hangisinin arasında bulunacağım?”
Kötü zan
Hz. Râbia, Rabbine yaptığı bir münacatında şöyle diyordu:
“İlâhî! Seni seven bir kalbi ateşte yakar mısın?”
Cevap geldi: “Biz bunu yapmayız? Hakkımızda kötü zanda bulunma.”
Kaç saat uyudun, kaç saat namaz kıldın?
Hz. Râbia’mn hanım hizmetçisi Abde binti Şevval anlatıyor.
Hz. Râbia geceyi namazla geçirirdi. Sabah olduğunda secca¬desinin üzerinde ansızın ürperir şöyle derdi kendi kendine:
“Ey nefis! Ne kadar uyudun? Ne kadar dikilip namaz kıldın? Bir daha hiç kalkamayacağın, sadece kıyamet çığlığı ile diril- tileceğin o uykuya dalman öyle yaklaştı ki! Kalk, kendine gel!”
Kulluğun iki yönü
Hz. Râbia’ya sordular:
“Kul ne zaman hoşnut olur?”
Cevap verdi:
“Nimetten haz duyduğu kadar musibetten de haz duyduğu zaman…”