Dünya malının ve ona sahip olmanın hırsı ile yanıp tutuşanların ne denli boş bir iş peşinde olduklarını anlamak her insan için kolaydır.
Mutluluğu, dünya malına sahep olmak olarak görenler, servet ve zenginliğe kavuştuğu an mutluluğu da elde ettiğini zannedenler büyük bir yanılgı içine girerler.
• Kendisini bu dünya nimetleri ile avutan ve bunu asıl mutluluk diye adlandıranlar, esas olanı görmekten uzak ve tamahkar kimselerdir.
Mutluluk; elle tutulamayan, gözle görülemeyen ve maddeden uzak bir kavramdır. Yani mutluluğu ve huzuru satın alabilmek, onun için bir bedel biçmek mümkün değildir.
Aynı zamanda mutluluğu ve huzuru, köşklerde, saraylarda, lüks ve sefa içinde aramak boşa bir çırpınıştır.
Buradan zenginliğin ve servetin mutsuzluk getirdiği anlamı çıkarılmamalıdır. Anlaşılması gereken; mutluluğun para ile sağlanamayacak olmasıdır.
însan her hali ile mutlu olmayı ve mutlu kalabilmeyi bilmeli.
Evinde huzur ve bereketi arayan insanlar, az ve güzel olanla yetinmeyi bilen insanlar ve halinden memnun olarak şükreden insanlar mutluluğu yakalayan insanlardır.
Kişi sofraya oturduğu zaman ‘Besmele’ ile yemeğe başlıyor, ‘Elhamdülillah’ sözü ile bitiriyorsa mutluluğu yakalamış demektir.
Aile içerisinde saygı, sevgi ve anlayış çerçevesinde bir ilişkileri varsa onlar mutlu kimselerdir.
Mutluluğun; yeri, yurdu, tarifi, şekli ve bedeli olamaz. Mutluluk, senin iç huzurunu yakaladığın ve halinden memnun olarak Allah (cc)’a şükretme anındır.
“…Allah (cc) sana yeter…” (Bakara, 137. ayet)