Allah (cc)’ın bizler için verdiği şeyleri kimi zaman hoş karşılamıyor ve günaha giriyor olabiliriz. Hz. İbrahim’in karısı ve Hz. İsmail’in annesi olan bir kadının, yani Hacer’in söylediği şu söz ne güzel;
Hz. İbrahim onu ve oğlunu ıssız ve ekinsiz bir yerde bıraktıktan sonra ayrılıp giderken onun peşinden kulaklarında yankılanan şu sözleri söylemişti:
“Ey İbrahim! Hiçbir insan ve hiçbir şey bulunmayan bu vadide bizi bırakıp nereye gidiyorsun?” Hz. İbrahim’in dönüp bakmadığını görünce; “Bunu sana Allah (cc) mı emretti” diye sordu.
Hz. İbrahim: “ Evet” diye cevap verince, Hacer validemiz;
“O halde Allah (cc) bizi zayi etmez” dedi.
Evet, Allah (cc) hiçbir zaman kendisine inanan ve dayanan Salih kullarını zayi etmedi. Hacer’i de zayi etmedi ve Kehf suresinde geçtiği üzere daha güzelini nasip eyledi. O zamanlar kimsenin uğramadığı Mekke topraklan, Hacer validemize verilen zemzem suyu ile bugün en kalabalık olan yer haline geldi.
Allah (cc)’a güven ve itimat hiçbir kulu yarı yolda bırakmadı. Her ne olursa ve ne verilirse kabul etmek, neticesinde kesin bir nimete sebep oldu.
Kabul etmek kötü ve boş şeyleri kabul değildir. Allah (cc)’tan gelen, üzüntü ve elem verici olayları yahut gönle hoş gelmeyen bir şeyi sabır ile kabullenip sonunun selamet olduğunu bilmek, anlamaktır.
Bu yolda hiç kimse zayi olmamış ve unutulmamıştır. Hiç kimsenin yaptığı karşılıksız kalmamış ve eksikte verilmemiştir. Bize gelene, bize verilene razı olalım, belki bu bizim için çok daha hayırlı ve sonu çok tatlı olacak acı bir ilaç gibidir.