Oyun ve Oyuncakların Önemi Nedir ?

By | 21 Mart 2015

Oyun ve Oyuncakların Önemi Nedir ?Oyun ve Oyuncakların Önemi Nedir ?

Oyun, çocukların baş meşgalesi ve en önemli işidir. Ço­cuğun oynadıkça duyguları keskinleşir, yetenekleri serpilir, becerisi artar. Çünkü oyun, çocuğun en tabii öğrenme orta­mıdır. Oynayan çocuk, kendi küçük dünyasındadır. Oyun, çocuğun hürriyetidir.

Oyun, bir ayağı hayal dünyasında, öteki ayağı gerçekler dünyasında bir köprüdür. Çocuk, oyun aracılığı ile bu iki dünya arasında anlamlı bir bağ kurar.

“Oyun, çocukların en tabii anlaşma ortamıdır. Bir araya gelen iki küçük çocuk, daha birbirlerinin adını öğrenmeden oynamaya koyulur.

“Oyun, kazanılan olumlu özelliklerin pekiştirildiği, geliş­tirildiği bir ortamdır aynı zamanda.” Çocuğun gelişmesi ve kişilik kazanması için, sevgiden sonra gelen ikinci ve en önemli ruhi besindir.

Çocuklar, dünyaya oynamak için geldiklerini sanırlar. Onların doya doya oynamalarına fırsat verilmelidir. Oyun, çocuğu rahatlatan; geliştiren ve kendisine ait bir dünya ku­rup gündelik endişelerinden kurtaran bir faaliyettir. Çocuk­ların bütün bir gününü ev ödevleri ve özel derslerle geçirme­sini bekleyen ebeveynler, yanlış yapıyorlar. Oyuna ayrılan zaman, kayıp sayılmaz. Çocuk, oyuna yiyecek gibi ihtiyaç duyar. Çocuk, oyun sayesinde yardımlaşmayı, kolektif ya­şamayı öğrenir. Sosyal bir varlık olarak toplumdaki yerini alır. Kendi hakkını korumak, başkalarının hakkını gözetmek, işbirliği ve paylaşma, evden çok oyun ilişkilerinde kazanılan özelliklerdir. Bu bakımdan çocukların hareketliliği ve oyuna düşkünlüğü anlayışla karşılanmalıdır.

Çocukların hareketli dönemlerinde rahatça oynayabile­cekleri, döküp saçabilecekleri yer ayrılmalıdır. Tehlikeli maddeler ortadan kaldırılmalı, ama sürekli endişe içinde de olunmamalıdır. Dur, yapma, elleme!” deyip durmak hoş ol­maz. Her istediği de çocuğun eline verilmemelidir.

Oyun, okul öncesi yaşlarının tek uğraşıdır. Ancak oyuna başlamakla oyun ihtiyacı sona ermez, çocuk büyüdükçe, ge­lişim düzeyine göre biçim değiştirerek sürer gider. Bu ne­denle okulu, oyun çağının sonu olarak görmek yanlıştır. İl­kokul çocuğunu ‘oyundan kesmek’, oyundan almak yanlış­tır. İlkokul birinci sınıf çocuğunu beş saat boyunca okul sıralarında kımıldamadan oturmaya zorlamak, kötü eğitimdir. Çocuğu, öğrenmeden soğutmanın en kestirme yoludur. Bu­nun yerine oyunu, öğrenmenin yardımcısı ve aracı kılmak gerekir. Oyuna doymamış bir çocuk, okuldaki öğretime ha­zır değildir.”

Okul çağındaki çocuklarda takım oyunları, sosyalleşme­leri için vazgeçilmez meşgalelerdir. Bu sayede çocuk, top­lumda istenen veya istenmeyen kişi olmayı, beraberliği ve yalnızlığın zararlarını öğrenecektir.

Oyun, çocuğun hayatında büyük bir yer tutmakla bera­ber, oyun zamanları belirlenmelidir. Çocuk, her şeyin bir sı­nırı olduğunu bilmelidir. Çocuklarımıza, hayatlarını huzurlu geçirmeleri için gerekli olan neşe ve oyunu öğretmeli, ama öte yandan zevkin ve eğlencenin, onlar için bir hedef olması­nı engellemeliyiz.

Çocukların yaratılışlarında hareketlilik vardır. Ruhi gü­venlik içinde enerjilerini boşaltabilmelidirler. Ama sıkışık apartmanlar ve pahalı eşyalar, çocukların hareket alanını daraltmakta; gerginliğin birikmesinden endişe doğmaktadır. Çocukların gerginliklerim boşaltmaları için koşacak bahçe, uygun oda ve oyuncaklara ihtiyaçları vardır.

Çocuk yuvaları ve anaokullarının kurucusu olan Frobel “Çeşitli şekil ve büyüklükteki sayılarla oynamak, çocukların zihinleri üzerinde çok önemli etkilerde bulunacak, beden ve zihinlerini, çiçeklerin açılıp serpilişi gibi açacak, geliştirecek­tir.” diyerek oyun ve oyun araçlarının gerekliliğini açıkla­makta ve oyun araç gereçlerinin seçiminin de çok önemli ol­duğunu, yanlış bir oyun aracı seçilmesinin, ileride telafisi zor problemlere sebep olabileceğini belirtmektedir.

Uzmanlar, yanlış seçilen oyuncakların çocukları, şiddete ittiğini, Türkiye’de çocuk psikolojisine önem vermeden oyuncak tüketildiğini, artık “erkek çocuğa tabanca, kız çocuğa bebek” anlayışının değişmesi, bunun yerine, çocukların yaş­larına göre kabiliyetlerini geliştirecek oyuncakların seçilmesi gerektiğini ifade ediyorlar.

Oyun dönemindeki çocuk, gücü olanı örnek almakta ve benzemeye çalışmaktadır. Çocuğu, şiddet kuşatmasından kurtarmanın bir yolu, şiddete sevk etmeyen oyuncaklar bulundurmaktır. Sert, köşeli ve şiddete sevk edici oyuncaklar­dan uzak tutulan çocuk, hareketli, renkli ve geometrik oyun­caklarla baş başa bırakılırsa, gelişmesi hız kazanacaktır. Bilinmesi gereken bir husus, en pahalı oyuncak en iyi oyuncak değildir. Artık son derece gelişmiş olan oyuncak sanayisi, çok çeşitli seçenekler sunmaktadır. Ana babalar, oyuncak sa­tın alırken çocuğun ruhi ve zihnî gelişimine katkıda buluna­bilecek olanını tercih etmelidir. Tek bir fonksiyonu olan, me­sela düğmeye basıldığında hareket eden bir oyuncak yeterli değildir. Oyuncak, çok yönlü olmalı, legolarda olduğu gibi, çocuğun kendinden bir şey katmasına müsait bulunmalıdır.

Yapıcı ve problem çözücü kimseler, çocukluklarında sık­lıkla mamul olmayan oyuncaklarla büyümüşlerdir. Tabanca, otomobil, bebek gibi oyuncaklar, mamul olanlardır. Çocuk, hiç olmazsa yarı mamul oyuncakların parçalarını bir araya getirme durumunda olmalıdır. Bizler, yokluk ve gelenek se­bebiyle oyuncaklarımızı kendimiz yapardık.

Çocuğun gelişimini sağlamak için ona, duyma, görme, koku ve tat alma duygularını geliştirebilecek oyuncaklar ve­rilmelidir. Her evde çocuğun elleyebileceği, ısırabileceği, koparabileceği, nesneler kolayca bulunabilir. Bunlar, çocu­ğun çiğneyebilmesi için temiz kumaş parçalar!; sıkabileceği, eğip bükebileceği plastik şişeler, kutular, torbalar; kırıştırıp ses çıkarabileceği kâğıtlar, boş karton kutular, kullanılmayan mutfak eşyaları olabilir.