Bir kadın, tebessüm ve gözyaşları içinde kızına şu nasihatlerde bulunur.
Kızcağızım. Sen yeni bir hayata başlıyorsun. İçinde annenin, babanın ve kardeşlerinin bulunmadığı bir hayata. Bu hayatta artık sen, eşinin hayat arkadaşı olacaksın. O, senin canından ve kanından dahi olsa hiç kimsenin sana sevgide ortak olmasını istemiyor.
Onun için bir eş ol. Onun için bir anne ol. Onun hayatındaki her şeyin sen olduğunu, onun dünyasındaki her şeyin sen olduğunu hissettir. Bir erkeğin büyük bir çocuk olduğunu daima hatırla.
En azından tatlı bir söz onu mutlu edecektir. Ona, seninle evlenmekle seni ailenden ve yaşantından mahrum ettiğini hissettirme. Bizzat bu duygu onu ihtiyarlatır. O da senin yüzünden ehlini, ailesini ve yaşantısını terk etmek zorunda kaldı. Fakat seninle onun arasındaki fark, kadınla erkek arasındaki farktır kızım. Kadın, içinde doğduğu, büyüdüğü, yetiştiği ve öğrenim gördüğü evini ve ailesini daima özler. Fakat kendisini bu yeni hayata alıştırması gerekir.
Eşi, koruyucu ve çocuklarının babası olan adamla birlikte bu hayata uyum sağlaması gerekir. İşte senin yeni dünyan.
Ey kızım! İşte senin şimdiki ve gelecekteki durumun budur. Bu, senin ve eşinin kuruluşuna ortak olduğunuz ailenizdir. Senin babanı, anneni, kardeşlerini unutmanı istemiyorum. Çünkü onlar da seni asla unutamazlar. Bir anne kendi ciğerparesini nasıl unutur. Fakat senden eşini sevmeni, onun için yaşamanı ve hayatında onunla birlikte mutlu olmanı istiyorum.
İşte, kendisini yeni bir hayata hazırlayan kızına bir annenin vermiş olduğu nasihatler. Umarız yerini bulmuş ve başarılı olunmuştur.