Kalp Körlüğü, Dünyevi Körlükten Kötüdür

By | 1 Ağustos 2019

Göz kalbin ve ruhun penceresidir. Bize dünyayı gör­meyi ve anlamayı sağlar. Bize göz nimetini verdiği için Allah (cc)’a kainatın zerreleri adedince Hamd-ü Sena ol­sun.

Göz, olanı görür yahut görebildiğine müsaade edildi­ği kadarı ile görür. Gördüğünü yorumlamak ve ifade et­mek kalbe ve beyne mahsustur. Kalp görüleni anlamaz ve inkar ederse ne görenin ne de görülenin bir kıymeti kalmaz.

Bakmak ve görmek arasındaki farkı anlamak lazım­dır. Allah (cc), bizleri bedeni körlükten muhafaza eyle­sin.

Fakat bedeni körlükten kötüsü, kalbi körlüktür. İnsan nazar ettiği şeyler derecesinde görebilir. Kalbi ve vicda­nı ile görmeyi istemediği takdirde, nefsi ve şehvani is­tekleri ile görmektedir.

Asıl körlük, diye tabir edilen kalp körlüğü inkar ve isyan ile gerçekleşir.

Rabbinin nimeti olan gözü, insan her şey için kullan­maktadır. Fakat gördüğü güzel ve harikulade manzarala­rı ve olayları Allah(cc)’ı teşbih ederek, kalbi ile yorum­lamıyorsa bu insan kalp körü olmuş yahut iman-i nazar eksikliği mevcut olmuştur.

Müslüman için göz Allah (cc)’ı teşbih etme aracıdır. Yani bir insan, Kur’an-ı Kerim’i gözleri ile müşahede eder. Haram olanı da görmektedir. İşte kalp burada dev­reye girer ve asıl olanı görme arzusunu ortaya koyar. Eğer iman dolu bir kalp ise, gördüklerinin, Allah’ın ya­ratmış olduğu, eşi benzeri olmayan eserler olduğunu bi­lip, bunları tefekkür eder.

“Allah(cc) onların kalplerini ve kulaklarım mühürlemiştir, gözleri üzerinde bir perde vardır…” (Bakara, 7. ayet)

Kalp körlüğü bizleri felakete sürükler. Rabbim bizle­ri kalp körlüğünden muhafaza eylesin. İman-ı nazar ile hakkı görenlerden eylesin.