Kadın Mehrini Bağışlayabilir Mi ?
Mehir, evlenen kadının kocasından alacağı hakkıdır. Bu alacağını baştan istemeyeceği gibi, evlendikten sonra da kocasına hibe edebilir, yani alacağı mehirden vaz geçebilir. Kadın mehrini baştan bağışlayabileceği gibi, aldıktan sonra da bağışlayabilir.
Hukuk-u İslâmiye ve Istılâhât-ı Fıkhiyye Kamusunda bu mesele hakkında şöyle denir:
“Bir kebîre âkile-i bâliğa mehrini zevcine ve bâde vefâtihî vârislerine hibe edebilir. Takarrüb bulunmuş olsun olmasın. Bu babda evliyasından hiçbirinin itiraza salahiyeti yoktur.”
Yani: Ergenlik yaşına gelmiş, aklı başında bir kadın mehrini kocasına veya öldükten sonra mirasçılarına kalmak kaydıyla bağışlayabilir. Böyle bir hanımla zifaf olsun olmasın aynıdır. Bu konuda kadının velilerinin, yakın akrabalarının hiçbirinin itiraza yetkisi yoktur.
Bu mesele diğer mezheplere göre de esas olarak aynı şekildedir.
Bu hüküm mehrin tamamı için söz konusudur. Bir de mehrin yarısının hak edilmesi ve bağışlanması vardır. Hem yukarıdaki hükmün, hem de bu hükmün esaslarını şu âyet-i kerimeler bildiriyor:
“Eğer onları daha temas etmeden boşar da onlar için bir mehir takdir etmiş bulunursanız., o halde mehrin yarısını vermek gerekir. Eğer kadın kendi hakkından vazgeçer ve mehri bağışlarsa veya nikâhı elinde bulunduran erkek tamamını verirse, o başkadır.
“Evlendiğiniz kadınlara mehirlerini gönül hoşluğu ile verin. Eğer onlar kendi rızalarıyla mehirlerinden bir şeyi size bağışlarlarsa, onu da âfiyetle yiyin.”
Bu konuyu şöyle açmak mümkün: Tarafların nikâhları kıyıldıktan sonra karı-koca ilişkisi olmadan veya bir mekân ve odada baş başa kalmadan (halvet) boşanırlarsa koca, belirlenen mehrin yarısını vermekle yükümlüdür. Fakat böyle bir şey olmuşsa, ayrıldıklarında belirlenen mehrin tamamını vermekle mükelleftir.
[1] A.g.e. 2: 135.
[2] Bakara Sûresi, 237.
[3] Nisâ Sûresi, 4.