İmama İlişkin Hususlar Nelerdir?

By | 30 Mart 2015

imama-iliskin-hususlar-nelerdir    Sayacağımız özelliklere sahip olmayan kişinin imam olması uygun değildir:

Kişi, imamlık yeterliğine sahip başka birisi varken öne geçmeyi arzu etmemeli; kendisinden daha lâyık biri varsa öne geçmemelidir. Hz.Peygamber’in (s.a.v.) şöyle buyurduğu nakledilmiştir:

“Bir kimse, kendisinden daha lâyık biri varken cemaate imam olursa cemaat bundan gocunur. ”
Ömer İbnü’l-Hattâb, şöyle demiştir:
“Ebû Bekir Sıddık’ın önüne geçip namazı kıldıracağıma boynup vurulsun ve böylece bana hiçbir günah bulaşmasın daha iyi. ”
Çünkü bir hadiste şöyle buyrulmuştur:
“Dininiz ile ilgili meselelerifakihlerinize ve Kur’ân i bilen (kâri’) imamlarınıza bırakınız. ”
Ayrıca Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Size en hayırlılarınız imamlık etsin; çünkü onlar sizin Allâh ‘a gönderdiğiniz elçilerinizdir. ’’

Hz. Peygamberin özellikle onların imam olmasını istemesi onların dini bildikleri, fazilet sahibi olduklan, Allâh’ı tanıyıp ondan korktukları içindir. Onlar hem kendi namazlarını, hem de kendilerine uyan kişilerin namuslarını gözetirler; namazda hem kendileri hata etmemeye gayret eder- ir, hem de kendilerine uyanların kıldıkları namazdaki hatalarını üstlenirler. Hadiste “kâriler” ifadesi ile Kur’ân’ı ezberlemiş olsa da onunla amel etmeyenler değil; ezberleyen ve hayatına tatbik etme gayreti içinde olanlar kastedilmiştir. Bir hadiste şöyle buyurmuştur:
“İnsanlar arasında Kur’ân’a en lâyık olanlar, okumasa da onunla amel edenlerdir.”
Kur’ân-ı ezbere bildiği halde onu uygulamaya gayret etmeyen, Allâh’ın koyduğu farzlar ve haramlar gibi yükümlülüklere hiç aldırış etmeyen kişiler de vardır; ama Hz. Ömer bu sözüyle onları kastetmemiştir. Çünkü böylelerinin hiçbir değeri yoktur. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Kur’ân’daki haramlan helâl sayan kişi ona iman etmemiş demektir. ’’

Hâsılı, insanların, imamlık makamına içlerinde Allâh’ı en iyi bilen ve ondan en çok korkan her kimse onu geçirmeleri gerekir. Buna uymaz ve başkasını öne geçirirlerse sefalete düşerler, dindarlıkları eksilir, Allâh’tan, onun rızasından ve cennetinden uzak düşerler. Dinî yaşantılanna ve namazlarına önem vererek içlerindeki en hayırlı kişiyi imamlığa geçiren, bu konuda peygamberlerinin sünnetine tabi olan ve bu davranışlarıyla rabblerine yakınlaşmayı isteyen insanlara Allâh, rahmet ve merhametiyle muamele etsin!

İmam dilini insanları eleştirmekten ve dedikodularını etmekten korumalı ve onları her daim hayırla anmalıdır. İyiliği hem kendisi yapmalı, hem de başkalarına emretmelidir. Kötülükten hem kendisi uzak durmalı, hem de başkalarını sakındırmalıdır. Hayrı ve hayır sahiplerini sevmeli; şerri ve şerli insanları sevmemelidir. Namaz vakitlerini bilen ve namazlarını vaktinde kılmaya özen gösteren biri olmalıdır. Kendi işine bakmalı, çok yemek yememeli, iffetli olmalı, eli harama uzanmamak, Allâh’ın rızasını elde etmek için gayret göstermeli, vakur ve sıkıntılara tahammüllü biri olmalıdır. Hakkındaki kötü konuşmalara göz yummak, kendisine karşı câhilce davranışları görmezden gelmeli, kendisine kötülük edene iyilikle mukabele etmeli, harama bakmamalıdır. Birinin açığını görürse örtmeli, onu rezil edecek bir şey görünce üstünü kapamalıdır. Cahilce davranışlar sergileyenlere kulak asmamak ve onlara esenlik dileyerek yanlarından savuşup gitmelidir. İnsanlar ondan bezmemek,nefsini ıslah için gayret edip yorulmalıdır. Kendisini cehennemden kurtarmak için istekli olup çalışmalıdır. Ayrıca çok önemli bir vazife/yükümlülükle sınandığının farkında olmalıdır.

Tek kaygısı yükümlü olduğu bu büyük vazifenin üstesinden gelmek olmak ve kendisini ilgilendirmeyen konularda lüzumlu lüzumsuz konuşmamalıdır. Bilmelidir ki kendisinin özel bir durumu olduğu gibi insanların da kendilerine özgü durumları vardır. Mihraba gelip ayakta durduğunda peygamberlerin makamında bulunduğunu, peygamberlerin efendisi adına onun makamında bulunduğunu ve orada rabbiyle konuştuğunu bilmelidir.
Namazı eksiksiz bir şekilde tamamlamak ve kendilerine imamlık ettiği cemaatin bu yükümlülükten kurtulmalarını sağlamak için itina göstermeli ve kıldırdığı namazı hafif tutmak, gereğinden fazla uzatmamalıdır. Cemaat içinde en zayıf kim varsa onları dikkate alarak namaz kıldırmak, kendisini onlardan daha aşağı bir mertebede bilmeli, onlara imam olmakla sınandığını ve Allâh’m ona hem kendi namazını, hem de cemaatin namazını soracağını düşünmelidir.

Cemaatin önüne geçerken hatasından dolayı ağlamak, geçmiş gün ve zamanlardaki günahları için pişmanlık duymak, arkasındaki cemaate karşı kibirlenip böbürlenmemek, kendisinden aşağıdakilere sert davranmamak ve kendisi suçsuz olmasına rağmen insanlar onu herhangi bir konuda töhmet altında bırakacak olursa kızıp öfkelenmemelidir. Cemaatten övgü beklememeli, yermelerinden rahatsızlık duymamak, her iki durumda da cemaatin tavrı kendisi için bir olmalıdır. Yalanına hiç şahit olunmamak, temiz ve helâl şeylerden yemeli, pak giyinmeli, giyiminde kuşamında mütevazı olmak, saygı ve hürmetle oturmalıdır. Herhangi bir suçtan dolayı had cezasına çarptırılmış olmamak, insanlar hakkında kuşkulu olmamak, kardeşlerinden herhangi birini devlet adamlarına gammazlamamalı, şerre ön ayak olmamalı, kendisine bir şey emanet edildiğinde, ödünç verildiğinde ve ticarî ilişkilerinde hıyanet etmemelidir. Yedikleri ve giydikleri pis iken imamlığa geçmemeli, imamlık yapma arzusu varken aslâ öne geçmemelidir. Kalbinde haset, kin, hilekârlık, öç alma, öfkesini dindirme gibi bir duygu varken ya da bir Müslümanın açığını ararken ve ümmet-i Muhammed’den herhangi birini aldatma düşüncesi taşırken kesinlikle imamlık yapmaya yeltenmemelidir.

Fitne ve kargaşa çıkarmak için konuşmamalı, bu konuda gayret sarf etmemeli, zaten çıkmış herhangi bir kargaşa varsa yangına körükle git-memelidir. Hak dava sahiplerini bâtıl dava sahiplerine karşı eliyle, diliyle ve kalbiyle desteklemeli, acı da olsa doğruyu söylemeli, Allâh hakkında birinin kendini kınayacak olmasına aldırış etmemeli, insanların kendisini övmesini beklememeli, yermelerinden de rahatsızlık duymamalıdır. Namazın ardından dua ederken yalnız kendisi için değil, bütün cemaat için dua etmelidir. Yalnız kendisi için dua edecek olursa cemaate hıyanet etmiş olur. Cemaatten ilim sahipleri haricinde kimseyi kimseye tercih etmemelidir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Namazda, akıl ve ilim sahipleri benim hemen arkamda dursunlar.”

Safta hemen arkasında duranlar konusunda da kimseyi kayırmamalı ve zengini öne çıkartıp fakir fukarayı rencide etmemelidir.
Kendisinin imamlık yapmasını istemeyen bir topluluğa imam olmama lıdır. Cemaatin bir kısmı onu istiyor, bir kısmı istemiyorsa bakar; çoğunluk istemiyorsa mihraptan uzaklaşır ve namaz kıldırmaya yeltenmez. Ancak bu, istememe gerekçeleri gerçek bir bilgiye dayanıyorsa böyledir. Cahillik lerinden, nefslerine uyduklarından veya mezhep taassubundan kaynak lanıyorsa istememelerini dikkate almaz ve onlara sırf bu sebeple namaz kıldırmazlık etmez. Ancak kendisinin imamlık etmesinden dolayı cemaat içinde bir fitne çıkmasından korkuyorsa o zaman -sebep her ne olursa olsun- aralarında anlaşıp onun imam olmasına razı olmadıkları sürece mili raptan çekilir ve imam olmaz.
Bir imamın başkalarıyla didişmesi, sürekli yeminler etmesi ve binlerine lânetler yağdırması yakışık almaz. Töhmet altında kalacağı yerlere girmez. İnsanlara karşı burnu büyük davranmaz ve ancak salih/dini bütün insanlarla hemhal olur.

Fitneyi ve fitne çıkaranları, tutuculuğu ve tutucuları, liderliği ve liderleri seviyorsa imam olması yaraşmaz. İnsanların sıkıntılarına karşı sabırlı olmalı ve onlara sevecen davranmalıdır. Onlann faydasını talep etmeli, iyiliklerini istemeli, imamlık konusunda kimseyle çekişmemeli ve imam olacak birisi varken kendisi imam olmak için onunla mücadeleye girmemelidir.

Geçmiş büyüklerimizden, selef-i salihten kimilerinin, şeref ve dindarlık bakımından kendisinden daha aşağı olsa dahi imamlık vazifesinin altından kalkabilecek birileri varken imamlık yapmak istemedikleri nakledilmiştir.

Camiye devlet yetkililerinden biri geldiğinde imam, onun izni olmadan mihraba geçmemeli ve onun izni olmadan oturmamalıdır. Bir köye, mahalleye ya da Arap kabilelerinden birine konuk olduğunda onların izni olmadan imamlık yapmamalıdır. Yine bir kervanda yolculuk ederken kervandakilerin izni olmadan imamlık etmeye kalkışmamalıdır.

İmam namazı gereğinden fazla uzatmamak ve eksiksiz olmasına dikkat etmekle birlikte kısa tutmaya gayret etmelidir. Çünkü Ebû Hürrreyre’den (r.a.) Allâh Rasûlü’nün (s.a.v.) şöyle buyurduğu nakledilmiştir:

“İmam olduğunuzda namazı hafif’tutunuz. Çünkü cemaat içinde küçükler, ihtiyarlar ve ihtiyaç sahipleri bulunur. Tek başınıza kıldığınızda ise ne kadar istiyorsanız uzatabilirsiniz. ”

Ebû Vâkid’den (r.a.) şöyle nakledilmiştir:
“Allâh Rasülü (s. a. v.) namazları olabildiğince kısa kıldırır di; ama onun namazları bir o kadar da sürekli idi.”