Hz. Musa’nın Pınarbaşına Gelişi

By | 9 Mart 2015

hz-musanin-pinarbasina-gelisi   Bir gündü.
Mısır yönlerinden bir genç yolcu Medyen topraklarına doğru aç, yorgun argın ilerliyordu. Susamıştı. Çölleri aşmış, bağrı yanık, kavrulmuştu.
Kimdi bu çöllerin genç yolcusu?
Bu, Firavun’un zulmünden MısıFdan kaçan bir İbrani, İsrail oğullarından bir gençti. Bir gün peygamberlik şerefiyle, kutlanacak, Azrail oğullarım Mısır’daki esaretten kurtaracaktı.
Adı Musa idi.
Genç adam Mısır sarayında büyürken bir Mısırlıyı öldürmüş ve bu ülkeyi terketmiş, Medyen’e kaçmış, kurtulmuştu.
Kuran-ı Kerim bu kıssayı şöyle anlatır:
Musa, yoldaki bir kuyu başına doğru ilerledi. Kendi kendisine:
— «Umarım ki Allah’ım bana dosdoğru yolu gösterir!» dedi. Kuyu başında, sürülerini sulayan birçok kimseyi gördü.
Onların da gerisinde, onlardan uzak bir yerde sürülerini gözetleyen iki kadın farketti. Gitti, onlara sordu:
— Siz neden koyunlarınızı sulamıyorsunuz? Bu çekingen haliniz nedir?
Kızlar da:
— Şu çobanlar koyunlarını sulayıncaya kadar biz uzakta durur sürümüzü sulamayız. Bu erkek çobanların hayvanlarını sulamalarını bekliyoruz. Onlar işlerini bitirince sulama sırası bize gelecek! dediler.
Musa:
— Ama, siz iki genç kızsınız. Sürüyü gütmek size düşer mi? dinleyenlere sordu.
Kızlar:
— Babamız yaşlıdır, ihtiyardır! Koyunlarımızı güdemez o! Bundan dolayı koyunlarımızı güden biziz! dediler.
Genç Musa, hemen onların sürülerini pınarbaşına sürdü. Güzel oyunlarını sulattı. İki kız kardeş ona:
— Sağ ol! dediler. Koyunlarını alıp babalarının yanına gittiler. Hz. Suayb onlara:
— Neden çabuk döndünüz? diye sorunca onlar da Hz. Musa’nın kendilerine yardımını söylediler.
Bu sırada Hz. Musa, bir gölgeye çekildi:
— «Ey Yüce Rabbim! diye yalvardı. Bana göndereceğin her hayra, her nimete muhtacım.»
Evet, Mısıfidan öldürülmemek için kaçan, çölleri aşan, Medyen ülkesine yorgun argın, aç gelen genç Musa Yüce Rabbinden nimet, ekmek bekliyordu.
Az sonra kızlardan birisi geriye döndü. Musa’nın yanma geldi. Ona utana utana:
— Babam koyunlarımızı suladığın için sizi misafirliğe çağırıyor! dedi.
Genç Musa, gölgelikten kalktı. Genç kızın ardından Şuayb Peygamberin evine doğru ilerlemeye başladı.
Hz. Şuayb onu karşıladı. Küçük sofrasına buyur etti. Yemekte Musa Mısır’da başına neler geldiğini söyleyerek derdini döktü.
Hz. Şuayb:
— «Ey genç, sen üzülme dedi. Korkma sen! Bil ki zâlimlerden kurtuldun.» (Kasas sûresi, âyet: 25)
Kızlardan birisi:
— «Baba, dedi, sen onu akçe vererek tut. İşinde kullan! Ücretle kullanılacak insanların en hayırlısı, en kuvvetlisi ve güvenilenidir» )
Şuayb Peygamber de:
— «Ey Musa! dedi. Bana sekiz yıl hizmet et. Sana bu şartla iki kızımdan birini nikahlayayım! Eğer hizmetimde on yılı tamamlarsan, bu da senin keremin, bağışın olur. Sana güçlük de çektirmek istemem! İnşallah beni doğru, dürüst insanlardan bulursun» (Kasas sûresi, âyet: 27)
Musa, Şuayb Peygamberin bu teklifini kabul etti.
— «Bu seninle benim aramda, bir taahhüt olsun. Bu iki müddetten hangisini tamamlarsam tamamlayayım, bana haksızlık yapılmasın. Yüce Allah da bu dediklerimize şahit olsun! dedi. »
Hz. Musa işe başladı. Şuayb Peygamberin Safura adındaki kızı ile evlendi. Tam on yıl kaynatasına hizmet etti. Bir oğlu dünyaya geldi. Adını Cerşım, yâni «Gurbette Konuk» koydu.
Bir gün Hz. Şuayb’a:
— Sevgili kaynatam! dedi. İşte on yıl hizmetim doldu. İzin verirsen kızınla başka bir il’e gitmek istiyorum!
Şuayb Peygamber de Musa’nın bu dileğini kabul etti. Onlara birkaç koyun, birkaç torba yiyecek verdi:
— Allah, hayırlı yolculuklar versin! diyerek kızını ve sevgili güveyini yolcu etti.
Onlar çöllere doğru ilerlediler. İhtiyar baba da arkalarından baktı, baktı, onları en sonunda gözden kaybetti. Onlar da Mısır topraklarına doğru ilerlediler. Tur dağına yol aldılar.