Hepiniz Çobansınız

By | 8 Nisan 2015

Hepiniz ÇobansınızHepiniz Çobansınız

İbnu Ömer’den, -Allah onlardan razı olsun- O şöyle dedi:

Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem “Hepiniz çobansınız” bu­yurdu.

Leys şunu ziyade etti: Yunus dedi ki: Ruzeyg ibnu Hukeym İbnu Şihaba. Beraberimde olan insanlarla beraber Cuma namazını kıla­yım mı? diye mektup yazdı. O günlerde ben, O’nunla beraber Kura Vadisinde idim. Ruzeyg ise o günlerde Eyle bölgesinin emiri idi ve ziraatle uğraşan Sudan ve başka yerlerden işçileri vardı.

İbnu Şihâb Ruzeyg’a Cuma namazını kıldırmasını yazdı. Ben de bunu işittim. Mektubunda, Salim’in kendisine Abdullah ibnu Ömer’in şöyle dediğini bildirdiğini haber veriyordu. Ben Allah Rasûlü sallalla­hu aleyhi ve selemi şöyle derken işittim:

“Hepiniz çobansınız ve hepiniz sürüsünden sorumludur. İmam ço­bandır ve mahiyetinden sorumludur. Evin erkeği ailesi üzerine çoban­dır ve ailesinden sorumludur. Kadın, kocasının evi üzerine çobandır ve evinden sorumludur. Hizmetçi efendisinin malı üzerine çobandır ve onun malından sorumludur. Sanıyorum şöyle dedi: Kişi babasının malı üzerine çobandır ve onun malından sorumludur. Hepiniz çobansınız ve sürüsünden o sorumludur.”

Vaaz

Dünyada sorumsuz kimse yoktur. Yaşadığı sürece herkes ya yöne­tici veya yönetilendir. Yönetenler idâre ettiklerinden, yönetilenler de kendilerine emanet edilen işlerden sorumludur.

Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem sorumlu olan kimseyle sorumlu olduğu şeyleri çoban sürü benzetmesiyle anlatmıştır. Çoban saflığı ve samimiyeti temsil eder. O güttüğü koyunlara derin bir şefkat ve merhamet besler. Koyunlarını en güzel otlaklarda yaymaya çalışır. Su içme zamanı gelince onları sular. Dinlenme zamanı eğrek yerine götürüp yatırır. Kurda kuşa kaptırmaz. Onların hastalanmamasına dikkat eder. Hasta olanlara da özel ihtimam gösterir.

Kendisine bir şey emanet edilen kimse de, o emanete tıpkı çoban gibi iyi duygularla sahip çıkmalı, onları koruyup gözetmelidir. İdaresi­ne verilen kimselerin kendisine bir Allah emaneti olduğunu düşünme­li, onlara şefkat ve merhamet göstermelidir.

İnsanın ailesine karşı sorumlu olduğu maddî ihtiyaçların yanında bir de mânevî ihtiyaçlar vardır. Onlara inanmaları gereken din esasla­rını, yapmaları gereken ibadet esaslarını ve uymaları gereken ahlâk esaslarını öğretmek, aile reisinin sorumluluğu altındadır. Bu mânevî ihtiyaçların onlara verilmesi maddî ihtiyaçlardan daha önemli ve ön­celiklidir. Zira bir insan fakirse, ailesine karşı sorumluluğu bir ölçü­de düşecek ve onlara imkânı ölçüsünde bakabilecektir. Fakat onların mânevî eğitimlerini sağlamak parayla doğrudan ilgili olmadığı için omuzlarındaki bu sorumluluk hiçbir şekilde düşmeyecektir. Çünkü Al­lah Teâlâ konumuzun başlığında okuduğumuz âyetlerin birinde:

“Ey imân edenler! Kendinizi ve ailenizi ateşten koruyunuz” buyu­rurken bu mânevî sorumluluğu kasdetmiştir. “Ailene namaz kılmayı emret buyururken, onlara namaz kılmayı öğret ve bu görevi devam­lı yapmalarına yardımcı ol demek istemiştir. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’in bu konudaki buyruklarından bir kısmı aşağıdaki hadislerde gelecektir. Şayet bir kimse çocuklarına din eğitimi verme­miş, onlar da bilgisizlik yüzünden günah kapanma yakalanmışlarsa, çocuklarının kazandığı günahın bir o kadarı, eğitimlerini ihmâl eden sorumlu şahsa yazılacaktır.

Bir âmir idaresindeki memurlar için iyi ve temiz duygular besle­meli, onların iyiliğini istemeli, onları mutlu edecek ve görevlerini en iyi şekilde yapacak imkânları hazırlamalıdır. Hadisin birçok rivayetin­de âmir yerine “imâm” yâni devlet başkanı ifadesi geçmektedir. Buna göre bir devlet başkanı idaresi altındakilerin inanç ve düşüncelerinin farklı oluşuna bakmadan, onların refah ve saadetini temin etmeye, kendilerini âdil bir yönetimle idare etmeye, haksızlığa uğrayanların hakkını korumaya, onları mutlu edecek her imkânı sağlamaya çalış­malıdır.

Bir kadın kocasına karşı sorumlu olduğunu düşünerek evini imkânları ölçüsünde en güzel şekilde tanzim etmeli, kocasının hakla­rını korumalı, malını israf etmemeli ve ona her türlü ihânetten sakın­malıdır. Onun önemli bir görevi de çocuklarını iyi bir insan ve iyi bir müslüman olarak yetiştirmeye çalışmak, bilgi, görgü, eğitim ve öğre­timleriyle ilgilenmektir.

Hadîs-i şerîfin diğer rivayetlerinden öğrendiğimize göre bir hizmetkâr veya bir işçi, yanında çalıştığı kimsenin malının çobanıdır ve o malın korunmasından sorumludur. İdâresine bırakılan şeyleri kendisine emanet bilmeli ve onları gözü gibi korumalıdır. Yapması is­tenen işleri de kusursuz şekilde yapmaya gayret etmelidir.

Yine bir başka rivayette belirtildiğine göre bir evlat babasının ma­lının çobanıdır ve onu gözetmek zorundadır. Babamın malıdır diye is­tediği gibi çalıp çırpmaya, saçıp savurmaya hakkı ve yetkisi yoktur. O da yaptıklarının hesabını Allah’a verecektir.

Bu ölçüye göre herkes etrafındakilere karşı sorumludur. Arkadaş arkadaşa, esnaf müşterisine, öğretmen öğrencisine, memur iş güç sa­hibi olarak karşısına çıkan kimselere karşı sorumludur. Hatta insan, kendisine birer Allah emaneti olarak verilen vücudundaki organlar­dan sorumludur. Gücünü, kuvvetini, gençliğini ve enerjisini nerede harcadığının hesabını verecektir.

Vaazdan Öğrendiklerimiz:

Herkes üstlendiği görevi yapacaktır.
Aile reisi, ailesinin maddi ve manevi ihtiyaçlarından sorumlu­dur.
Evli bir kadın, kocasına ve çocuklarına karşı sorumludur. Evin idaresi, eşyaların muhâfazası, namus ve iffetin korunması da, görev ve sorumluluklarının arasındadır.
Eşlerin birbirlerine karşı görevleri vardır. Mutlu bir hayat sü­rebilmek için bu görevleri kusursuz yapmaya çalışmaları gerekir.
İnsanlar görevlerinden âhirette Allah’a, dünyada yöneticilere karşı sorumludur.
Sorumluluk insanın üstlendiği görevin cinsine ve önemine göre değişir.
Devlet başkanı yönettiği kişilerin maddî ve mânevî ihtiyaçları­nın temin edilmesinden sorumludur.
Çocuğun geçimini üzerine alan kişinin, özellikle babanın ona din eğitimini vermesi en başta gelen görevidir.
Hizmetkâr kendisine emânet edilen işi en iyi şekilde yapmak­tan sorumludur.