Habil ve Kabil’in Kavgası

By | 2 Mart 2015

habil-ve-kabilin-kavgasiKabil ve Habil de delikanlılık çağma gelince babalarının geçim çalışmalarını azaltmak için onlar da babalarına yardım etmeli idiler.
Anaları Havva:

— Sevgili çocuklarım diyordu onlara. Çevremiz yırtıcı hayvanlarla dolu! Kız kardeşlerinizi kaplanlardan korumanız gerektir. Habil oğlum, sen kardeşin Kabil’den daha merhametlisin! Yüreğin iyi! Alçak gönüllüsün! Acıman bol! Baban işlerinizi ne güzel ayırdı. Sana bu huylarından dolayı merhamet isteyen, iyi yürek isteyen hayvanların bakımını verdi. Koyunlara ineklere sen bakıyorsun. Onların ağzı var dili yoktur. Biraz eziyet edilse acı duyarlar, fakat söyliyemezler. Onlar şefkatini, sevgiyi, acımayı beklerler. Ağabeyin Kabil sana hiç benzemiyor. O, katı yüreklinin biri… Baban da ona topraktaki katı işleri verdi. Ekin ekiyor, biçiyor. Sen sütlerimizi veriyorsun. O buğdayımızı eve getiriyor. Sağ olun, var olun.

Gerçekten küçük ailede güzel bir iş bölümü yapılmıştı…
Hazret-i Havva evde kalıyor, emekleyen çocukları büyütüyor, emziktekilere meme veriyor. İkiz doğanlarla oyalanıyor, kızlarının nazını. oğullarının ağız şapırtılarını en küçük bir üzüntü duymadan çekiyordu. En büyük işi, içi oyulmuş tahta testilerle pınardan çocuklarına ve evin yemeğine su taşımaktı.
Sabah olunca ve güneşin altın ışıkları yeni yaptıkları kulübelerine vurunca genişleyen ailenin üç büyüğü dışarı çıkıyorlardı. Kabil ya yemiş toplamaya, ya ekin biçmeye gidiyordu. Habil koyunlarını ve ineklerini sevgiyle toplar, onlara çobanlık ederek dağ dağ dolaştırır, otlatır, akşama memeleri sütlerle dolu olarak eve getirir, ağıla koyardı. Adem de akşam yemeğine yetiştirmek için ya kuş, ya ceylân avlamaya giderdi. Ne güzel bir hayattı bu? Akşam üçü de ganimetleriyle alın terlerinin armağaniyle eve dönerlerdi. Kabil eli bol bol yemiş hevenkleriyle, Habil, süt kaplariyle, Hazret-i Adem de avladığı kuş ve av hayvanlariyle içeri girerdi. Havva, ocağı çalı, çırpı korları ile dolu mutfağa koşar, yemekleri hazırlar, ortaya koyar, hepsi de büyük bir iştahla, yorgunluk dinlendirici bir zevkle yemeklerini yerlerdi.