Ergenlik Öncesi Eğitimin Önemi Nedir ?

By | 20 Mart 2015

Ergenlik Öncesi Eğitimin Önemi Nedir ?Ergenlik Öncesi Eğitimin Önemi Nedir ?

On birindeki çocuk, birdenbire ana babanın kurallarına ve değer yargılarına kayıtsızlaşır. Evdeki ve okuldaki otori­teye açık ya da gizli bir direnişe geçer. Evde herhangi bir ko­nuda yardıma ve işbirliğine yanaşmaz, kardeşleriyle geçinemez. Anne ve babasının yanlışlıklarını bulmaya, onları eleş­tirmeye çalışır. Büyüklere meydan okuyan tavırları sebebiy­le, bu yaştaki öğrenciler, öğretmenler için, çetin ceviz olurlar.

Çocuğun, bu yaşta ana babasıyla çelişkiye düşmesi ve on­lara baş kaldırması, yalnız ana babaya yöneltilmiş bir tavır değil, çocuğun alt etmek istediği büyükler dünyasının değer ölçülerine yöneltilmiş bir başkaldırıdır. Bu da, çocuğun duy­gusal yönden ergenliğe hazırlanabilmesi için kaçınılmazdır.

Bu yaştaki çocuklar, arkadaşlarıyla sık sık bozuşur, sonra barışırlar. Erkek çocukların sosyal ilişkileri, kızlara oranla daha sert, kırıcı ve kabadır. Kızlar ise daha yumuşak, karma­şık ve duygusal yönden zengin, renkli bir dönem yaşarlar. Kızlarla erkekler pek geçinemezler. Ne var ki görünürdeki bu uyuşmazlığın altında ergenlik döneminin cinsel çalkantı­ları uç vermektedir.

Bu dönem, ana baba için pek kolay geçmeyecektir. Yalnız, bilinmelidir ki çocuğun karşı çıkışları, ana babasını sevmedi­ği için değildir. Çocuk, ana babasını her zamanki gibi sev­mekte ve onlara ihtiyaç duymaktadır. Baş kaldırsa bile, onunla ikili gezintileri ve beraberlikleri sürdürmekte diren­mek uygun olur.

On bir yaşındaki çocuk, yeni kişiliğini ararken on iki ya­şındaki bulmaya başlamıştır. Bu, çocuğun on bir yaşındaki hırçınlığından, uyumsuzluğundan sıyrılmasını sağlar. Ço­cuk, daha makul, daha hoşgörülü, ana babasının ve öğret­menlerinin olumlu bir özellik olarak görecekleri tarzda esp­rili olur.

On iki yaşındaki çocuk, son derece meraklı ve hareketli olduğu için, bu arada tükettiği enerjiyi yeniden sağlaması, bu sebeple de dinlenmesi gerekir. Ruhunu ve bedenini din­lendirmesi sırasında, çocuk, kendisinden istenilen hiçbir şeyi yapmaya yanaşmaz ve bu isteklerde bulunanlardan nefret eder. Dikkatli babalar, çocuklarının bu gibi davranışlarını hoş karşılayarak çocuğun, bu soluklanmalara ihtiyacı oldu­ğunu değerlendirir.

Karşı cinse duyulan ilgi, bu yaşta iyice artar. Kızlar, bu konuda daha çabuk uyanırlar. Fiziki gelişme yönünden de bu yaştaki kızlar, erkek çocuklarından ileri durumdadır. Me­sela on iki yaşını tamamlayan kız çocuğu, büyüdüğü zaman varacağı boy uzunluğunun yüzde doksan beşini bulmuştur. Diğer değişikliklerin olduğu bu yaşta, kız çocukların çoğu, âdet görmeye başlar. Bu sebeple, çocuğun, bu olaydan önce psikolojik olarak hazırlanmış olması ve gerekli bilgileri edin­mesi şarttır. Tabi, bu tarz konuların, anne-kız arasında konu­şulması uygundur. Uzmanlardan, babanın şu tarzda konuş­masını uygun görenler vardır: “Artık genç kız olmuşsun; bu­na çok sevindim. Senin, güzel bir genç hanım olmandan gu­rur duyuyorum.” Genç kız, babasının bu sözleri karşısında belki utanacaktır. Ama böylesi, daha olumlu olur. Susulursa âdet görmenin, erkeklerin hoş karşılamadığı bir şey olduğu izlenimini edinebilir.

Ana baba, bu yaşlardaki çocuklarının cinsellikle ilgili so­rularına cevap verebilmelidir.

Çocuğun, bu dönemdeki başkaldırısının, babaya karşı yö­neltilmiş bir isyan olmadığının bilinmesi gerekir. Baba, çocu­ğun karşı çıktığı büyükler dünyasının bir temsilcisi olduğu için, çatışma baş gösterir. Çocuğun, yeni edinilmiş bağım­sızlığına değer vermek ve kişiliğini kabul etmek, çocuğun bu yeni döneminde yeni terbiye metotları arayışına girmek isa­betli olur.

Çocuğun, hırçın döneminin geçici olduğu bilinmelidir. Engellemeler, dik başlılığına sebep olur. Suyun, biraz akarı­na gitmekten korkulmamalıdır. Yalnız, olumsuz davranışlar engellenmelidir; ama patlamadan ve büyük bir olay hâline getirmeden. Baba, ağırlığını gerçekten önemli olaylara saklamalıdır. Çocuğun davranışlarına hemen tepki gösterilme­den, serinkanlılıkla davranışın, temel sebebi araştırılmalıdır.

Enerjiyle dolu çocuğun rahatlayabilmesi için fırsatlar ve­rilmelidir. Çocuk, aileden bağımsızlığını, yürekliliğini ispat­lamak istiyorsa onun tabiatla karşı karşıya kalabileceği bir kampa gönderilmesi isabetli olur.