El-Müntekim

By | 17 Temmuz 2014

pardesu

El-MüntekimEl-Müntekim Ayıplamak, hoş karşılamamak anlamındaki NAKM ( نقم )dan nimetin zıddı nikmettendir. Kuvvet göstermek ve bir suçun cezasını vererek suçlunun işlediği suçtan duyacağı lezzeti ceza elemine çevirmektir. Türkçemize ÖCALMAK diye ifade edilir. İntikam, öcalmak, acı çıkarmak, görülen kötü bir muameleye karşılık ve gönül rahatlığına hizmet üzere diğer bir muamelede bulunmak demektir.

   Allah (c.c) için kullanıldığında bir psikolojik tatmin aramak mümkün değildir. Çünkü O’nun intikamı anlık ortaya çıkıyor gözükse de önceden ne zaman, nerede, ne kadar, nasıl, niçin çıkacağı ve çıkması gerektiği belirlenmiş ve hükme de bağlanmıştır. Yani kendi kendine kurallara bağlamadığı bir intikam sözkonusu değildir.

  O’nun cezalandırması (intikamı) ıslah etmek, adaleti tesis etmek, hayır ve rahmete sebep olmak, daha büyük felâketlere engel olmak, sosyal düzeni muhafaza etmek maksadıyladır, hiçbir zaman kendisi için değildir. Esmayı Hüsnâ hadisinde MÜNTAKİM ismi Tevvab, Afüvv, ve Rauf isimleri arasında gelmiştir. 

   Allah’ın (c.c.) müntakim oluşu ceza ile karşılık veresi demek olur. Ceza vermeyenin buyrukları dinlenmez olur, lütfunun da kıymeti kalmaz. Kötülüğe ceza ile mukabele eden, suçluyu lâyık olduğu şeyle cezalandıran demektir. Emir ve hükümlerini infaz eder. Hakk’ı zelil kılmağa çalışanları bir müddet belki ıslah olurlar diye geciktirip mühlet tanısa bile bir gün gelir tuttukları batıl yolda hatır ve hayale gelmez felâketlerle perişan eder.

  Allah’ın (c.c) bu ismi ile devreye girmesi ancak Halîm, Gafûr, Gaffar, Afüvv, Tevvâb gibi isimleri ile muameleden sonra, Adl isminin gereği olarak lâyık olanla olmayan, hasenat ile seyyiât, iyi ile kötü, doğru ile yanlış birbirine karışmasın, eşit tutulmasın, daha büyüklerine sebep olmasın diyedir.
   Allah (c.c) küfür ve isyandan sonra bile tevbekâr olanları kendisine rücû edip iman edenleri af ve mağfiret eder. Bu af ve mağfiretin kemâl olması adalete uygun olmasıyla mümkündür. Öyleleri vardır ki af onları şımartır, öyleleri de vardır ki af onlar için hayır ve rahmet olur. Aynı af ve mağfiret gibi, intikamın da hayır ve rahmete vesile olması çok önemlidir. Bu hayır ve rahmet ferdî olabileceği gibi sosyal da olabilir.

   Hak ve hayra muhabbetin derecesi şer ve bâtıla düşmanlığın deresi ile mütenasiptir.
Allah’ın (c.c) intikamı kitaplar indiren, akılları hidayet erdiren bir Rabb’ın yani kullarına yapmaları ve yapmamaları El-Müntekim  gereken her şeyi bildirdikten  ve onlara yapmak-yapmamak irade ve kuvvetini verdikten sonra gerçekleşen bir intikamdır. Yine de bildiğimiz sefil, ahlâka aykırı, yerilmiş, cahilâne, âmiyâne, gaddârâne ve birilerinin karşı koyabileceği intikam değildir. Hikmetlice bir intikamdır.

  Allah’ın (c.c) bu ismi farklı şekillerde anlaşılmıştır. Kimileri Allah’ı (c.c) her suçu hemeninden cezalandırıcı olarak, kimileri de cezalandırıcı intikam alıcı bir Rabb olamayacağını savunarak yanlış anlamışlar ve yanlış anlatmışlardır. Bilgisizliklerinden dolayı bazıları kötülüğün mağlup olmasını istemezler ve biz kötülüğe intikama kâdir ilâh istemeyiz diye Hakk’a küfür, bâtıla da muhabbet ilân ederler. Aslında böyle yapmakla kendilerine, kendileri için tayin ettikleri mabûdu âciz, zelil, saldırılabilir, kendisini ve haklarını savunamaz, kötülüğe engel olmadığı olamadığı için keyif ve hevâya göre sevilebilir, sıkıntılı zamanlarda okşanıp güçsüz güzelliğinden bir teselli alınır bir ilâh isteğinde bulunurlar. Yani ilâhlarını da, sahip olması gereken özelliklerini de kendileri belirlemek isterler. Zira çağımız insanın tanrılaştığı bir çağdır. Bunları sorular haline getirerek insanlara intikama yetkisi ve gücü bulunmayan bir tanrı tayin ederler.

   Bu insanlar isterler ki (asılda ne istediklerini bilmedikleri gibi istedikleri farz-ı muhal olarak gerçekleşse nasıl netice vereceğini de düşünemezler) hayat hakkı tanımayanlara da saadet hakkı verilsin, bire iki, vara yok, yoka var, olura olmaz, olmaza olur, doğruya eğri, eğriye doğru, iyiye kötü, kötüye iyi, hakka batıl, batıla hakk, zulme adalet, adalete zulüm, cehalete ilim, ilme cehalet, nura zulmet, zulmete nur diyenler öyle kabul ederler eşit tutulsun cezalandırılmasın. Bu durumda olanlar elbette suçlarının cezasını yine kendileri çekerler, çekmeliler.

   Ümid ettiklerimizin tümüne bizi kavuşturacak olan nimet ve rahmete ermek için Allah’a (c.c) doğru gitmelidir. Hak ve hakikat kanunlarını tanımayanlar rahmetin zıddı olan intikam ve gadaba mahkûm olurlar. 

   Kur’ân-ı Kerîm’de bu isim “ﻋﺯﻴﺯ” şeklinde hep Aziz ismiyle gelmiştir. İzzet, kudret ve mutlak galibiyet belirten bu isimle gelişi : 
1–İntikama güç ve kudretinin yeteceğini
2–Bir mağlubiyetinin olamayacağını, onun için de kendisi için intikam almayacağını ifade eder.   Böyle olunca da intikamından :
a–Emir ve hükmü yürüten,
b–İradesine karşı gelenleri, Hakkı alçaltmaya çalışanları hiç beklemedikleri bir yerden perişan eden, lâyık oldukları cezayı veren manasını anlamak gerekir.
Bu cezalandırma da dediğimiz gibi defalarca mazur gördükten sonra, onları uyarıp onlara fırsatlar erdikten sonradır. Bu şekilde gerçekleşen intikam peşin alınandan daha çetindir. Zira masiyet fazlalaşmış intikamın alınacağı suç katlanmıştır.

   Bu ismi ile Allah (c.c)  :

1–Suçluları cezalandırmaya güç yetirir,
2–Cezalandırma gücüne sahip oluşu El-Müntekim  buyruklarının insanlar tarafından uygulanabilirliliğini kolaylaştırır,
3–Cezalandırmadan önce kitap e peygamberlerle uyulması gereken kuralları gönderir,
4–Cezayı hak eden davranışı hemen cezalandırmaz. Tevvab, Gaffâr, Gafur, Afüvv, Halîm, Sabûr… isimleriyle muamele eder, vaz geçmelerini bekler,
5–Geçmişte yaşamış ve intikam-ı ilâhiye uğramış kavimlerden haberler vererek intikamına karşı insanları uyarır,
6–Buyruklarına karşı gelenleri lâyıkıyla cezalandırır,
7–Cezalandırması hikmetlicedir,
8–Psikolojik bir tatmin gütmeksizin cezalandırır.

   Peygamberimizde (s.a.v.) tecellîsi :

1–Şahsı için asla intikama teşebbüs etmezdi,
2–Allah (c.c) hakları sözkonusu olduğunda intikama teşebbüs ederdi,
3–Allah’ın (c.c) intikamına uğramaktan korkardı,
4–İnsanları Allah’ın (c.c) intikamına karşı uyarırdı,
5–İntikam alacağı şahıs veya kabileye mühlet verirdi,
6–O’nun tarzı cezalandırmak değil af yolunu tutmaktı.

   Biz kullara düşen ise :

1–Asla kendimiz için intikama teşebbüs etmemeliyiz,
2–Tarzımız cezalandırmak değil affetmek, mühlet vermek, sabretmek olmalıdır,
3–Allah’ın (c.c) intikamına uğramaktan, kendimizden dolayı Allah’ın (c.c) umumî intikamından korkmalıyız, (umumîleştirmesinden)
4–İnsanları da Allah’ın (c.c) intikamına karşı uyarmalıyız,
5–Allah’ın (c.c) hoşlanmadığı şeyleri yapmaktan, yapılmasından sakınmalıyız,
6–Başkalarının başlarına gelenleri intikam-ı ilâhî olarak değil derecelerini yükseltmek maksadıyla gelen şeyler kabul etmeliyiz,
7–Kendi başımıza gelenleri belki intikam-ı ilâhî olarak değerlendirmeli ve ikaz olduğuna hükmetmeliyiz.