Allah’a Karşı Günah Bırakmanın Nedenleri ?

By | 1 Nisan 2015

Allah’a Karşı Günah Bırakmanın Nedenleri ?Allah’a Karşı Günah Bırakmanın Nedenleri ?

Küfür, şirk ve eş ve benzer koşma gibi tevbe edilip vazgeçilmedikçe affedilmeyen günahlardır. Bu günaha düşmemek için kişinin tevhidi, dinin aslî meselelerini iyi bilmesi gerekir. Tevhid ilmi her Müslümanın öğrenmesi gereken farz ilimlerin başında gelir. Zira tev­hid olmadan din olmaz. Olan da İslam olmaz. Tevhidsiz namaz, zekat, oruç haç, hayru hasenat sahibine fayda sağlamaz. Bütün amellerin kıymeti tevhidle baş­lar ve bütün ameller tevhidi bir niyetle kıymet bulur. Öyleyse her Müslüman bilmeli ki;

Allah’tan başka ilah yoktur!

Ey insan senin ilah’ın tek bir ilahdır. Ondan başka ilah yoktur. Varoluş gayeni anladıktan sonra Allah’tan başka ilahları terketmen, reddetmen gerekmez mi? Sen ki en ufak sözleşmeye imza atarken bile sözleşme maddelerini okuyup incelemiyor musun? Öyleyse nasıl olur da İslam’a giriş sözleşmesindeki İlah’ı tanımazsın. “Leilehe illallah, muhammedür rasullullah… Allah’tan başka ilah yoktur, Muhammed onun elçisidir” dedi­ğin halde ilah ne demektir bilmez isen bu sözleşmeye nasıl uyarsın… Haydi öyleyse gel bilmediklerimizi her şeyi bilen Allah Azze ve Cel’den öğrenelim:

“Hüküm ve hâkimiyet yalnız Allah’ındır. O, ken­disinden başkasına, ibadet etmememizi emretmiştir. İşte doğru din budur. Ama insanların çoğu bilmezler.” (Yusuf Sûresi, 40. Âyet-i Kerime)

“Allah kendisine şirk koşulmasını asla bağışlamaz, bundan başkasını dilerse bağışlar. Her kim, Allah’a şirk koşarsa, Allah’a büyük iftirada bulunmuş olur.” (Nisâ Sûresi, 48. Âyet-i Kerime)

Ey insanlar! “İyi bilin ki, yaratmak da emretmek de yalnız Allah’a aittir (O’ndan başka hakkıyla buna güç yetirecek yoktur).”(Araf Sûresi, 54. Âyet-i Kerime)

Evet, hiç yaratan yaratmayan gibi olur mu? Her şeyi yoktan var eden Allah yarattıklarının fıtratlarını, yapılarını, ihtiyaçlarını, kusurlarını ve meziyetlerini de noksansız olarak bilendir. Ve Allah yarattıklarına karşı sonsuz rahmetiyle onlar için en güzel yaşam biçimini, en güzel dini ve bu dinin kural ve hükümlerini tayin edendir. Allah azze ve celi yarattıklarının yegâne sa­hibi olarak onlar hakkındaki her hususta yegâne karar verici, kanun ve hüküm koyucudur. Dünya Allah’ın dünyasıdır. İnsan Allah’ın kuludur. Ve Allah’ın dün­yasında Allah’ın dediği olmalıdır. Allah’ın kullarına Allah’ın kanun ve hükümlerine rağmen hiç kimsenin bir yaşam biçimi, bir din, bir sistem, bir kanun da­yatma hak ve yetkisi yoktur ve Allah’ın kullarının da İslam’dan başka bir yaşam biçimi, bir din, bir sistem, bir kanun kabul etmesine Allah razı değildir. Daha önce buna yeltenen firavunlar, nemrutlar, karunlar, ebu cehiller, ebu lehepler yaptıklarıyla kendi sonla­rını hazırlamışlardır. Tabi Allah’ı bırakıp onların pe­şinden giden, onların sistemlerini ve kanunlarını be­nimseyen, haksızlığa, zulme, sömürü ve soykırıma ses çıkarmayan köleleşmiş insanlar, nankör müşrikler de sahte ilahlarıyla aynı sonu hak etmişlerdir. Hâlbuki onların içinden de namaz kılan, oruç tutan, kurban kesen, hayır ve hasenatta bulunan, zikreden nice in­sanlar vardı. Ama onlar akıllarınca Allah’ı sadece na­mazı, orucu, haccı, zikri emreden, dünya işlerine ka­rışmayan bir ilah olarak tanıyorlardı. Onlara göre camide, ramazanda, hacda, kurbanda, yani ibadetlerde söz sahibi Allah iken devlet yönetiminde, ceza huku­kunda, düğünde, mirasta, çarşıda, pazarda, bankada, işyerinde söz sahibi olan başkalarıdır. Yani kimi dedi ki egemenlik/hüküm kanun koymak kralımızın, padişahımızın, sultanımızın hakkıdır, kimi dedi ki ege­menlik/ hüküm kanun koymak milletin hakkıdır. Ve böylece büyük bir zulme ortak oldular. Allah’ın dün­yasında Allah’a kafa tuttular.

Halbuki Allah Azze ve Celi gönderdiği her pey­gambere şöyle vahyetti:

“Hüküm ancak Allah’ındır.”(En’am Sûresi, 57. Âyet-i Kerime)

“Hüküm yalnız Allah’ındır.”(Yusuf Sûresi, 40. Âyet-i Kerime)

Hükümranlık/kanun koymak uluhiyetin (ilah ol­manın) icaplarındandır. Allah’ın hükümlerine aykırı olarak kendinde kanun koyma yetkisi gören, hüküm­ranlıkta hak iddia eden kimse Allah’la mücadeleye gi­rişmiş olur. Bir kimsenin, bir meclisin ya da bir top­lumun Allah’ın şeriatini uygulamadan kaldırması, hükümsüz hale getirmesi ve başka kanunları uygula­ması veya bunu kabul etmesi şirktir.

“Allah (ise) kendisine şirk koşulmasını asla bağış­lamaz, bundan başkasını dilerse bağışlar. Her kim, Allah’a şirk koşarsa, Allah’a büyük iftirada bulun­muş olur.” (Nisâ Sûresi, 48. Âyet-i Kerime)

Hiç şüphesiz ki, yasa, kanun, nizam koymak ilah- lığın en belirgin özelliklerinden biridir. Yaratmak na­sıl Allah’a ait ise, O’nun yarattıkları üzerinde söz sa­hibi olmak, onlara kanun ve nizam koyarak onları yönetmek de Allah’a aittir. Serbest ve yasak/ helal ve haram sınırlarını ancak Allah belirler. Allah Azze ve Celi şöyle buyurur:

“Yoksa onların Allah’ın izin vermediği şeyleri dinde şeriat yapan (kanun koyan) ortakları mı var?”(Şûra Sûresi, 21. Âyet-i Kerime)

Uluhiyetin/ilahlığın bir diğer özelliği de yaptığı iş­lerden, verdiği kararlardan dolayı hesaba çekilmemek- tir. Hiç kimsenin Allah’a hesap sorma yetkisi yoktur. Ama herkes O’na hesap vermek zorundadır.

“Allah, yaptıklarından dolayı kimseye hesap ver­mez fakat tüm varlıklar Allah’a karşı sorumludurlar.” (Enbiya Sûresi, 23. Âyet-i Kerime)

Bugün yönetimde cumhurbaşkanlığı vb. bazı ma­kamlarda bulunan insanların uygulamalarının sorgulanamaması İslam nazarında kabul edilemez. İslam’ın uygulandığı asırlarda böyle sorumsuzluk görülme­miş köleler devlet başkanlarından davacı olabilmiş­ler, kendi haklarını savunup onların haksızlığını or­taya koyabilmişlerdir.

İlahlığın bir başka gereği de Zâtı için sevilmektir. Zâtı için sevilen yalnız Allah’tır. O’nun dışındakiler kim olursa olsun sadece Allah için sevilir. Buna rağ­men Allah azze ve celi kendisinin sevilmesi hususunda bir zorlamaya gitmemektedir. Ancak bugünün dünya­sında bazı şahısları sevmemenin suç olması ve bu şa­hısların zorla sevdirilmeye çalışılması garip bir ilkel­lik teşkil etmektedir.

Yine ilahlığın bir başka gereği zatı için itaat edil­mektir. Zatı için itaat edilecek tek varlık Allah’tır. O’nun dışındakiler O’ndan dolayı itaati hak ederler. Eğer Allah’a isyan varsa yaratılmışlara itaat yoktur. Allah’ın emir ve yasaklarına rağmen bir şahsa, bir ku­rum ve nizama, bir sisteme itaat haramdır. Zira güç ve kuvvet Allah’ındır. Zarar vermek ve fayda sağla­mak da sadece Allah’ın elindedir.

“Eğer Allah sana bir sıkıntı dokundurursa O’ndan başkası onu kaldıramaz, şayet bir iyilik dilerse O’nun lütfunu geri çevirecek hiç kimse yok­tur. Allah hayrını dilediğine verir, O bağışlayandır, rahmet edendir.”

(Yunus Sûresi, 107. Âyet-i Kerime)