Akciğer Hastalıklarının Sebebi Nelerdir ?

By | 27 Şubat 2015

Akciğer Hastalıklarının Sebebi Nelerdir ?Akciğer Hastalıklarının Sebebi Nelerdir ?

İlk nefesle başlayan ve son nefesle biten insan hayatı boyunca her bir nefesin önemi büyüktür. Doğal nefes doğal duyguları, doğal düşünceleri, doğal kuvvetleri ve organların sağlığını muhafaza eder. Çünkü nefes, vücu­da alınan oksijen, su ve gıda gibi maddelerle hücreler arasındaki uyumu sağlar. Bu faktörler gözönüne alındığında, nefesin, sağlığı ve düşünceyi besleyen bir kuvvet olduğu söylenebilir.

Bir bebeğin nefes alıp verişine dikkat edilirse, nefes alırken (Haaay) kar­nının şiştiği, verirken (Huuu) içeri çekildiği görülür. Bu doğal solunumdur ve hayat boyu böyle devam etmesi gerekir. Sağlıklı çocuk nefes alırken de­ğil, verirken ses çıkarır ve nefes vererek konuşur. Düzgün nefes alıp-veren insanda akciğerlerin tüm segmentleri nefes faaliyetine iştirak ederek diyaf­ramı çalıştırır. Diyaframın hareketiyle göğüs ve karın organlarına masaj ya­pılır, kan dolaşımı kolaylaşır, organlar gücünü, sağlığını ve temizliğini ko­rur. Bu sebeple diyafram, “ikinci kalp” olarak da adlandırılır.

İnsan çok, sık ve karışık yedikçe, sigara içtikçe, sandalyede oturdukça ve yaşlanmaya başlayınca, nefes alıp-verme bozulur ve diyafram katılaşır. Beslenme hatalarıyla oluşan gaz ile karın şişer, diyafram kaburga kemikle­rinin altında hareketsiz kalır. Katılaşan veya gazla sıkışan diyafram doğru nefes almayı ve yeterli miktarda oksijen almayı engeller ve insanın kendini sürekli yorgun ve bitkin hissetmesine sebep olur.

Uzun süre sandalyede oturmak ya da dar elbise giymek, iç organlarda­ki kan dolaşımını daha da zorlaştırarak gaz çıkarmayı engeller. Gazın kana karışmasıyla kirlenen kan hastalıklara yol açar.

Endüstriyel atıklar, sigara ve alkollü içecekler de nefes düzenini bozar, doğal yönünü değiştirir, nefes alırken karın içeri çekilir, verirken şişer.

Bu şekilde nefes alıp-verdikçe, akciğerlerin alt segmentleri solunuma iş­tirak edemez hale gelir. Bu durumda göğüs kaslarının göğüs kafesini geniş­letmek için harcadığı enerji, nefes alma yoluyla kazanılan enerjiden daha fazla olur. Normalde ise, nefes yoluyla havadan alınan enerjinin göğüs ka­fesini genişletmek için harcanan enerjiden daha fazla olması gerekir. İnsan­ların çoğunda akciğerlerin yalnızca üst segmentleri solunuma katılır, alt segmentleri solunumun dışında kalmıştır. Bu noktadan sonra vücutta nega­tif enerji birikmeye başlar ve enerji dengesizliği ortaya çıkar.

Bu durumda nefes, konuşma ve organlar arasındaki işbirliği bozulmuş olur. Nefes alıp verme konuşma esnasında da bozulur, insan nefes verirken olduğu gibi, alırken da konuşur hale gelir.

Hastalanan ve enerji dengesi bozulan insanda herhangi bir şekilde bu­run tıkanıklığı ortaya çıkar. Bu, bağışıklık sisteminin sempatik ve parasem­patik sinir sistemleri arasında kaybolan enerji dengesini sağlama çabasıdır. Tıkanıklığı tıbbi ilaçlara ısrarla açmaya çalışmak bu dengeleme faaliyetine zarar verir. Tıkalı burun deliğini kapatıp diğeriyle derin nefes alıp vermek, enerji dengesini kısa zamanda sağlayarak burun tıkanıklığını açar. Açlık yapmak, aynı zamanda soğan suyu, çörekotu yağı, acı kavun yağı veya su­yu gibi doğal açıcılar kullanmak ise enerji dengesizliğinin sebebini de or­tadan kaldırır.

Her bir organ kendine özgü bir titreşimde çalışır. Tasavvuf bunu “her organın kendine ait bir zikri vardır” şeklinde anlatır. Ters nefes, organların zikrinin bozulmasına yol açar, zikri bozulan organ hastalanır.

Nefes alıp vermeyi düzeltmenin en kısa ve kolay yolu 3 günlük açlıklar yapmak ve Kur’ân-ı Kerim’i nefes kontrolü ile sesli ve tecvitli okumaktır. Kur an-ı Kerim’de nefes alma, verme ve duraklama yerleri belirtilmiştir. Bir nefeste 30-60 saniye sesli Kurân-ı Kerim okuyarak 1-2 ay içinde nefes alıp verme düzeni yeniden kazanılabilir. Koşma, kürek çekme ve yüzme nefesi düzeltmenin diğer yollarıdır.

Fakat tok karna kıraatle Kuran-ı Kerim okumak kalbi ve akciğerleri yo­rar. Hafız ve imamlar arasında kalp hastalıklarının sık görülmesinin sebebi budur.

Küçük yaşlarda ortaya çıkan akciğer hastalıklarının sebebi yanlış bes­lenme, ileri yaşlarda ise akciğerlerdeki hava yollarının daralmasıyla solunu­mu zorlaştıran kimyasallar ve sigaradır. Sütü sindiremediği halde çok süt içen kan grubu “A” ve “0” olan çocuklarda, akciğer hastalıklarına sık rastlanır. Fakat sentetik süt proteinleri, süt tozu ve hazır mamalar bütün çocuklarda akciğer hastalıklarına sebep olabilir.

Başlıbaşına bir sanayi olan her bir sigara, içilirken 4 bin çeşit kimyasal üretir. Bu kimyasallar arasında mutajen, toksin ve sadece kanserojen olan 60 çeşit madde bulunur. Bunların yaklaşık %20’si içenin akciğerlerine ve kanına, %80’i çevreye ve çevredeki insanlara zarar verir. Ayrıca plastik eş­ya, kimyasal madde, boya ve deri fabrikalarında çalışan, bu fabrikaların ya­kınında yaşayanlarda da ciddi akciğer hastalıkları görülür.

Basit akciğer hastalıkları kısa zamanda iyileşebilir. Akciğerlerin hasta­lanma ve iyileşme sürecini bronşiti örnek alarak inceleyelim:

Uzun ömürlü süt, katkılı süt ürünleri ve süt tozu içeren yiyecekler sebe­biyle oluşan balgam akciğerlerde toplanır, hava yollarını ve kılcal damarla­rı tıkar. Havaya karışan deterjan, çamaşır suyu, asit, parfüm, formaldehit, tiner ve benzer kokulu maddeler akciğer dokularını tahriş eder,- kömür, ki­reç, alçı gibi maddelerin tozları akciğerleri doldurur. Akciğerler böyle bir zararla karşıkarşıya kalınca bağışıklık sistemi, iştahı keser, ateşi yükseltir. Ateş kanı ısıtır, ısınan kan ve görevli hücrelerle salgılanan eriticiler akciğer­lerde toplanan eriyebilen atıkları eritmeye ve balgamı çözmeye başlar. Ka­nın ısınması ve balgamın artmasıyla birlikte akciğerleri korumakla görevli mikroplar çoğalır. Bu mikropların enzimleri ısınan kanın da yardımıyla, bronş duvarlarından mukus gibi organik ve kireç gibi mineral maddeleri ka­zıyarak atmaya başlar. Atıklar çoğaldıkça, ateş düşer, titreme ve terleme ar­tar. Titreme, bir giysiyi silkeleyerek tozdan arındırmaya benzer. Bronşlar­dan kazınan atıklar titremeyle balgama karışır, öksürükle akciğerlerden atı­lır.

İsınan kanla eriyen atıklar deriye gönderilir ve terle dışarı atılırken deri üzerinde bir toksin tabakası oluşturur. Her terlemeyle birlikte deri üzerin­de biriken toksin tabakası kat kat artar ve derideki gözenekleri tıkar. Bu se­beple sonradan deriye gelen toksinler ilkindeki ateş yüksekliği ile dışarı atı- lamaz. Bağışıklık sistemi, sonradan gelen toksinleri tıkanan gözeneklerden geçirebilmek için, ateşi yükseltmeye mecbur kalır. Bu durumda yapılacak en doğru şey, ateş düşürücü almak değil, cildi ılık suyla yıkamak veya sir­keyle silmektir. Gözenekleri açılan temiz cilt yeni gelen toksinleri kolayca geçireceği için bağışıklık sisteminin ateşi yükseltmesine gerek kalmaz. İyileşmeye yardım etmek için

  •  İştah gelene kadar hiçbir şey yememelidir. (3-4 gün)
  •  Ateş 39-40 dereceye çıksa da ateş düşürücü almamalı, tam tersine Al­lah’a şükretmelidir. 41 dereceye çıksa bile, ateşe sabretmek gerekir çünkü, beyinde oluşan tıkanıklıklar sadece 40-41 derece ateşle eritilip atılabilir. (“FK-Havale” bölümüne bakınız.) Ancak ateş 39-40 dereceye çıkınca, her terlemeden sonra soğuğa yakın ılık su ile yıkanmalı, soğuk su ve buzla ka­faya kompress yapmalıdır.
  •  İlk yapılacak şeylerden biri de su lavmanıdır. Çünkü bağırsaklar dolu olursa, toksinleri kana sızdırır ve durum ağırlaşır. Boş olduğunda, bağırsak­lar kandan ve organlardan toksinleri çeker.
  •  Lavmandan sonra, soğuğa yakın ılık su ile banyo yapılır. Toksinler terlemeyle atıldığı için, hastalık süresince her terlemeden sonra banyo yap­mak veya sirkeli ya da limonlu suyla cildi silmek gerekir.
  •  Bu 3-4 gün süresince öksürüğü hafifletmek, böbrekleri çalıştırmak ve korumak, kanı sulandırmak ve temizlemek için ılık su ve zencefil suyu ka­tılmış limon veya greyfurt suyu içilebilir. Ancak içmek istemeyen zorla iç- memelidir. Bu, beyin veya akciğerlerde ancak kuru açlıkla çözülebilecek 213 atık ve tıkanıklıklar olduğunu gösterir.
  •  Kuvvetlenince hemen kalkmak, hareket etmek, yürüyüşe çıkmak ge­rekir. Ateş düşmeye (2. veya 3. gün) başlayınca, omuzlara ve göğse haca­mat yaptırmak veya ense çukuru altı-bel arasına 9-11 tane sülük koymak, sülükler düştükten sonra vakum yapmak gerekir.

Genellikle 4. günde hastalık sona erer. Ancak iyileşmenin daha derin ol­ması için 4. veya 5. günden itibaren akciğerleri yumuşatıp temizleyen ve öksürüğü artıran aşağıdaki ilaçlar önerilir:

  • 3-4 hafta boyunca her sabah 1-3 limon veya greyfurt suyu suyla içi­lir. Acıktıkça aşağıdaki ilaçlar sırayla içilir.
  • 200 gr. ılık su, 1 tatlı kaşığı hakiki bal, 3-5 diş dövülmüş sarımsak ve­ya 30-50 gr. soğan suyu karıştırılır ve yudum yudum içilir. 2 hafta de­vam edilir.
  • Yeşil mercimek, kimyon, kekik, pul biber veya karabiber ile pişirilip süzülerek suyu içilir. 3 gün devam edilir.
  •  1 çorba kaşığı taze kavrulmuş keten tohumu, 14 tatlı badem, 3 acı ba­dem, bir tatlı kaşığı ısırgan tohumu öğütülerek 2 defada bal şurubu ile yutulur. Bu ilaç öksürüğü yumuşatır, balgamı söker, akciğerleri temiz­ler. 2 hafta devam edilir.
  •  1 tutam safran, 200 gr. su ile karıştırılır, bir gün sonra süzülür. Bu su­dan 1-2 çorba kaşığı, günde 2 defa suyla içilir. Veya
  •  1 kilo taze incir (taze incir yerine 300 gr. doğal kurutulmuş incir 2 bardak su ile ıslatılır ve bir gece bekletilerek kullanılabilir) + 3-4 ka­buk tarçın + 2 bardak su + 1 bardak şeker 10-15 dakika kaynatılır. 5- 6 saat sonra yarım kilo bal, 2 çorba kaşığı toz zencefil eklenerek kısık ateşte 2-3 dakika daha kaynatılır. 200 gr sıcak suda 4 saat bekletilen 1 çorba kaşığı safran süzülerek eklenir.Bir gün sonra süzülerek hazırla­nan şuruptan günde 50 gr. nane veya kekik çayı ile bitene kadar içilir, yanında 1-2 tane incir yenebilir.

Safran akciğerleri kuvvetlendirir.

  • 7. günden itibaren mercimekli ilaç kesilip, yerine bir defa yemek yene­bilir.
  • İyileşmenin daha basit yolu 7 gün açlık yapmaktır. Sonuç mükemmel­dir. (“Açlıklar” bölümüne bakınız.)

Asıl hastalık yanlış beslenme ve yaşam tarzı olduğuna göre hastalığa bu şekilde müdahale etmek, hem kanın hem de bütün organların temizlenme­sini sağlar. Hastalığı tek tedavi eden Allah tarafından yaratılan bağışıklık sistemidir. Bronşit veya zatürre hastalık değil, gerçek hastalıktan kurtulma­ya vasıtadır. Sebebi bırakıp, vasıta ile uğraşmak ve Allah-ü Teala’nın kanun­larına karşı savaşmak faydasızdır, zarardır.

Deri terleme, döküntü ve sivilcelerle,- akciğerler nefes ve öksürükle, be­yin hapşırma, burun kanaması, geniz akıntısı, burun akıntısı, kulak kiri, ku­lak iltihabı, kafa ve kulak arkası yaralarıyla, böbrekler idrarla, mide ve saf­ra kesesi kusmayla, karaciğer ve bağırsaklar ishalle zehirli maddeleri dışarı atar. Bunlar hastalık değil, iyileşme belirtileridir. Saçların dökülmesi ve tır­nakların hızlı uzaması da toksinleri uzaklaştırma yoludur.

Allah, bütün hatalarımızı sonsuz rahmetiyle karşılar ve her adımda bir kurtuluş yolu gösterir. Ancak çoğu insan Allah’ın her adımda lütfettiği rah­metine her adımda isyan ve ihanetle karşılık verir.