Yetime Şefkatli Baba Gibi Olmak

By | 11 Kasım 2014

yetime-sefkatli-baba-gibi-olmak• Abdurrahman İbni Ebzâ’dan işitildiğine göre, Davud ‘un şöyle dediğini anlatmıştır:

“— Yetim, için, şefkatli baba gibi ol; ve bil ki, ektiğin gibi, öylece biçersin. Zenginlikten sonra fakirlik ne çirkin! Bundan daha fenası veya daha çirkini de hidayetten sonra sapıklıktır.

Arkadaşına va’d ettiğin zaman, ona va’d ettiğini yerine getir. Eğer bunu yapmazsan, seninle arkadaşın arasına düşmanlık girer. Bir de, kendisi için hatırladığın bir işte sana yardım etmeyen ve (kendin için lüzumlu bir işi) unuttuğun zaman onu sana hatırlatmayan bir arkadaştan Allah’a sığın.”

Açıklama:

1— Koruyucusu ve yardımcısı olmadan mahrum bir yetime şefkatli bir baba gibi bakılmalıdır. Eğer böyle iyi hareket edilirse, kendi çocuğuna da başkası tarafından öylece güzel muamele edilir. Fena muamele edilirse, yine buna karşılık bir fenalıkla karşılaşılır. Ekilen tohum cinsinden mahsul eknmiş olur. Daima iyi tohum ekip, karşılığında iyi ürün beklemelidir. Yoksa kötülük eken, kötülük biçecektir.

2— Hakikaten zengin durumda olan kimsenin fakir ve muhtaç duruma düşmesi ağırdır ve çok ızdıraplı bir iştir. Fakat asıl yokluk ve ziyan, hak yolu kaybetmek ve dalâlete, küfre düşmektir. Bundan daha büyük bir ziyan olamaz. Çünkü ebediyyen mahrumiyyeti gerektirir. Tevbe ile hal düzeltilmezse, artık kurtuluş çaresi kalmaz.

3— Bir hâdis-i şerifte, verilen sözü yerine getirmemek nifak alametlerinden sayılmıştır. Onun için verilen sözü, va’d edilen bir hayırlı işi yerine getirmek vazifedir. Va’d edilen şey yerine getirilmediği takdirde, arada soğukluk baş gösterir ve işi düşmanlığa kadar götürür.

4— İyi arkadaş o kimsedir ki, yapmak istediğin hayırlı bir işte sana yardımcı olur ve unuttuğun faydalı ve lüzumlu bir işi sana hatırlatır. Bunun aksine hareket eden arkadaş, kötü arkadaştır ki, onun fenalığından Allah’a sığınmak gerekir.

Hasan’dan şöyle dediği işitilmiştir:

“— Müslümanlann öyle bir devrinde bulunmuştum ki, (o zaman) onlar şöyle derdi:

— Ey hane halkım! Ey hane halkım! Yetiminize bakın. (Ona hizmet edin.)

Ey hane halkım! Ey hane halkım! Fakirinize bakın. Fakirinize bakın. (Onları yedirin ve koruyun.)

Ey hane halkım! Ey hane halkım! Komşunuza bakın, komşunuza bakın, (onlara ikram edin, haklarını koruyun.)
Hayırlılarınız çabuk alındı, (öldürüldü). Siz ise, her gün aşağı düşüyorsunuz, dereceniz düşüyor.”

Ravi Ebû Umara diyor ki:

— Hasan’ın yine şöyle dediğini işittim:

“— Şimdi dilersen bir adamı fasık görürsün ki, otuz bin kişi ile cehenneme dalmıştır. Ona ne oluyor? Allah onu kahretsin! Allah’dan gelen (güzel) ahlâkını pek az bir menfaat karşılığında satmıştır. İstersen o adamı, şeytan yolunu murad ederek ziyana uğramış görürsün. Kendisine ne insanlardan, ne de nefsinden öğüt verecek vaiz yoktur.”

Ashab ve tabiîn devirlerini yaşayan Hazreti Haşan, her iki zamanı mukayese ederek aradaki büyük farkı açıklamaktadır. Ashab-ı kiram devrinde yetime, fakire ve komşuya edilen yardımın sonraki devirde aynen yapılmadığını, malın Allah yolunda değil, belki şeytan yolunda harcanmakta olduğunu ifade etmiş ve insanları ikaz etmeye çalışmıştır. Cimriliğin ve mal hırsının cehenneme götüren hasletler olduğunu, ashab devri yaşayışına dönmekle kurtuluşun olacağını beyan buyurmuştur.