Virdlerin Sırası

By | 31 Temmuz 2014

feraceler

Virdlerin Sırası

Virdlerin Sırası
Müslümanlık unvanında anlattıklarımızda insanın, toprak ve sudan meydana gelen bu gurbet âlemine Idünyayal ticaret için gönderildiği anlaşıldı. Yoksa ruhun hakikati yüksektir. Yüksekten gelmiştir ve yine oraya gidecektir. İnsanın bu dünyadaki sermayesi ömrüdür. Bu öyle bir sermayedir ki, her an tükenmektedir. Her nefesini fayda ve iyilikle geçirmezse ziyan eder, helâk olur. Bunun için Allahü Teâlâ buyurur: «Asra yemin olsun ki, insan, zarardadır. Ancak iman edenler ve…» (2). O, sermayesi buz olan bir kimseye benzer ki, yaz ortasında buz satar ve «Ey Müslümanları Sermayesi erimekte olana acıyınız», der. Bunun gibi insanın ömür sermayesi erimektedir. Çünkü nefesleri Allahü Teâlâ’nın ilminde sayılıdır, bellidir. O hâlde, bu işin ehemmiyetini anlayan nefeslerini gözetir ve bilir ki, her bir nefesi saâdeti ebediyeyi ele geçiren bir cevherdir. Bir kimsenin altın ve gümüşten olan sermayesinden daha çok bunu sevmesi, buna eğilmesi lâzımdır. Virdlerin Sırası Nefeslerinin kıymetini bilmek de gündüz ve gece vakitlerini hayra taksim edip, her şeye bir vakit ayırmakla olur. Bunun için virdler konmuştur.
Virdlerin konmasının esas sebebi, boş vakit geçirmemektir. Çünkü âhiret saâdetine kavuşanların, bu dünyadan giderken, Allahü Teâlâ’ya ünsiyetle ve O’nun sevgisi ile dolu kimseler olduğunu anlamışlardır. Ünsiyet ise zikre devamsız olmaz. Muhabbet de marifetsiz bulunmaz. Marifet ise, yarattıklarındaki incelikleri ve intizamı düşünmeden ele geçmez. O hâlde, zikre ve fikre devam, saâdete kavuşmanın esasıdır. Dünyayı, şehveti, arzulan ve günahları terk etmek; zikir ve fikrin iyi ve rahat olması için lâzımdır. Zikre devamın iki yolu vardır. Biri, yalnız dil ile değil, gönülden, devamlı Allah, Allah demektir. Hattâ kalb ile de söylemeli, çünkü ° da, kalbin konuşması olur. Belki hiç unutmayacak şekilde daima müşâhedede olmalıdır.
Vird: Her gün belli bir miktar okunan veya yapılan duâ, salâvat, ke ml tevhld, Kur’ânı Kerîm’den bir kısım ve namaz gibi.
Fakat bu çok zordur. Herkes kalbini bir hâlde ve bir şekilde tutamaz. Birçoklan bundan sıkılır. Sıkılmamak için çeşitli virdler koymuşlardır. İkincisi, bazısı beden ile olur; namaz gibi. Bazısı dil ile olur; Kur’ânı Kerîm ve teşbih okumak gibi. Bazısı da kalb ile olur; tefekkür gibi. Böylece her vakitte ayrı bir şeyle meşgul olur. Bir hâlden bir hâle geçtiği için de sakin ve üzüntüsüz olur. Bunun yanında dünya işlerinden yapması zaruri olanlar için de zaman ayırır. Maksat şudur ki, bütün vakitlerini âhiret işine veremiyorsa, hiç olmazsa çoğunu vermelidir. Ancak terazinin sevab kefesi ağır gelir. Çünkü vaktin yarısını dünyaya ve mübahları elde etmeye, yarısını da âhirete verirse, diğer kefenin ağır geleceğinden korkulur. Virdlerin Sırası Çünkü hangi şeyde tabiatın muktezası varsa, tabiatı da buna yardım eder. Kalbi din işlerine vermek ise, tabiata uygun değildir. Böyle kalbde ihlâsın bulunması zordur. Ihlâssız olan şey de faydasız olur. Çok amel etmek lâzımdır ki, aralarından bir tanesi ihlâslı olabilsin. O hâlde vaktin çoğunu din işlerine ayırmak lâzımdır. Dünya işlerini buna bağlı kılmalıdır. Bunun için Allahü Teâlâ, Peygamber Efendimize (sallâllahü aleyhi ve sellem) buyurdu: «Sabah, akşam Rabbi nin ismini zikret. Gece vakti O’na secde eyle, yâni akşam ve yatsı namazlarım kıl, sonra uzun zamanda teheccüd namazı kıl» t1). Ve yine buyurdu: «(Mü’minlerden öyleleri vardır ki) gecenin az bir kısmında uyurlardı» (2). Hepsinde de, vaktin çoğunun, Allahü Teâlâ ile geçirileceğine işaret olunmaktadır. O hâlde bunları gece ve gündüze taksim etmekten başka çare yoktur.