Tevbenin Fazileti

By | 24 Ağustos 2014

hac-umre-seti

 

tövbeTevbenin faziletini bildiren birçok ayeti kerime vardır. Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“Ey iman edenler, topluca Allah’a tevbe ediniz, umulur ki kurtu­luşa erersiniz.”

“Onlar ki, Allah’tan başka bir ilaha tapınmazlar, Allah’ın haram kıldığı canı haksız yere öldürmezler. Zina etmezler, kim bunlardan biri­ni yaparsa cezaya uğratılır. Kıyamet günü azabı kat kat olur ve orada ebedî hor ve hakir olarak kalırlar. Ancak tevbe edip iyi amel işleyenler, işte Allah onların kötülüklerini iyiliğe çevirir. Allah gafurdur ve çok ba­ğışlayıcıdır. Kim tevbe edip salih amel işlerse, Allah’ın hoşnutluğunu kazanmış olur.” (Furkan/68-71)

Tevbe etmenin faziletini anlatan birçok hadis-i şerif vardır: Müslim şöyle bir hadis rivayet ediyor:

“Allah, gece günah işleyenin, sabah tevbe etmesini bekler. Gündüz gü­nah işleyenin, güneş battıktan sonra tevbe etmesini bekler.”

Tirmizi sahih olarak Rasûlüllah (s.a.v.)’tan şu hadisi rivayet eder:

“Batı yönünde genişliği kırk yıllık veya yetmiş yıllık genişlikte bir tev­be kapısı vardır. Allah bu kapıyı gökler ve yeri yarattığı an açtı. Güneş ora­dan doğuncaya kadar onu hiç kimse kapayamaz.”

Sahih bir rivayete göre Rasûlüllah buyurdu ki:

“Allah-u Teâlâ batıda yetmiş yıllık genişliğinde bir tevbe kapısı açtı.

 

Güneş batıdan doğmadıkça o kapı kapanmaz.”

“(İnanmak için) illa meleklerin gelmesini, yahut Rabbinin gelmesi­ni ya da Rabbinin bazı ayetlerinin gelmesini mi bekliyorlar? Ama Rab­binin bazı ayetleri geldiği gün, daha önce inanmış ya da imanında bir hayır kazanmış olmayan kimseye artık inanması fayda vermez. De ki bekleyin! Biz de beklemekteyiz.” (En’am/158)

Taberanî sahih bir senetle, Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle rivayet etmektedir:

“Cennetin sekiz kapısı vardır, yedi kapısı kapalıdır. Diğeri tevbe için açıktır. Güneş batıdan doğuncaya kadar o açık kalır.”

İbni Mace şöyle rivayet etti:

“Bir günah işleseniz, günahınız göklere yükselse ve sonra tevbe etseniz Allah tevbenizi kabul eder.”

Hâkim sahih olarak şöyle rivayet etti:

Rasûlüllah buyurdu ki:

“— Allah kulun ömrünü uzatıp, pişmanlık hissetmesi o kulun mutlulu- ğundandır.”

Tirmizi İbn-i Mace ve Hakim’in rivayetine göre Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

“Her insan hata eder, hata edenlerin en hayırlısı tevbe edendir.”

Buhari ve Müslim rivayet ettiğine göre Rasûlüllah buyurdu ki:

“Bir kul bir günah işlerse, o “Ey Allah’ım işlediğim günahı bağışla” derse Allah ta, (kulum kendi günahını bağışlayacak bir Rabbini tanıdı” der ve onu bağışlar. Bir müddet sonra kul yine günah işler. Ve şöyle der: “Ey Allah’ım bir günah işledim beni bağışla.” Allah da: “Kulum kendisini bağış­layacak bir Allah’ı tanıdı. Onu bağışlayın” der. Aradan bir müddet geçer kul yine günah işler ve gene Allah’a tevbe eder. Allah yine aynı cevabı verir. Al­lah şöyle devam eder:

Kulumu bağışladım, kulum her ne vakit bir günah işlerse, onu ona bağışlayacak güçteyim!”

İmam-ı Munzir (k.s.) dedi ki:

“Kul günah işleyip tevbe ettikten sonra bağışlanır, ancak durmadan gü­nah işleyerek tevbe edenlerin tevbesi, yalancıların tevbesidir.”

L .                                           ______

Birçok hadis kitabı sahih olarak rivayet ettiklerine göre Peygamber (s.a.v.) buyurdu ki:

“Mü’min günah işlediği zaman kalbinde siyah bir nokta meydana gelir. Şayet tevbe ederse o siyah nokta kaybolur. Ama tevbe etmeyip günah işle­meye devam ettikçe, her günah için bir siyah nokta vurulur. Tâ ki, kalp siyah noktalarla kaplanır.” Nitekim Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“Onların yaptıkları kalplerini pasIatmıştır.”(Mutaffifin/14)

Tirmizi Hasen olarak Rasûlüllah’dan şu hadisi rivayet ediyor:

“Kişinin ölümü boğazına gelmedikçe, Allah onun tevbesini kabul

eder.”

Taberanî hasen senediyle, (Beyhâki’de senetinde meçhul olarak) Muaz (r.a.) rivayetle dedi ki Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

“Rasûlüllah (s.a.v.) elimi tuttu, bir mil yürüdükten sonra buyurdu ki: “Ey Muaz, sana Allah’tan korkmayı, yalan söylememeyi, sözünü tutmayı, emaneti yerine vermeyi, yetimlere merhamet etmeyi, komşuluk hakkını ko­rumayı, öfkelenmemeyi, iyi sözlü olmayı, herkesin mutluluğunu istemeyi, fakihlere iyi davranmayı, Kur’an’ın prensiplerini öğrenmeyi, Ahireti özleme- yi, hesab gününden korkmayı, tükenmez arzulu olmamayı ve güzel ameller yapmayı öğütlüyorum. Bir müslümana sevmekten, yalancıyı doğrulamaktan, doğruyu yalanlamaktan, adil devlet adamlarına isyan etmenden, fitne çıkar­maktan seni men ediyorum. Ey Muaz, her ağaç ve taş dibinde Allah’ı zikret, işlediğin açık günah için açık tevbe, gizli günah için gizli tevbe et…”

İsfahani dedi ki:

“Kişi günah işledikten sonra tekrar yapmamak üzere tevbe ederse, Al­lah onun tevbesini kabul eder ve o günahı muhafaza meleklerine unutturur ve kıyamet günü günah işlediğine dair hiçbir şahidi olmaz.”

İsfahani, Rasûlüllah (s.a.v.)’tan şu hadisi rivayet ediyor: “Günahlarından dolayı pişmanlık hisseden, Allah’ın rahmetini bekle­sin. Kendini beğenen ve böbürlenen Allah’ın gazabını beklesin. Ey Allah’ın kulları iyi biliniz ki, her amel işleyen, amelinin iyi veya kötü olduğunu dün­yada görmeden ahirete gitmez. İnsanların amellerine göre muamele edilir. Gece ve gündüz birer binektir. Onlar üzerinde ahiret yolculuğuna güzelce hazırlanınız. Uzun emeller beslemeyin zira ölüm aniden gelir. Allah’ın ver­miş olduğu yaşama mühletine aldanıp ölümü unutmayın. Zira cehennem ki­şiye ayakkabısının bağcığından daha yakındır.” dedi. Sonra Rasûlüllah (s.a.v.) şu ayeti okudu:

“Kim zerre kadar hayır yaparsa onun karşılığını görür ve kim de zerre kadar şer yaparsa onun karşılığını görür.” (Zilzal sûresi/8)

Taberânî sahih senetle Rasûlüllah (s.a.v.)’ın şu hadisini rivayet ediyor:

“Kim günahından tekrar işlememek üzere tevbe ederse, gürjah işleme­miş gibi olur.”

Aynı‘hadisi Beyhakî başka bir senetle şunları ekliyerek rivayet etti:

“Günahından tevbe ettikten sonra tekrar aynı günaha dönen kişi Allah- u Teâlâ ile alay ediyor demektir.”

İbni Hıbben ve Hâkim sahih olarak rivayet ettiklerine göre Peygamber (s.a.v.) buyurdu ki:

“Pişmanlık tevbe etmektir?” Çünkü, pişmanlığın en düşük seviyesi, ümre ve hac yapmak gibidir. Pişmanlık, işlenen günah veya Allah korkusu veya cehennemden dolayı yapılırsa tevbe olur. Aksi halde, malın mülkün kaybolmasından dolayı yapılan tevbe kabul edilmez.”

Hâkim sahih olarak rivayet ediyor:

“Kul yaptığı günahtan dolayı, tevbe etmeden pişmanlık hissederse Al- lah-u Teâlâ tevbeden önce onu bağışlar.”

Müslim ve diğer hadis kitaplarının rivayet ettiğine göre Rasûlüllah (s.a.v.)’ın sunduğu bir hadisi kutside,

“Allah-u Teâlâ buyurdu ki:

“Şayet bir kavim hiç günah işlemese, izzetime yemin ederim kı o kav- mi helâk eder, günah işleyip bana tevbe eden bir kavim yaratırım ve onları bağışlarım!”

Müslim rivayet ediyor:

“Cüheyne kabilesinden zinadan hamile bir kadın Peygamber (s.a.v.)’e geldi ve dedi ki:

“— Ey Allah’ın Elçisi ben günah işledim bana hat cezasını uygula!”

Peygamber (s.a.v.) kadının velisini çağırdı. Buyurdu ki:

“— Ona iyi bakınız, doğum yaptıktan sonra tekrar gelin.”

Kadının velisi doğumdan sonra kadını alıp getirdi. Rasûlüllah (s.a.v.) kadının elbisesini iyice sıkı bağladıktan sonra onu recm yapılmasını istedi ve recm yapıldı. Rasûlüllah (s.a.v.) onun cenaze namazını kıldı.

Hz. Ömer (r.a.) dedi ki:

“— Ey Allah’ın elçisi zina eden bir kadının cenaze namazını mı kıl­dın?”

Peygamber (s.a.v.) buyurdu ki:

“— Allah’a öyle tevbe etti ki, onun tevbesi Medine’ye dağıtılsa, yetmiş kişiyi kaplar. Sen Allah’ın hükmünü kendisine uygulanmasını isteyen ve onun için koşandan daha faziletli amel yapan kişi gördün mü?”

Tirmizi, İbni Hıbben, Hâkim sahih senetle; İbni Ömer (r.a.)’den Rasûlüllah (s.a.v.)’ın şöyle buyurduğunu naklederler:

“Rasûlüllah (s.a.v.)’tan birçok kere işittiğim bir haber vardı. Rasûlüllah devamlı onu anlatıyordu. Buyuruyordu ki:

“İsrailoğullarından devamlı günah işleyen biri vardı. Birgün çok ihti­yaçtan dolayı bir kadın ona gitti. O adam şayet kendisiyle ilişkide bulunursa, altmış dinar vereceğini söyledi. Kadın başka çıkar yolu olmayınca kabul etti. Kadınla ilişki kurmadan kadın tir tir titremeye başladı ve ağlamaya başladı.

Adam:

“— Sen neden böyle titriyorsun ve ağlıyorsun?”

Kadın:

“— Şimdiye kadar hiç günah işlemedim. Şimdi de mecbur kaldığım için Allah korkusundan titriyorum ve ağlıyorum!” dedi.

Adam:

“— Demek sen hiç zina yapmadığın ve mecbur olduğundan yaptığın için titriyor ve ağlıyorsun. Öyleyse paraları al git!” dedi.

Adam o gece tevbe etti. Ve sabaha, vefat ederek çıktı. Sonra, Allah onun bütün günahlarını bağışladı.

İbni Mesud dedi ki:

“İki komşu halkının biri salih muttaki kişiler, diğeri günahkâr ve isyankâr kişilerden oluşuyordu. Halkı kötü ve günahkâr olan köyden biri, halkı temiz olan köye gitmek üzere yola çıktı. Fakat yolda eceli geldi ve ve­fat etti. Melek ve şeytan bunun başında tartışmaya başladılar.”

Şeytan dedi ki:

“— Yemin ederim ki bu bana asla isyan etmedi.”

Melek dedi ki:

“— O tevbe etmek tekrar günah işlememek üzere yola çıkmıştı.”

Allah onlar arasında şöyle hüküm verdi:

“— Hangi köye yakınsa, o köyün halkından sayılsın…”

Sonra baktılar. İyilerin köyüne yakındı. Allah onun bütün günahlarını bağışladı.”

Müslim ve Buhari’nin rivayet ettikleri bir hadiste:

“Sizden önceki ümmetlerden bir kişi doksan dokuz kişiyi öldürmüştü. Oranın bilginleri onun bir rahibe gitmesini istediler. Adam Rahibe gitti, ken­disinin doksan dokuz kişiyi öldürdüğünü söyliyerek tevbesinin kabul edilip edilmiyeceğini sordu.”

Rahip:

“— Hayır! Senin tevben kabul edilmez” dedi.

Adam: Rahibi de öldürdü, sonra mıntıkanın alimine: “Yüz kişiyi öldür­düğünü, tevbesinin kabul edilip edilmiyeceğini sordu.”

Alim:

“— Evet!” dedi, sonra, “Filan yere git. Orada Allah’a kulluk eden in­sanlar var onlarla beraber ol! Eski yerine gitme, zira orası kötü yerdir” dedi.

Adam oraya gitmek isterken vefat etti. Azap melekleri ile rahmet me­lekleri adamın cesedi başında münakaşa etmeye başladılar.

Rahmet melekleri:

“— O tevbe edip Allah’a yönelmişti” derler. Azap melekleri:

“— O hayatında hiç hayır işlemedi” derlerdi.

Onların aralarında hakemlik yapmak için başka bir melek geldi ve dedi

ki:

Hangi tarafa yakınsa o taraftan sayılır.”

Ölçtüler, gitmek istediği yere yakın olduğu anlaşıldı. Böylece rahmet melekleri onu aldı gittiler.