Sabır Ve Şükürle Hayatın Zorluklarına Hangi Duayla Dayanmalıyım?

By | 21 Haziran 2019

Rabbimiz hayatın zorluklarına karşı güçlü ve huzurlu olmayı bize şu duayla hediye ediyor:

(Rabbena efriğ aleynâ sabran ve teveffenâ müslimîn) “Rabbimiz! Sabır yağdır üzerimize ve Müslüman olarak
canımızı al.”
BU DUALAR BİZE NE ANLATIYOR:
İnsan niye sabır ister? Çünkü hayatın imtihan cihetiyle bize bakan zorluklarını, ancak sabır gücüyle etkisiz hale getiririz. Bu manada sabır, acıyı yudum yudum içme sanatıdır. Musibet şerbetini de, ah vah, demeden içme becerisini gösterebilmektir. Sabırla birlikte, Rabbimizin takdir ettiği her şeyde bir hayır olduğunu görürüz. Gönlümüz Allah’a dayanma gücü ile huzurla dolar. İşte bu yüzden bu duayla sabrın bir sağanak yağmur gibi üzerimize yağmasını ister ve dileriz.
Sabır yanında teslimiyeti de getirir. Bu duayla aynı zamanda, teslimiyetle yaşayıp, teslimiyetle ölüp, teslimiyetle ve Müslüman olarak Rabbimizin huzuruna çıkmayı niyaz ederiz. Çünkü—pek çok kez ifade ettiğimiz gibi—teslimiyet, Rabbimizin bize kötü gibi görünen olay ve durumlarda bile nice büyük hayırlar takdir ettiğini görmektir. Başa gelen belâ anında, değirmenin alt taşı gibi olmaktır. Bu nedenle, her anımız için Rabbimizden bu duayla sabır ve teslimiyet diliyoruz.
Bu sabır ve teslimiyet de bize yakîn duygusunu yaşatır. Zaten bu duayla sabrın anahtarının yakîn olduğunu da anlıyoruz. Çünkü yakîn şüphesiz bir imana sahip olarak Allah’la hakiki bir yakınlık kurmaktır. Sufilerin ve yakînlık sahibi ariflerin gönüllerinde şüphesiz bir iman sırrı olduğunda yakîn nurunun tecelli ettiğini; böylece kalbin tamamen huzur bulduğunu görüyoruz.
Kalbin bir kısmı İslâm nuruyla, bir kısmı iman nuruyla, tamamı da yakîn ve ihsan nuruyla parlar. Kalp nurlanıp parlayınca, nuru nefsin üzerine akseder. Yakîn denilen şüphesiz iman nuru, kalbin içerisine yerleşince sabretmek kolaylaşır ve bu duygu, bütün gücüyle insan maneviyatını terapi eder.
Sabrın ayrılmaz bir kardeşi de şükürdür. Her halimiz için sabır duasının ardından, nimetleri karşılarkenki tutumuz da önemlidir. O da yeni nimetlerin gelişini avlama mutluluğu olan şükürdür. Şükür, bizi hayatın imtihan cihetine bakan zorluklarına karşı metanetli ve dirayetli kılar. Rabbimiz şükür nimetini bize yaşatacak bir duayı Nemi sûresinde şöyle ifade eder:
“Rabbim iç dünyamı öyle bir düzene sok ki, Senin bana ve ana-babama bahşettiğin nimetlere layıkıyla şükreden ve hep Senin hoşnut olacağın güzel işler yapan biri olayım ve beni rahmetinle, iyi kullarının arasına kat.”
Bu dua, kul ile Allah arasındaki samimiyeti ve sevgiyi ortaya koyar niteliktedir.
Hülâsa; sabır ve şükür, hayatın imtihan boyutunda bize destek olan en yakın ve en vefalı dostlarımızdır. Akıllı insan, nimete ulaşmak için her türlü zorluğa sabreden ve nimete erdiğinde de şükrün hakkını verendir. Sabır, şükrü destekler. Şükretmek ise, sabretme gücümüzü ve enerjimizi arttırır. Şükrettikçe nimetlerin arttırıldığını gören kişi, yeni nimetlerin geliş müjdesini yaşamak için imtihanlarına hikmetle bakar, sıkıntı ve zorluklara karşı da sabreder. Bu nedenle teslimiyeti, tevekkülü, şükrü destekleyen, kuvvetlendiren ve tetikleyen hazine, sabırdır diyoruz. Zaten bu manada Kur an-ı Kerîmde hep sabır hâzinesine sahip olmak için dua etmemiz emredilir: “Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır, ayaklarımızı sabit kıl ve şu kâfir topluluğa karşı bizlere yardım et.”
İnşallah sabır ve şükürle acılarımızı hazmederek sıkıntıları aşanlardan, hikmetle imtihanın sırlarına kavuşanlardan oluruz. Şükürle yeni nimetleri avlayıp bağlayanların içerisine katılırız.