“Rahm” Allah’ın İsimlerinden Biridir

By | 21 Eylül 2014

hac-umre-seti

 

Er-RahmanDenildiğine göre Allah (celle celâlüh) akraba bağlılığını yarattığı zaman ona şöyle demiştir: “Ben Rahmân’ım, sen de akrabalık bağısın (Rahm’sın). Akra­balık bağını kesenle ben de ilgimi keserim. Akrabalık bağını gözeteni ben de gözetirim.”

Başka bir hadiste denilir ki: “Akrabalık bağı Arş’ta asılıdır, her gece ve gündüz, ‘Ey Rabbim! Senin rızan için beni gözeteni sen de gözet; benden ilgi­sini kesen kişiden sen de ilgini kes!’ der.”

Hasan-ı Basrî (rahimehullâh) demiştir ki: “İnsanlar kendilerini âlim gibi gös­termeye başlayıp amel etmez olduklarında, dilleriyle birbirlerini seviyormuş gibi konuştuklarında, içlerinden birbirlerine kin ve öfke kustuklarında ve ak­rabalık bağlarını kopardıklarında Allah (celle celâlüh) onlara lânet eder. Onların kalplerini sağırlaştırır ve kör eder.”

 

Hikâye

Yahya b. Selîm’den bize kadar ulaşan bir hikaye şöyledir:

“Bir zamanlar Mekke’de bizim yanımızda Horasanlı salih bir adam vardı. Bir kimse emanet edeceği bir eşyası varsa ona emanet ederdi. Bir gün ada­mın biri geldi ve ona on bin altınını emanet olarak bıraktı. Sonra da bir işini görmek üzere Mekke’den çıktı.

Adam işini bitirip geldiğimde Horasanlı adamın öldüğünü öğrendi. Ha­nımına giderek, kocasına bıraktığı emanetten bahsetti. Fakat ailesi böylı bir emanetten haberleri olmadığını söylediler. Bunun üzerine adam, o güı lerde toplantı yapmak üzere bir araya gelmiş olan Mekke âlimlerinin yanın; gitti. Onlara,

–          Ben Horasanlı adama on bin altın emanet bırakıp şehir dışına çıktın Geldiğinde ise adam ölmüştü. Emanet olarak bıraktığım altınları hanımın; ve oğluna sordum, herhangi bir bilgileri olmadığını söylediler. Bu durumd, ne yapmalıyım? diye sordu. Âlimler ona dediler ki:

–          Biz o Horasanlının cennetlik biri olacağını ümit ediyoruz. Sen gece Zem zem kuyusunun başına git ve gecenin üçte biri veya yarısı geçtikten sonr; adamın Adıyla seslenerek, ‘Ey falancanın oğlu falanca! Ben falan emaneti] sahibiyim’ diye seslen. Bir karşılık bulacaksın.

Bunun üzerine adam tam üç gece üst üste Zemzem kuyusunun yanma g derek denilenleri yaptı, fakat hiçbir cevap alamadı. Tekrar âlimlerin yanın; gitti ve olan biteni anlattı.

Bu sefer âlimler önce bir ‘İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn’ dediler sonr; şöyle devam ettiler:

–          Biz onun cehennemlik olacağından korkuyoruz. Sen şimdi Yemen’e git Orada Berhût denilen bir vadi vardır. O vadide de bir kuyu bulunmaktadı O kuyunun başına git ve gecenin üçte biri ya da yarısı geçtikten sonra, ‘Ey f; lanca oğlu falanca! Ben falan emanetin sahibiyim’ diye seslen.

Adam kalkıp Yemen’e gider. Bahsedilen vadiye ve kuyunun başına geli İlk gece, gecenin üçte biri geçtikten sonra adama seslenir. Daha ilk seslen şinde adamdan cevap gelir. Adam,

–          Vay senin başına gelene! Seni bu kuyuya düşüren sebep nedir? Hâlbuf sen hayır sahibi biriydin! der. Horasanlı şöyle cevap verir:

–          Benim Horasan’da akrabalarım vardı. Fakat ben Mekke’ye geldikten sonrc onlarla ilişkimi kestim ve bu haldeyken de öldüm. Allah (celle celâlüh) bu yaj tığımdan ötürü beni cezalandırdı ve gördüğün gibi beni bu kuyuya attı. Sı nin emanetine gelince; o olduğu gibi durmaktadır. Oğluma güvenemediğin den malını ona emanet edemedim. Emanetin evimde, odamdadır. Mekke’ye

gittiğinde evime git ve içeri girmek için oğlumdan izin al. Sonra gizlice odama gir ve yeri eş. Emanetini orada göreceksin.

Adam gider ve bahsedilen yerde malını bulur.

İnsan eğer akrabalarına yakın bir yerde ikamet ediyorsa, hem hediyeleş- mek hem de ziyaret etmek suretiyle onlarla ilgilenmelidir. Hediyeleşecek mâlî imkanı yoksa sadece ziyaret etmesi veya onların işlerinde yardımcı olması da yeterlidir. Şayet akrabalarından uzakta ise onlara mektup yazmalı böylelikle hal ve hatırlarını sormalıdır. Ayrıca imkân ölçüsünde gidip gelmelidir.