Peygamberimiz ve Çocuk Arasındaki İlişki Nedir ?

By | 20 Mart 2015

Peygamberimiz ve Çocuk Arasındaki İlişki Nedir ?Peygamberimiz ve Çocuk Arasındaki İlişki Nedir ?

“Vallah sizler, bana halkın en sevgili olanısınız, vallahi sizler, bana halkın en sevgili olanısınız!” (Buhari, Menakıbu’l- Ensar 5.)

Peygamber Efendimiz, çocuklara açıkça söylediği bu sözlerin gereğini, uygulamalarında göstermiş midir?Evet. Onun bu konudaki uygulamaları, şüphe bırakmayacak derecede açık olmuştur. Gerek sohbetlerinde, gerek camideki ibadetleri sırasında çocuklar, programların değişmesine sebep olmuştur. Mesela Peygamberimiz, namaz kıldırırken çocuk sesi duyunca sureleri kısaltırdı. Torunları Hz. Haşan ve Hz. Hüseyin, namaz sırasında sırtına binince secdeyi uzattığı olmuştur. Hatta bu uzatmalara, sahabelerin şaşırdığı bile olmuştur:

“Bir öğle (veya ikindi yahut yatsı) vaktiydi. Ashab-ı Kiram, namaz kılmak için Efendimizi bekliyordu. Peygamberler Sultanı, yanında küçücük torunlarından ya Hz. Haşan veya Hz. Hüseyin olduğu halde Mescid-i Nebevi’ye geldi. Mihraba geçti. Zaten sünnet namazları hep evinde kılma alışkanlığında olan Efendimiz, Mescid’e girer girmez o vaktin farzına başlanırdı. Efendimiz, torununu sağ yanma koyup namaza durdu. Namaz devam ederken secdelerden biri pek uzadı.” Bize bu hadiseyi anlatan Şeddad (r.a.), secde uzayınca acaba Hz. Peygamber’e bir şey mi oldu, diye merak etti ve başını hafifçe kaldırıp baktı. Torunu, ata biner gibi Resulüllah (s.a.v.)’in sırtında oturmuyor mu? Şeddad, başını tekrar secdeye koyup bekledi. Namaz bitince, Ashab-ı Kiram, secdelerden birinin neden çok uzadığını merak edip Efendimize sordular:
— Başına bir iş geldiğini veya vahiy geldiğini düşünmeye başladık, dediler.
Efendimiz, gül yüzünde güller açarak güldü.
— Zannettiklerinizin hiç biri olmadı. Şu sevgili oğlum, sırtıma bindi. Ben de onun oyununu bozmak istemedim. İşte bütün mesele bundan ibaret, dedi. (Nesai, Tatbik 82.)

Bu olay, secdenin uzamasının namaza bir zarar vermediğini gösterdiği gibi, camilerde çocuklardan sıkılan Müslümanlara mühim bir uyarıdır.
Peygamberimiz ve çocuklar arasında herhangi bir hiyerarşi olmamıştır. Başkalarının rahat giremedikleri huzura, çocuklar, serbestçe girip çıkmışlardır.19 O, karşılaştığı çocuklara selam vermiş, hâl hatır sormuş, hasta çocukları ziyaret etmiş, şakalaştığı olmuş, isim takmış, göğsüne çıkarmış, omuzuna bindirmiş, eğlendirmiş, kısaca çocuklarla iç içe yaşamıştır. Yalnız kendi akraba çocuklarıyla değil, diğer çocuklarla da bu güzel hatıralar yaşanmıştır.
Enes b. Malik anlatıyor: “Resulüllah, bizim yanımıza girdi. Benim Umeyr isminde küçük kardeşim vardı. Ebu Umeyr’in Nuğayr isminde küçük bir kuşu vardı; onunla oynardı. Bir gün kuş öldü. Bu sırada Resulüllah, onun yanma girdi. Onu üzüntülü gördü. ‘Onun hâli, neden böyle?’ diye sordu. ‘Küçük kuşu öldü.’ dediler. Hz. Peygamber, ‘Ey Ebu Umeyr! Ne yaptı Nuğayr?’ buyurdu.” (Buhari, Edep 81.)

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.), torunlarını ve diğer çocukları kucaklayıp öpmüştür. (Buhari, Edep 18.) Yeri gelmiş, onları, dizine oturtmuş, başlarını okşamış ve onlar için dua etmiştir. (Buhari, Edep 22.)

Onları çok sevdiğini açıkça söylemiş, böylece hem sözleri ile hem de davranışları ile çocuklara karşı sevgi ve şefkatini ortaya koymuştur. Diğer yandan çocuk yaştaki sahabilerin biatlarını kabul ederek, onlara değer verdiğini ortaya koymuştur. Resulüllah (s.a.v.), bu hareketleri ile çocuklar için son derece önemli ve lüzumlu olan “sevilme” ihtiyacını karşılamıştır. Onlara, cömertçe sevgi sunmuştur. Bununla kalmamış, maddi imkânları ile de çocuklara karşı cömert davranmıştır. Hediyeler ve armağanlar vermek suretiyle onları sevindirmiştir. Aynı şekilde insanların da böyle davranmalarını tavsiye etmiştir. (İbn Mace, Edep 3.)

Bir gün Peygamber Efendimiz (s.a.v.), torunlarından Hz. Hasan’ı öperek seviyordu. Yanında bulunan Akra b. Hâbis “Benim on çocuğum oldu; hiçbirisini öpmüş değilim.” dedi. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz “İnsanlara karşı şefkat duygusu olmayan kimseye, Allah merhamet etmez.” buyurdu. (Buhari, Edep 18.)

Bir başka defasında ise “Küçüklerine şefkat etmeyen, büyüklerinin hakkını gözetmeyen bizden değildir.” buyurmuştur. (Ebu Davud, Edep 66.)

Meşhur bir şahsın çocuklarla meşgul olması, hele oyunlarına katılması, bazı toplumlarda dudak bükülecek bir durumdur. Hâlbuki bu tutum, çocukları onurlandırıp şahsiyetlerini geliştirecektir. Efendimizin, amca çocuklarıyla ve diğer çocuklarla bu tarz ilgilendiğine dair güzel örnekler vardır.
“En güzel örnek” bu fâni âleme veda ettiği tarihte amcası Hz. Abbas’m oğlu Abdullah on üç, kardeşi Ubeydullah ise on iki yaşındaydı. Resul-i Ekrem, onları, muhtemelen daha küçük oldukları yaşlarda, diğer çocuklarla birlikte yarışa sokardı. Hepsini bir sıraya dizer; yarışı kim kazanırsa ona, mükâfat vereceğini söylerdi. Çocuklar, vadedilen hediyeyi almak arzusuyla var güçleriyle koşarlar; yarışı ben kazandım, diye kimi, kendini Efendimizin kucağına atar; kimi, arkasına dolanıp sırtına sarılırdı. (Ahmedb. Hanbel, Müsned, 1:214.)

Babası, Habeşistan’dan dönünce, kızı Eme’yi elinden tutup Peygamber Efendimizin yanma gelmişti. O zaman Eme, küçücük bir kızdı. Arapçayı henüz iyi bilmiyordu. Üzerinde sarı bir elbise vardı. Resul-i Ekrem (s.a.v.), elbisesinin güzel olduğunu söyleyerek Eme’ye iltifat etmek istedi. Ona elbisesini göstererek Habeşçe güzel anlamında “sene sene” buyurdu. Bu Peygamber sıcaklığından cesaret alan Eme, Efendimizin arkasına geçerek peygamberlik mührü ile oynamaya başladı. Babası, bu yaramazlığına kızarak azarlayınca, Sevgi Şelâlesi Efendimiz, “Bırak çocuğu!” diyerek Eme’nin nübüvvet mührüyle oynamasına izin verdi. (Buhari, Cihad 188.)

Çocukluğunun büyük bölümünü Hz. Peygamber’in torunlarıyla birlikte geçiren ve yıllar sonra İslam ordusunun komutanlık görevini üstlenen Hz. Usame, Hz. Peygamber’in bir dizine kendisini, diğer dizine de torunu Hasan’ı oturttuğu, sonra ikisini de bağrına basarak “Ey Rabbim, bunlara merhamet et; çünkü ben de bunlara karşı merhametliyim.” diyerek dua ettiğini rivayet etmektedir. Yusuf b. Abdullah adındaki sahabi de “Hz. Peygamber, beni kucağına oturttu, başımı okşadı ve bana Yusuf ismini verdi.” demektedir. İşte O, çocuklarla böylesine kaynaşırdı. Çocukların, onu görünce kucağına koşmalarının sebebi bu şekildeki davranışlarıdır. Hz. Ayşe’nin anlattığına göre “Peygamber, bir çocuğu kucağına aldı. Onun ağzına bir şeyler veriyordu. Çocuk, Hz. Peygamber’in üzerine küçük abdestini yaptı. Bunun üzerine Hz. Peygamber, su getirtti ve suyla onu temizledi.” (Buhari, Edep 22.)

Şu örnek, âdeta Allah Resulü’nün “çocuk eğitimi sistemi”ni özetliyor:
Ensar’dan birisinin hurma ağaçlarını taşlayan Rafi b. Amr’ı, bahçe sahibi Resulüllah (s.a.v.)’in huzuruna getirmiş¬ti. Çocukla aralarında şu konuşma geçti:
— Yavrucuğum, niçin ağaçları taşlıyorsun?
— Aç idim, ya Resulallah, karnımı doyurmak için taşladım!
— Yavrum, bir daha acıkırsan, ağaçları taşlama, altına düşenleri al, ye.
Sonra Rafi’nin başını okşayarak “Allah’ım, bu yavrunun karnını doyur.” diye dua etti. (Tirmizi, Büyu 54.)

Çocuğun hurma ağaçlarını taşlama olayından sonra, Peygamberimizin tutumundan birkaç ders çıkarmamız mümkündür:
1. Suçlu bir çocuğa “Yavrucuğum!” diye hitap ederek, heyecanını sakinleştirmiştir.
2. Taşlama sebebini öğrenmek istemiştir. Sebebi öğrenmeden suçlamamıştır.