Özel Günlerde Kutlamalar Yapmak Doğru mu?

By | 10 Şubat 2015

ozel-gunlerde-kutlamalar-yapmak-dogru-muBu gibi âdetleri hayra dönüştürme, yönlendirme durumu vardır. Hemen her fırsatta, imkânımız dahilinde anne-babamıza gereken ilgiyi gösterir; bunun yanında “anneler, babalar günü” geldiğinde de o vesileyle gönüllerini hoş edersek, bu güzel bir şey olur. Huzurlu bir aile yuvasını yıldönümünde de güzel bir hâtıra ile yâd ederse, neden güzel bir hareket olmasın? Yılbaşı için de aynı şeyi söylemek mümkündür.

Q ski insanların düz mü, yuvarlak mı diye tartışıp durdukları dünya gün geçtikçe iyice küçülüyor. Bu küçülüş, şüphesiz hacmi ve cesâmeti bakımından değildir. Çeşitli ulaşım ve haberleşme vâsıtaları yardımıyla bu gerçeği hepimiz fark ediyoruz. 10-15 saatte dünyanın en uzak bir ucuna gidebilme, haberleşme uyduları kanalıyla bütün ülkelerde olup bitenleri televizyonda seyretme imkânına sahibiz.

Bu gelişme ve ilerleyişin iyi tarafları olduğu gibi, kötü ve zararlı yönleri de vardır. Çünkü, olayları kendi arzularımıza göre yönlendirmemiz, istediğimiz şekle kanalize etmemiz mümkün değildir. Bunun için iyisi de, kötüsü de kapımızı çalmakta, hayatımıza girmek için izin istemektedir. Her “yeniliğe” gümrüksüz olarak geçiş izni verirsek, beraberinde getirdiği her şeyi peşinen kabullenmiş oluyoruz, demektir.

Bu cümleden olarak başta Avrupa ve Amerika olmak üzere yabancı kaynaklı âdet, yaşayış tarzları, görgü kuralları, gazete, dergi, kitap, radyo, televizyon, internet gibi basın ve yayın organlarıyla sosyal hayatımıza karışmakta, günlük yaşantımıza girmektedir. Bunların birkaçı şunlardır:

Doğum günü, evlilik yıldönümü, anneler günü, yılbaşı…
Bu “ithal malı” âdetler bizim ne daha önceki millî âdetlerimizde vardı, ne de sünnette ve İslâmî geleneklerimizde…
Zaten bu alışkanlıkların çoğunun “anayurtlarından” çıkışları bile bir asrı bulmuş değildir. Dinî tâbiriyle “bid’at” sayılan bu âdetlerin bize gelişi çok eski bir tarihe dayanmıyor. Olsa olsa Cumhuriyetten bu yana bir geçmişi vardır.
Fakat öyle hızlı birşekilde yaşanan hayatta yer tutmaya başlıyor ki, Müslüman aileler bile kendilerini kaptırıveriyorlar. O tören veya kutlama yapılmazsa, bir eksiklik olacağı kanaatini taşıyorlar.

Gerçek İslâmî şuura ermemiş olan günümüz Müslümanının acı halini Peygamberimizle sahabi arasında geçen şu konuşma nasıl anlatıyor?

Resulullah (a.s.m.)buyuruyor:

“Şüphesiz ki, sizler, sizden önceki milletlerin kötü âdetlerine kanşı karışma, arşını arşınına öylesine uyacaksınız ki, onlar bir kertenkele deliğine girseler, siz de peşlerinden gireceksiniz.”

Sahabiler sordular: “Ya Resulallah, sözünü ettiğiniz bu milletler Yahudi ve Hıristiyanlar mıdır?”
Resul-i Ekrem (a.s.m.): “Onlardan başka kim olacak?” diye cevap verdi.

Evet, kabul edelim veya etmeyelim; bu âdetleri kendi evimize sokmasak bile, yakınlarımızda ve çevremizde görüyoruz. Bazenkendimizi böyle bir kutlamanın içinde bulduğumuz bile oluyor. Öyleyse bir âdet olarak bu yenilikler karşısında nasıl bir tavır takınmalıyız?

Bir kere bu çeşitmeselelerde niyet başta gelir. Neyi düşünerek, aklından hangi maksadı geçirerek yapıyorsa, kişi ona göre karşılık görür.

Meselâ, ihmal ederek yıl boyu görüp gözetmediği, arayıp sormadığı annesini sadece “anneler günü” geldi diye, bir hediye alarak yanına varır, halini-hatırını sorarsa; bu ziyâreti dinin kendisinden iste-diği bir yükümlülük olarak değil de, sadece Batıdan gelen bir âdet şeklinde yaptığı için ne sevâbını alır, ne de mükâfatını görür. İşte, İslâmın benimsemediği bid’at budur.

Hadis-i şerifte bu çeşit meselelere ölçü olacak ifade de şöyledir:
“Kim dinimizde olmayan bir yenilik çıkarırsa o reddolunmuştur.”

Yine, aylarca veya senenin birçokgünlerinde hanımına güler yüz göstermez, evde huzuru sağlamaz da, sadece “evlilik yıldönümü”nde bir-iki ufak hediye, birkaç gün süren bir güler yüz gösterirse; işte bu da hoş karşılanmayan bir harekettir.

Yılbaşı geldiği zaman da, Hıristiyan dünyası yapıyor diye onlara uyarak çam diker, hindi keser, eğlenceler düzenlerse, şüphesiz, bu da meşru olan bir davranış sayılmaz.

Bütün bunlarda kişi iyi niyet taşımadığı için şu hadis-i şerife muhatap olur:
“Kim bir kavme benzemeye çalışırsa onlardan sayılır.”Yâni onları taklit ettiği için sorumlu olur, günaha girer.
Ancak bu âdetleri hayra dönüştürme, yönlendirme durumu da vardır.

Hemen her fırsatta, imkânımız dahilinde anne-babamıza gereken ilgiyi gösterir; bunun yanında “anneler, babalar günü” geldiğinde de o vesileyle gönüllerini hoş edersek, bu güzel bir şey olur.

Huzurlu bir aile yuvasım kurmanın mutluluğunu yaşar, yıldönümünde de güzel bir hâtıra ile yâd ederse, neden güzel bir hareket olmasın? Yılbaşı içinde aynı şeyi söylemek mümkündür.

Bir mü’min için yılbaşı, ömürbinasından bir taşın daha düştüğünün işâretidir. Ahiret yurduna biraz daha yaklaştığımızın işaretidir. Bu şuur ve uyanıklık içinde her zaman yapmayı bir alışkanlık haline getirdiğimiz gibi, yılbaşında da aynı muhasebeyi yapsak hiç de zararlı bir şey olmaz.

Doğum günü için de aynı husus geçerlidir. Bu, çocuğumuzun bir yaşını daha tamamlayıp büyüdüğünün alâmetidir. Bu vesile ile, bayram günlerinde olduğu gibi, imkânımız kadarıyla bugünde de bir hediye ile yavrumuzu sevindirirsek güzel bir davranış olur.

Bu arada-nasihat dinler yaşa gelmişse- hayatta kendisine lâzım olacak tecrübe ve bilgileri de aktarma fırsatı bulursak nurun alâ nur olur. Masraflı kutlamalar düzenler, pasta hazırlayıp yaşma göre mum dikip yakarsak bu sünnete aykırı olur.
Müslümanlar olarak övünç kaynağımız Peygamberimizin (a.s.m.) doğum yıldönümünü mevlidler, hatimler, dualar ve salâvatlarla kutlamıyor muyuz? Yâni, diğer bir ifâde ile Batı kaynaklı bu âdetleri Müslümanlaştırırsak hem kendimiz istifade ederiz, hem de başkalarına örnek oluruz.