Namazın Sünnetleri

By | 22 Ocak 2015

namazNamazın Sünnetleri
Bütün övgüler alemlerin Rabbi olan o Allah içindir ki apaçık kitabında şöyle buyurmaktadır:
“Allah için saygıyla boyun eğerek kıyam durun.” Yine namaz için şöyle buyuruyor:
“Şüphesiz o; huşu sahibi dışındakilere çok ağır gelir.”
Müttakilerin önderi, huşu sahiplerinin efendisi ve Allah’ın Rasûlu Muhammed’e, ailesine ve sahabesine salat ve selam olsun.
İmdi; dinin ameli rükünlerinden en önemlisi namazdır ve namazda huşulu olmak şer’i bir emirdir. Şeytanın ta ilk günden Adem oğlunu saptırmaya ahdettiği, Kuran da şöyle beyan edilmiştir:
“Sonra onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım.”
Şeytanın değişik vesile ve sebepleri kullanarak yapmaya çalıştığı en büyük hilelerin başında insanları huşu ile namaz kılmaktan uzaklaştırmak gelmektedir. Taki bir taraftan bu ibadetin lezzetinden mahrum olsunlar, diğer taraftan bu ibadetin ecir ve sevabından yana elleri boş kalsın. Günümüz insanının birçoğu bu tuzağa düştü. Zaten yeryüzünden ilk kaldırılacak şeyin huşu olduğu bildirilmiştir. Biz ise ahir zaman da bulunmaktayız. Huzeyfe’nin -Allah ondan razı olsun- sözü hakkımızda gerçekleşti. 0 şöyle demektedir: Dinden en önce huşu, en son namaz kadırılacaktır. Hatta öyle namaz kılanlar olacak ki, kendisinde hayırdan hiçbir eser görülmeyecektir. Şu vakit de, uzak değildir, sizden biriniz mescide vardığında namazı huşu ile kılan tek bir adam bile bulamayacaktır.”
Namazda vesvesenin çokluğundan ve huşunun azlığından bir çok insan şikayet etmektedir. Bizzat kendimizde bunu fark etmekteyiz.
Ayeti kerimede Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
“Müminler gerçekten felah bulmuşlardır. Onlar ki namazlarında huşu içindedirler.” (Müminun 1/2 )
Huşunun asıl yeri kalp olmakla birlikte onun eseratı vucudun azalarından görülür. Çünkü bedenin bütün azalan kalbe tabidir. Gaflet varsa kalbdeki vesvese yüzünden huşu yok olunca vücut azalarındaki ibadet keyfiyeti de yok olur. Çünkü kalp padişah, vücudun diğer azalan asker gibidir. Onlar kalbin emirlerini dinler ve o emirlere mütabık iş görürler. Elbette göstermelik huşu kesinlikle hoş olmayan bir haldir. Çünkü bu münafıklığın alametlerindendir.
“Ey iman edenler! ruku edin, secde edin, rabbinize ibadet edin. Hayır işleyin ki kurtuluşa eresiniz.” (Hac 22/77)
“Muhammed Allah’ın Rasûlüdür Onunla birlikte olarlar kafirlere karşı sert ve katı, kendi aralarında merhametlidirler. Sen onları ruku ediciler ve secde ediciler; Allah ‘tan birlutufve rıza isteyenler olarak görürsün. Secde izinden nişanlarıyüzlerindedir…” (Feth 48/29)
“Onlar ki namazlarında derin saygı içindedirler…”
(Müminun 2)
“Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin, Rasule itaat edin ki size merhamet edilsin.” (Nur 56)
Huzeyfe’den -Allah ondan razı olsun- dedi ki: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Yüce Allah ‘in ku¬lunu görmeyi en sevdiği hal, secde edip yüzünü toprağa bulaması halidir.” (Heysemi Mecmuz-Zevaid 1, 302 )
İmam Ahmed çeşitli yollardan Ebu Zer’den -Allah ondan razı olsun- şöyle dediğini rivayet etmektedir: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellemi şöyle buyururken dinledim: “Kim Allah için bir secde yaparsa, O secde dolayısıyla Allah’da ona bir hasene yazar, o secde sebebiyle bir günahını siler ve yine o secde sebebiyle onu bir derece yükseltir. (Ahmed, Müsned 5,147)
Ebu Davud’un bir rivayetinde şöyle denmektedir: “Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellemi şöyle buyururken dinle¬dim: “Allah ın farz kıldığı beş vakit namazın abdestini kim güzelce alır ve bunları vakitlerinde güzelce eda eder, rukularını, secdelerini, huşularım eksiksiz yerine getirirse o kimsenin Allah nezdinde kendisine mağfirette bulunacağına dair bir taahhüdü olur. Kim de bunu yapmayacak olursa onun Allah nezdinde bir taahhüdü olmaz dilerse ona mağfiret eder, dilerse onun azaplandırır. (Ebu Davud 1,115. Nesei 1, 230. İbn Hibban, Sahih 3,16)
İbn Şihap’dan -Allah ondan razı olsun- rivayet edilmiştir:
Ömer bin Abdulaziz bir gün minberde oturuyordu, ikindi namazını biraz geç bıraktı. Urve bin Zübeyr Ona:
Cibril, Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve selleme namaz vaktini bildirmedi mi? Dedi. Ömer bin Abdulaziz:
“Söylediğini izah et” dedi. Urve, Beşir bin ebi Mesud’un, Ebu Mesud el-Ensarinin Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’den rivayet ettiğini işittim. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Cibril bana inerek namaz vakitlerini haber verdi. Onunla namaz kıldım sonra onunla namaz kıldım. Sonra onunla namaz kıldım. Sonra onunla namaz kıldım. Sonra onunla namaz kıldım. Sonra onunla namaz kıldım.” Ebu Mesud el-Ensari beş vakti beş parmağı ile hesap ediyordu.
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem öğleyi güneş batıya kayınca kılar, sıcak çok olduğu günlerde öğleyi tehir ederdi. İkindi, namazını güneş yüksekte beyaz olduğu ve ona sarılık girmeden öncekılarken gördüm. Namazı kıldıktan sonra Medine’den çıkan şahıs güneş batmadan Zülhuleyfe’ye varabilirdi. Akşamı güneş batınca, yatsıyı ufuk kararınca kılardı, bazı kere cemaat toplansın diye yatsıyı tehir ederdi. Sabah namazını ise alaca karanlıkta, bazı kere de ortalık ağarınca kılardı. Sonraları vefatına kadar alaca karanlıkta kıldı, ortalık ağarana kadar bırakmadı, dedi.
Abullah bin Amr’dan -Allah ondan razı olsun- rivayet edildiğine göre, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Öğle namazının vakti, ikindi vakti girmedikçe, ikindinin vakti güneş sararmadıkça, akşamın vakti akşam aydınlığının içinde ki kırmızılık düşmedikçe, yatsının vakti gece yarısına kadar, sabahın vakti güneş doğmadığı müddet devam eder. ” buyurdu. (Müslim, Salat 612. Nesei, Salat 523)

NAMAZ REKATLARI
İbn Abbas’tan -Allah ondan razı olsun-:
“Allah namazı Peygamberinizin dilinde mukim iken dört rekat, seferde iki rekat, korku anında bir rekat olarak farz kılmıştır.” (Müslim 5, 6. Ebu Davud 1247. İbn Mace 1068)
Aişe’den -Allah ondan razı olsun-
“Allah namazı farz kıldığında iki rekat olarak farz kıldı. Sonra hazarda bunu dört rekate çıkardı, seferde ise ilk farz kıldığı gibi iki rekatte bıraktı.” (Malik, Salat 8. Ahmed 272)
Ahmed ise şunu ekledi: “Allah Rasulu sallallahu aleyhi ve sellem sefere çıktığı zaman sadece birinci namazı yani ilk iki rakatı kılardı. Tek olduğu için akşamı üç kılardı. Seferden döndüğü zaman o iki rekata iki daha eklerdi yani dört kılardı. Tek olduğu için akşamı tam kılardı. Kıraati uzun olduğu için sabah namazına hiç ek yapmadan olduğu gibi iki rekat olarak kılardı.” (Ahmed 241,265. Beyhaki 145)
Ömer -Allah ondan razı olsun- dedi ki:
“Kurban bayramı namazı iki rekat, ramazan bayramı namazı iki rekat, misafir namazı iki rekat ve Cuma namazı iki rekattır. Bunların hepsi Peygamber sallallahu aleyhi vessellemin dilinde tamdır.” (Ahmed 37: İbn Mace 163 )

NAMAZIN KILINMA ŞEKLİ
Velid bin Hucr’dan, -Allah ondan razı olsun-:
“Peygamber sallallahu aleyhi vesellem ile namaz kıldım; tekbir aldığı zaman ellerini kaldırır sonra elbisesine sarılırdı. Sonra sol elini sağ eliyle tutardı. Ellerini de elbisenin içine sokardı. Rukua varırken ellerini çıkarır, yukarı kaldırırdı. Ruku dan başını kaldırmak istediği zaman ellerini kaldırıp secdeye giderdi. Alnını iki avucun arasına koyardı. Namazı bitinceye dek böyle yapardı.
Muhammed bin Cühade dedi ki: Bunu el-Hasan bin Ebil Hasan’a anlattım:
“İşte bu, Allah Rasulu sallallahu aleyhi vesellemin namazıdır, yapan yapar, bırakan bırakır” dedi.
NAMAZIN SÜNNET REKATLARI
Ebu Süfyan’ın -Allah ondan razı olsun- kızı Ümmü Habibe’den -Allah ondan razı olsun- dedi ki:
Rasulullahı şöyle buyururken dinledim: “Her gün yüce Allah için farzın dışında, nafile olarak on iki rekat kılan her bir Müslüman kula mutlaka yüce Allah cennette bir köşk bina eder yahud mutlaka ona cennette bir köşk bina edilir.
Hadisi Müslim ve Tirmizi rivayet etmiştir, Tirmizi şunları eklemiştir; Öğle farzından önce dört ondan sonra iki rekat, akşamdan sonra iki rekat, yatsıdan sonra iki rekat, ve sabah farzından önce iki rekat. (Müslim 503: Tirmizi 274)

SABAH NAMAZININ SÜNNETİ
Hz. Aişe’den -Allah ondan razı olsun rivayete göre Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Sabahın farzından önceki iki rekat dünyadan ve içindekilerden hayırlıdır.”
Bir rivayette de “Şüphesiz ben o iki rekatı dünyanın tamarnından daha çok seviyorum.” (Müslim 1,501)