Namazın Fazileti

By | 24 Temmuz 2014

kuran

 

Recep ayının ilk 10 gününde kılınacak namazAllah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“Namaz mü’minler üzerine belli vakitlerde farz kılınmıştır.”

Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

“Allah beş vakit namazı mü’min kullarına farz kılmıştır. Kim bu beş vakit namazı bütün şartlarına riâyet ederek kılarsa, onun cennete gireceğine dair söz verilmiştir. Beş vakit namazı kılmayan için Allah’ın bir va’di yoktur. Allah dilerse ona mükâfat verir, dilerse onu azabİandırır.”

“— Beş vakit namaz, birinin evinde akan ırmakta, beş kez yıkanmaya benzer. Onun vücudunda kir kalır mı?”

Oradaki Sahabe:

“— Hayır kir kalmaz ya Rasûlüllah!”

Rasûlüllah (s.a.v.):

“— İşte suyun kirleri temizlediği gibi namaz da, günahları temizler.”

“Namaz büyük günahları işlemedikçe, küçük günahların keffaretidir.”

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“İyi ameller günahları yok eder!” (Hud/114)

“Günahları giderir”in manası, onlara keffaret olur,” demektir.

Buhari ve Müslim, diğer hadis kitapları İbni Mesud (r.a.)’dan: O d» Rasûlüllah (s.a.v.)’tan şöyle rivayet ediyorlar:

“Bir adam nikahlısı olmayan bir kadını öptü. Peygambere gelerek, me­seleyi anlattı. Adeta bunu anlatmakla işlediği günahın keffaretini soruyordu.

Ve şu âyeti kerime indirildi:

“Günün sonunda ve gecenin ilk saatlerinde namazı kıl.” (Hud sûresi/l 14) Bu ayetin inişi üzerine o kişi:

“— Ey Allah’ın Rasûlü benim sorumun cevabı bu ayet midir” dedi.

Peygamber (s.a.v.):

“— Bu âyet, benim ümmetimden onunla amel edenler içindir!” buyur­dular.

İmam-ı Ahmed ve Müslim İbni Emame (r.a.) yoluyla Rasûlül-lah (s.a.v.)’tan şöyle rivayet ediyorlar:

“— Bir kişi peygamberimize gelerek, bir veya iki kere: “Ey Rasûlüllah, Allah’ın hükmünü benim üzerimde tatbik et” dedi. Peygamber (s.a.v.) bunu farketmezden gelerek, namaz kıldı. Namazdan sonra Peygam­ber “o adam nerede?” diye sordu:

Ben buradayım ya Rasûlüllah” dedi.

O adam Rasûlüllah (s.a.v.)’e:

“— Biraz önce bizimle bütün rükünlerine uygun abdest alıp, namaz kıldın mı?”

Adam:

“— Evet!” dedi.

Rasûlüllah (s.a.v.):

“— Sen şimdi, anandan doğduğun gibi günahsızsın.” Allah-u Teâlâ şimdi şu ayeti indirdi:

“Günün başı ile sonu, gecenin ilk saatlerinde namazı kılın.”

(Hud/114)

Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

“— Biz ve münafıklar arasında en ayırıcı fark, sabah ve yatsı namazla­rıdır. Onlar bu ikisini kılamazlar.”

Allah-u Teâlâ: “Namaz farzını yapmadan ölen kişinin, diğer iyi amel­lerine hiç değer vermez.”

“Namaz dinin direğidir, kim namaz kılmazsa, dinini yıkmış olur.”

Peygamber (s.a.v.)’e ibadetlerin en faziletlisi soruldu:

Peygamber (s.a.v.) şöyle dedi:

“— Vaktinde kılınan namazdır.” buyurdular.

“— Kim şartları ve rükünlerine riâyet ederek beş vakit namazı kılarsa, kıyamet günü önünde bir ışık bulunur. Kim de namaz farzını yerine getir­mezse, Firavun ve Haman ile haşrolunur!”

“Cennetin anahtarı namazdır!”

Allah-u Teâlâ’nın tevhidden sonra, namazdan daha çok sevdiği farz ibadet yoktur. Şayet namazdan daha faziletli bir ibadet olsaydı, melekler o ibadetle Allah’a ibadet ederlerdi. Zira bazı melekler, daima kıyamda, bazıları rükûda, bazıları secdededirler.

Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

” Kim namazı farzlığını bilerek terk ederse kâfirdir.”

Bu şu demektir: Namazı kasıtlı kılmayan kişinin, dininin direği yıkıl­mış ve iman ondan çıkmak üzeredir. Zira bir şehre yaklaşana şehre girdi, çıkmaya yaklaşana da şehirden çıktı, dendiği gibi…

Yine Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

“Namazı bilerek terk edenler, Muhammed (s.a.v.) ümmeti sınırları dı­şına çıkarlar.”

Ebu Hureyre (r.a.)’den rivayetle:

“Kim şartlarına uygun abdest alıp camiye gitmeye niyetlenirse, o na­maz kılıyorcasına sevab alır. Onun her iki adımına karşılık olarak bir sevab yazılır ve bir günahı bağışlanır. Ezanı işittiğinizde namaza gecikmeniz doğru değildir. Zira sizin en çok sevap alanınız, evi camiye en uzak olanınızdır. Ebu Hureyre (r.a.)’den sorulunca şöyle cevap verdi: “Namaza gitmek için daha çok adım atacağı içindir” buyuruldu.

Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

“Kulu Allah’a yaklaştıran gizli secdeden daha faziletli amel yoktur.”

“Her müslümanın Allah’a yaptığı bir secdede, Allah onun bir derecesi­ni yükseltir, bir günahını bağışlar.”

Rivayet edildiğine göre, Peygamber (s.a.v.)’e bir adam:

“— Ey Allah’ın Elçisi, Allah’a dua et ki, beni senin şefaatine nail etsin ve kıyamet günü beni senin yanında haşr etsin!” dedi.

Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

“— Allah’a çok secde ederek, bana yardımcı ol!”

İnsanın Allah’a en yakın olduğu durum, kişinin secde anıdır. Nitekim Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“Secde ediniz ki yaklaşasınız.” (Alak/19)

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“Onların yüzlerinde secdelerin izleri vardır.” (Feth, 29)

Rivayet edildiğine göre, “yüzlerinde secde izleri vardır,” ayetinde mak- sad, toprağa secde ettiklerinden, alınlarında toprak izleri vardır. Diğer bir ri­vayete göre onlar Allah’a secde ederek alınlarında bir ışık parıldar. Diğer bir görüşe göre, kıyamet günü belirecek secde ve abdest işaretidir.

Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır:

“İnsan Allah’a secde ettiği zaman, şeytan ağlıyarak oradan uzaklaşır ve şöyle der:

“Yazıklar olsun, kim secde ettiyse, cennette kaldı. Bana secde emredildiği halde secde etmediğimden cennetten çıkarak cehennemlik öldüm!”

Rivayet edildiğine göre Ali İbni Abdullah İbni Abbas hergün bin kez secde yapıyordu.

Yine rivayet edildiğine göre, Amr İbni Abdülaziz, topraktan başka bir yere secde etmezdi.

Yusuf İbn-i Esbat (k.s.) şöyle diyordu:

“— Ey gençler topluluğu,hastalık ve ihtiyarlıktan önce Allah’a karşı görevlerinizi yapınız. Ben rükû ve secdelerini tam yapanlara gıbta ediyorum. Zira bugün ihtiyar olduğum için bunları tam yapamıyorum!”

Ukbe İbn-i Müslim (k.s.):

“— Allah katında, kulda bulunan özelliklerden en hayırlısı kulun Al­lah’a kavuşma isteğidir. Kulun Allah’a en yakın anı secde anıdır.

Ebu Hureyre (r.a.) şöyle dedi:

“— İnsanın Allah’a yakın olduğu an, secde anıdır. O anda çok dua edi­niz!”