Nafaka

By | 28 Nisan 2015

nafaka   İslâm’ın hedeflediği cemiyet nizamında, sosyal adaletin çok önemli bir yeri vardır. Bu adalet anlayışına göre, İslâm toplumunda yaşayan her fert insanca yaşamak için gerekli olan ihtiyaçlarını temin edebilecektir. Eğer bunu kendi emeği ve imkânlarıyla elde edemiyorsa, yakınlarından başlayıp devlet hâzinesine kadar uzanan çeşitli kaynaklar devreye girecektir. Bu hedef, sosyal adalet için zaruri, mutlaka yerine getirilmesi gereken ilk hedeftir. Bunun ardından, nassların ve uygulamanın teşvik ettiği ‘sosyal refahtan pay alma’ safhası gelir. Bu teşvikler, Allah (cc) ve Rasülü’nden gelmekte, patronun işçiye, efendinin hizmetçiye yediğinden yedirip giydiğinden giydirmesini isteme derecesine kadar varmaktadır.
Fakirlikle mücadele ve sosyal adaleti temin için kullanılan imkân ve vasıtalar arasında zekât, fitre, kurban, kefaretler, öşür, komşu hakları, faizsiz kredi, fiili yardımlaşma, nafaka, devlet hâzinesi ve gerektiğinde vergiyi devreye sokmak mümkündür.
Burada, nafaka alacaklısı yalnızca eş olmadığı için, nafaka çerçevesini yeniden belirtmekte yarar vardır:
a) Yiyecek,
b) Giyecek,
c) Mesken,
d) Nafaka alacaklısı yaşlı veya hasta olup bakacak kimsesi yoksa hizmetçi,
e) Tedavi masrafı,
f) Nafaka alacaklısının baba olması ve evlenmeye ihtiyacının bulunması durumunda, nafaka borçlusu oğul, onu evlendirecektir.
Birden dörde kadar olan ihtiyaç maddelerinin niteliğinde ölçü, maruf kelimesiyle ifade edilmiştir. Ma’rufun manası ise, “amme vicdanının kabullendiği gayeye, örf ve âdete uygun” demektir.