Müridin Vazifesi: İhlas

By | 19 Mart 2015

muridin-vazifesi-ihlas    Sonra Allâh’a karşı samimi olmalı ve Allâh’a vasıl oluncaya kadar her adımını Allâh düşüncesiyle atmalı, hiç kimsenin kınamasına bakarak yolundan dönmemelidir; çünkü kararlı olan, asla geri adım atmaz. Kendisinde bir kerametin zahir olmasıyla da yerinde saymamalı ve Allâh’a karşılık olarak, gördüğü bu kerâmetle yetinmemelidir. Çünkü O’na vâsıl olmadığı sürece gördüğü bu kerâmet onunla Rabbi arasına perde olur.

 

Vuslat gerçekleştikten sonra, göreceği kerametlerin ise artık ona bir zararı olmaz. Çünkü onlar, kudret, kudretin semere ve emareleri kapsamındadır. Onun Hakk’a ermesi kudretten kaynaklanır. Bir şey ise kendini nakzedemez/bozamaz. O, hiçbir şeyi bilemez, ağzını açıp iki kelam edemez ve kusurlu davranışlardan kaçamazken, yeryüzünde hatırı sayılır bir güç sahibi olmuş, kendisinden hârikulâde şeyler sâdır olmuş ve sözleri başkaları üzerinde tesir bırakan birer hikmete dönüşmüştür. Bundan böyle o, ister hareket etsin, ister dursun yaptığı her şey ibret almayı bilenler için bir ibrettir. Ayrıca Allâh’m akılları şaşkına çevirecek cinsten fiilleri onun üzerinde ve onun eliyle vuku bulmaktadır. Hâl böyleyken kerâmetin onun hakkında olumsuz bir tesiri olması nasıl düşünülebilir!

Bu mertebeye yükselen bir kişinin kerâmet talep etmekle görevli olması ve nezd-i İlâhîden buna zorlanması da mümkündür. Böyle bir durumda o, kerâmet talebini terk etmesinin ve bu emre karşı direnmesinin helâkine sebep olacağını yakinen bilir. Onun ayaklannı yere sağlam basması, bulunduğu makamı koruyabilmesi, Allâh’a yaklaşması, O’nun rızasını ve sevgisini muhafaza edebilmesi ve ibadet etmesi kerâmet talep etmesine ve bu konuda kendisine gelen emri yerine getirmesine bağlıdır. Hâl böyleyken ondan kerâmet zâhir olması ona nasıl zarar verebilir! Ama yine de bu özel hal, Rabbi ile kendisi arasında kalmalı ve kendiliğinden zâhir olmadığı sürece bu hâlini insanların genelinden saklamalıdır. Çünkü kerâmeti saklamak velâyetin şartlarındandır; mucize izhâr etmek ise bunun tam tersine peygamberliğin şartlarındandır. Böylelikle peygamberlik ve velîlik mertebeleri arasındaki esaslı bir fark daha ortaya çıkar.