Müezzinliğin Adabı Nasıldır?

By | 30 Mart 2015

muezzinligin-adabi-nasildir    Müezzin, kelime-i şehadeti yanlışsız okuyacak kadar dilini düzeltmeli, namaz vakitlerini bilmeli, sabah namazı haricinde vakit girmeden kesinlikle ezan okumamalı, okuduğu ezan karşılığında ücret almayıp bu görevi sırf Allâh rızası için yapmalı, tekbir ve kelime-i şehadeti kıbleye dönük olarak okumalı, namaza çağrı (hayye ‘ale’s-salâh ve …,’felâh) ifadelerinde ise yüzünü sağa ve sola dönmelidir.
Akşam ezanını okuyunca ezan ile kâmet arasında kısa bir süre oturmalıdır.

Cünüb veya abdestsiz iken ezan okuması mekruhtur.

Kâmet getirdikten sonra safları yara yara ön safa geçmesi de doğru değildir.

En güzeli, kâmeti, ezanı okuduğu yerde getirmektir. Ancak ezanı minarede okumuşsa kâmeti orada getirip namaza yetişmesi zor olacağı için böyle durumlarda kâmeti mecsidin içinde ya da neresi kolayına geliyorsa orada getirir.

Derin bir saygı, hürmet ve tevazu ile, Allâh’tan korkarak, Allâh in huzurunda olduğunun bilinci ile, O’na yönelerek, âkıbetinden korkarak ve namazının kabulünü ümit ederek namazını kılan; ayakta, rukûda, secdede ve otururken onun huzurunda olduğunun bilinciyle rabbi için kıldığı namaz ve niyazlara gereği gibi itina gösteren; bütün benliği ile kendini namaza veren ve kıldığı namazın farzlarını lâyık-ı veçhile yerine getirmek için titizlenen kullarına Allâh rahmet ve merhametiyle muamele etsin. Kişi kıldığı namazda elinden geldiğince titizlik göstermelidir; çünkü kıldığı namazdan sonra başka bir namaz kılacak mı, yoksa bir sonraki namaz vakti gelmeden eceli mi gelecek, bunu bilemez. Bundan dolayı Rabbinin huzurunda hüzünlü, korkulu bir şekilde durur. Bir yandan namazının kabulünü umarken, diğer yandan da yüzüne çarpılmasından korkar. Namazı kabul edilirse bahtiyar, değilse bedbaht olur.

Ey İslâm nuruyla pürnur olan mü’min! Şu namaz ve diğer ameller konusunda ne büyük bir tehlike ile yüz yüzesin! Sana, namaz ve farz olan diğer ibadetler konusunda kaygılanmak, üzülmek ve korku içinde olmak sezâdır! Çünkü sen, kıldığın namazın veya yaptığın bir iyiliğin kabul edilip edilmediğini; yaptığın hatanın bağışlanıp bağışlanmadığını aslâ bilemezsin. Gel gör ki sen, gülüp eğleniyorsun, gaflet içindesin ve keyif çatıyorsun. Güvenilir ve doğru sözlü bir peygamberden, cehenneme kesinlikle uğrayacağın konusunda sana kesin bir bilgi ulaşmış iken bunu nasıl yapabilirsin! Bak Allâh ne buyuruyor: “İstisnasız hepiniz cehennemi boylayacaksınız”45 Cehennemden çıkacağın konusunda ise kesin bir bilgiye sahip değilsin. Allâh yaptığın ameli senden kabul buyuruncaya kadar, ağlayıp durmaya ve hüzne gark olmaya kim, senden daha sezâdır! Üstelik sen, akşam vakti olunca sabaha çıkıp çıkmayacağını, sabah vakti gelince akşam erip ermeyeceğini de bilmiyorsun. Öldükten sonra cennetle mi müjdeleceksin, yoksa cehennemi mi boylayacaksın, buna dair bir bilgiye de sahip değilsin. Dolayısıyla ne eşinle, ne çocuğunla, ne de sahip olduğun mallarınla boşuna sevinme. Böylesine önemli bir konuda gaflete düşmen doğrusu şaşılacak şey! Sen ki her gün ve her gece, her saat ve her an, adım adım eceline yaklaşıyorsun. Dolayısıyla ecelini dikkate al ve çoktan gölgesi altına girdiğin bu önemli konudan gaflet etme. Çünkü sen er geç ölümle yüzleşeceksin; akşamında sabahında onunla çok feci biçimde burun buruna geleceksin. Sahip olduğun ve içinde bulunduğun her şey senden alınıp uzaklaştırtacak ve sonra ya cennete ya da cehenneme yollanacaksın. Cehennem ki onu anlatmak ve büyüklüğünü, azabının türlerini bildirmek konusunda kelimeler aciz kalır.
[Salih kul (rh.a.)46, şöyle demiştir:]

“Cehennemden kaçan kişinin gözüne uyku nasıl girer şaşarım; cenneti isteyen biri nasıl uyuyabilir buna da şaşarım. Allah’a yemin ederim ki sen eğer “kaçmak ve istemek” dışında bir hale sahipsen düpedüz helâke düşersin, uzun süre bedbahtlık çekersin. Yarın hüzne boğulursun ve azab gören bedbahtlarla birlikte haline ağlar durursun. Yok, eğer hem cehennemden kaçtığını, hem de cenneti arzuladığını iddia edersen, edindiğin güzel davranışlarla kendini kandırma ve kuruntulann seni aldatmasın. Her daim gayretli ol, nefs ve şeytanın tuzaklarına karşı pür dikkat ol. Çünkü onlar, en ufak delikten dahi girebilirler ve sana çok kötü tuzaklar kurarlar. Dünyaya da aldanma ki ziynet ve âlâyişi ile seni yakalayıp yalanları ve revnakı ile seni tuzağa düşürmesin.”
Beşerin efendisi’nin (s.a.v.) şöyle buyurduğu nakledilmiştir:

“Dünya aldatır, kısa sürede geçip gider ve zarar verir. ”

Allâh (c.c.) da şöyle buyurmuştur:

“Öyleyse şu ani hayatın cazibesi sizi aldatmasın; ayartma ustası (garûr) da sizi Allâh ‘in affına güvendirerek kandırmasın. ”
Ayetteki garûr (ayartma ustası) kelimesiyle şeytan kastedilmiştir. Daima Allâh’a sığın. Helâk olmaktan sakın. Namazını kılmayı aksatma ve diğer emirleri ihmal etme. Bütün yasaklardan kaçın. Gizlisiyle açığıyla her türlü günahı terk et. Sen ve diğerleri hakkında takdir edilen her şeyi rabbine bırak. Emir ve yasakları konusunda itaat etmek sûretiyle rabbine boyun eğ. Yasaklarını çiğnemek sûretiyle ondan kaçma. Senin hakkındaki takdirine itiraz ederek, sana yazdığı kısmetine rıza göstermeyerek ve senin hakkında yaptığı, maslahatını göremediğin ve akıbetini bilemediğin hiçbir konuda memnuniyetsizlik izhar ederek onu öfkelendirme. Çünkü Allâh (c.c.) şöyle buyurur:
Şunu bilin ki hoşlanmadığınız bir şey sizin için iyi/hayırlı olabilir; çok sevip arzu ettiğiniz bir şey de sizin için pekâlâ kötü/şerli olabilir. Allâh sizin hakkınızda hayırlı olanı bilir, Jakat siz bilemeyebilirsiniz. ”

Daima Mevlâ’ya itaatkâr ol, kazâsına razı, bela ve musibetlerine sabırlı, nimetlerine şükürlü ol. Onun isimleriyle dua et, nimetlerini ve varlığının belgelerini her daim hatırla. Fiiline ve iradesine karşı çıkma, sen ve diğer insanlar hakkındaki takdiri konusunda onu suçlama. Vefat edinceye kadar bu halini sürdür ki ömrünü iyi kullarla birlikte tamamlayasın, nebilerle birlikte haşredilesin, alemlerin rabbinin merhameti ve ezelden ebede bütün herkesin ilâhının iradesiyle nimetlerle dolu olan cennetlere girebilesin.