Kudret, Cemâl Ve Neseble Ucb Tam Ahmaklıktır

By | 6 Ağustos 2014

hac-umre-seti

Tâat ve İbadetteki Riyâdan Kurtulmanın ÇaresiKudret, Cemâl Ve Neseble Ucb Tam Ahmaklıktır
Bazı kimselerin cahilliği o dereceye varır ki, kendilerinde olmayan ve kudretleri ile ilgili olmayan şeylerle ucb ederler. Kudret, cemâl ve neseb gibi. Bu cahilliktir. Eğer âlim ve âbid, «İlmi ben elde ettim ve ibadeti ben yaptım» derse, bu hayâli için doğru taraf olduğu gibi, bir bakımdan da ahmaklıktır. Bazıları sultanların ve zalimlerin nesebi ile ucb ederler! Eğer Cehennemde onların hangi hâlde olduklarını ve hakkını yedikleri kimselerin kıyamette onlarla alay edercesine hak talebinde bulunduklarını görselerdi, onlardan utanırlardı.
Resûlullah’ın (sallâllahü aleyhi ve sellem) nesebinden, soyundan şerefli neseb yoktur. Onunla bile ucb etmek haksızlıktır. Bazılarının ucbu o dereceye varır ki, kendilerine günahın zarar vermediğini ve vermeyeceğini sanırlar. Böylece istediklerini yaparlar. Şu kadarını bilmezler ki, dede ve babalarına uymadıkları zaman, kendilerinin nesebi onlardan kesilir. Onlar ise şerefi nesebte değil, tak vâ ve tevâzuda bilmişlerdir. Onların nesebinden öyleleri vardır ki. Cehennem köpekleri olmuşlardır.
Resûlullah (sallâllahü aleyhi ve sellem) neseble lyâni soyla! övünmeyi yasak etti ve «Herkes Âdem’dendir. Âdem ise topraktandır», buyurdu. Hazreti Bilâl (radıyallahü anh) ezan okuyunca, «Bu siyahi kölenin ne kıymeti vardır ki, bu vazifeye lâyık olsun», derlerdi. Bunun üzerine şu âyeti kerimeler geldi: «Allah’ın indinde en üstün olanınız, en müttekî olanmızdır». «Akrabanı ve yakınlarını korkut» (’). Bu âyeti kerime gelince, Resûlullah (sallâllahü aleyhi ve sellem) Hazreti Fâtıma’ya (radıyallahü anhâ), «Ey Muham med’in kızı, kendi başının çaresine bak, yarın sana fayda edemem», buyurdu. Halası Safiyye’ye buyurdu: «Ey Muhammed’in (sallâllahü aleyhi ve sellem) halası, kendi işinle meşgul ol, sana yardımım olmaz».
Eğer akrabalık yetişseydi, Hazreti Fâtıma’yı (radıyallahü anhâ) takvâ sıkırttılarından vaz geçirir, rahat yaşatır ve her iki dünyayı da kazanmış olurdu. Fakat elbette şefaat ümidi akrabasına daha fazladır. Ama günah, şefaat edilmeyecek cinsten de olabilir. Her günah da şefaat kabul etmez. Nitekim Allahü Teâlâ, «Peygâm, berler, Allah’ın razı olduklarından başkasına şefaat edemezler» ( ),
buyuruyor. Şefaat ümidiyle rahat rahat gezmek, perhiz etmeyen hastanın, «Babam tecrübeli doktordur, ona güvenirim» demesine benzer. Ona, «Bir hasta öyle olur ki, artık ilâç fayda vermez, doktorun mütehassıs olmasının bir rolü olmaz, doktorun ilâç verebileceği mizaçta olmak lâzımdır», derler.
Padişahın yanında yeri olanlar, herkesin bütün kusur ve suçlarını afvettiremezler. Hattâ padişahın düşman olduğu kimseye, kimse iltimas edemez. Hiçbir günah yoktur ki, Allahü Teâlâ’mn gazabına sebep olmasın. Nitekim Allahü Teâlâ, «İftirayı siz kolay tutarsınız, Allah’ın indinde ise büyüktür» t1), buyuruyor. Bütün Müs ] tumanlarda. şefaat ümidi vardır. Şefaat ümidi akıllıların kalbinden korkuyu kaldırmaz. Korku ile ucb ise bir arada duramaz. Her şeyin en doğrusunu Allahü Teâlâ bilir.