İmâmın Namaz Esnasında Gözetmesi Gereken Adab Nasıldır?

By | 30 Mart 2015

imamin-namaz-esnasinda-gozetmesi-gereken-adab-nasildir    İmam, kalben imamlığa niyet etmeden tekbir alıp namaza durmamalıdır. Diliyle de ayrıca niyet ederse bu daha güzel olur. Cemaatin saf tutuşunu kontrol etmek için sağına ve soluna bakar ve “Safları düzgün tutalım. Allah’ın rahmeti üzerinize olsun” diyerek safların düzeltilmesini ister. Ayrıca boş yerlerin doldurulmasını, omuzların aynı hizada olmasını, cemaatin omuzları birbirine değecek şekilde yakın durmalarını ister. Çünkü omuzların aynı hizada olmaması ve saflann eğri büğrü olması namaza eksiklik getirir ve şeytanların da gelerek insanların arasına girmesine yol açar. Nakledilen bir hadiste Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Saflan sıklaştım, omuzlan aynı hizada tutun ve boşlukları doldurun  ki saflardaki boşluklara şeytanlar koyun sürüleri gibi doluşmasın. ”
Hz. Peygamber (s.a.v.) mihrabta namaz kıldırmak üzere durunca sağına soluna bakıp onlara “safta aranızı açmayın ki kalplerinizin arası açılmasın” diyerek omuzlarını bir hizada tutmalarını emretmeden namaza durmazdı. Bir gün göğsü safın önüne çıkmış birini görünce “Ya omuzlannızı aynı hizada tutarsınız ya da Allâh kalplerinizin arasını açar” buyurdu.

Buhârî ve Müslim’in naklettikleri bir hadiste Numan b. Beşîr, Hz. Peygamberin (s.a.v.) şöyle buyurduğunu nakletmiştir:

“Ya saflannızı düz tutarsınız ya da Allâh kalplerinizi birbirinden ayınr. “
Enes b. Mâlik’ten nakledilen bir diğer hadiste ise Allâh Rasûlü (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Saflannızı düz tutunuz; çünkü safların düzeltilmesi namazı tamamla yan temel unsurlardan bindir. ”
Nakledildiğine göre Ömer İbnü’l-Hattâb (r.a.), mihraba geçtiğinde, safları düzeltmekle görevlendirdiği bir kişi yanına gelip düzgün bir şekil de saf tutulduğunu haber verinceye kadar tekbir almazdı. Ömer b. Abdülaziz de öyle yapardı.
Yine nakledildiğine göre Hz. Peygamberin müezzini Bilâl-i Habeşî de safları düzeltir ve insanların güzelce saf tutmaları için ökçelerine bir sopayla vururdu.

Bazı alimler şöyle demişlerdir: Bu rivayetten Hz. Bilâl’in bunu Allâh Rasûlü döneminde kâmet getirirken namaza başlamadan önce yaptığı anlaşılmaktadır. Çünkü Hz. Ebû bekir döneminde, Şam seferi dönüşünde I İz. Ebû Bekir’in ve diğer sahabîlerin Hz. Peygamber dönemine duydukları özlemin bir ifadesi olarak Hz. Bilâl’den özel istekte bulunmaları sonucu o, tek bir defaya mahsus müezzinlik yapmış ve bunun üzerine Ensâr ve Muhacirler öyle ağlamışlardır ki Hz. Peygamber’e duydukları hasret sebebiyle kadınlar bile sokaklara dökülmüştür. Bunun haricinde o, Hz. I’eygamber’den (s.a.v.) başka kimseye müezzinlik yapmamıştır. Bundan anlaşılıyor ki Hz. Bilâl’in insanların topuklarına vurma uygulaması Allâh Rasûlü dönemine ait bir uygulamaydı.

İmam, mihrabın içine, görülmesini engelleyecek derecede gömülmemeli, bir kısmı mihrabın dışında kalmalıdır.

Ahmed b. Hanbel’den gelen bir diğer rivayete göre mihrabın içinde durması müstehabdır.

Ancak cemaatten daha yüksek bir yerde durmamalıdır. Böyle yaparsa namazının bozulup bozulmayacağı konusunda iki görüş vardır.
Selâm verince mihrabda durmamalı, ayağa kalkıp biraz sola kaymalı ve nafilesini mihrabın bir köşesinde kılmalıdır. Çünkü Muğîre b. Şube,
Hz. Peygamberin (s.a.v.) şöyle buyurduğunu nakletmiştir:

“İmam cemaate farz namazı kıldırdığı yerde nafile kılmaz. ”

Cemaat için ise bu caiz olup dilerse nafilesini farzı kıldığı yerde kılar, dilerse birazcık arkaya kayar.İmam namaz esnasında iki kez bir miktar susar. Birincisi namaza başlarkendir. İkincisinde ise kıraati tamamladıktan sonra rukû’a gitmeden önce, nefes alıp kıraatin yorgunluğunu üzerinden atmak için susar ve kıraatin hemen akabinde rukû’a gitmez. Çünkü Semûra b. Cündeb’den gelen bir rivayette Hz. Peygamberin (s.a.v.) böyle yaptığı nakledilmiştir.

Namaz kılarken önünde bir sütre varsa ona yakın durmalı ve aradan kara köpek, eşek ya da kadın geçmemesi için sütre ile arasında mesafe bırakmamalıdır. Ahmed b. Hanbel’e göre namaz kılanın önünden bu üç şeyin geçmesi durumunda namazı bozulur. Ondan gelen diğer rivayete göre ise kadın ile eşeğin geçmesinin namaza bir zararı olmaz.

Yukarıda da söylediğimiz gibi imam, rukû’a varınca üç kez “sübhâne rabbiye’l-azîm” der, ancak bunları çok hızlı söylemez ve aheste davranır. Çünkü hızlı söylemesi durumunda cemaat ona yetişemez. Bu da cemaatin, üç kez söyleyebilmek için imamdan erken davranmasına yol açar. Bu durumda ise namazları bozulur ve günahları imama ait olur.
“Semi’allahu limen hamideh” diyerek başını kaldınp tam bir şekilde doğrulunca cemaatin kendisine yetişebilmesi için acele etmeden “rabbenâ ve leke’l-hamd” der. Buna “mil’es-semâvâti ve mil’el-ardi ve mil’e mâ şi’te miri şey’in ba’d” ifadesini eklemesi de caizdir. Çünkü Hz. Peygamberin (s.a.v.) böyle söylediği de nakledilmiştir.

Enes b. Mâlik’ten nakledildiğine göre Allâh Rasûlü (s.a.v.), başını rukûdan kaldırınca “unuttu galiba” deninceye kadar ayakta beklerdi.
Aynı şekilde secdede ve iki secde arasındaki oturuşta da cemaatin rüknü tamamlayabilmesi için bir süre bekler.
“Böyle yaptığında cemaat ondan erken davranır ve bu tekrarlanınca namazı bozulur. Bundan dolayı böyle yapılması doğru değildir” diyenlerin sözüne kulak asmaz. Zira insanlar imamın sürekli böyle yaptığını görünce beklemenin onun âdeti olduğunu anlarlar ve bir süre sonra onlar da acele etmemeye başlarlar.

Sonra imama deriz ki: Namaza başlamadan önce insanlann namaz fiillerini senden önce yapmamaları konusunda onları tenbihlemen güzel olur.”
Nitekim bunu bir sonraki başlıkta açıklayacağız. Dolayısıyla imamın bu uyanyı yapması durumunda, belli yerlerde beklemesi fesada yol açmaz; aksine bütün cemaati kuşatan bir maslahatı ve herkesin namazının eksiksiz bir şekilde tamamlanmasını sağlar. Nitekim bir hadiste şöyle buyrulmuştur:

*Namaz kıldıran herkes çobandır ve güttüğünden mesuldür. ”

Denilmiştir ki; imam namaz kıldırdığı kişilerin çobanıdır. Bundan dolayı imam, arkasında namaz kılanlara nasihat etmekle, rükû ve secdede ondan erken davranmamaları konusunda onları uyarmakla ve davranış âdâbını öğretmekle yükümlüdür. Çünkü onların çobanıdır ve yann onlar hakkında sorguya çekilecektir. Aynca arkasındaki cemaatin aldığı sevabın bir mislini de kendisinin alabilmesi için kendi namazını da en güzel şekilde kılmak için gayret sarfetmelidir. Aksi takdirde kendi namazında eksik ve kusurlar varsa onların günahlarını da yüklenir.