Hayır İşlerde Acele Etmek
Ukbe’den,-Allah ondan razı olsun- O şöyle dedi:
Medine’de Nebi sallallahu aleyhi ve sellemin arkasında ikindi namazını kıldım. Selam verdi. Sonra kalkıp, hızlı bir şekilde insanların omuzlarından boydan boya geçerek hanımlarından bazısının odalarına gitti. İnsanlar O’nun bu acele davranmasından dolayı şaşırdılar. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem kendisinin bu şekilde acele davranmasından dolayı şaşırdıklarını görünce şöyle buyurdu: “Yanımızda olan altını hatırladım da o altını düşünerek beni meşgul etmesi ve beni Allah’ı anmaktan alıkoyması hoşuma gitmedi, bu yüzden onun dağıtılmasını emrettim.”
Vaaz
Cami ve mescidlerde cemaatin omuzlarına basa basa gezinmek, cami âdâbına aykırı ve yasaktır. Ancak bu yasak şu hallerde ortadan kalkar:
İleride boş yer varken gerilere oturulmuş ise… Böyle yapanlar, bizzat kendileri, omuzlarına basılmasına razı olmuşlar demektir. Böy- lesi hâllerde safları doldurmak için ileriye geçmek yasak değil, fazilettir.
Burnu kanayan veya abdest yenilemek durumunda kalanların, arkalarındaki safları yararak dışarı çıkmalarında da herhangi bir sakınca yoktur. Bu, zarûret halidir. Özellikle abdest yenileyecek olan imam ise, hiç bir sakınca söz konusu değildir.
Bir de bu hadiste görüldüğü gibi, bir hayır işlemek için acele edilmesi hâlinde, saflar yarılıp geçilebilir. Bu, “hayırda acele etmek” hatırına verilmiş bir müsaade olmaktadır. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem de böyle yapmıştır. Bu, dinimizde hayır işlemekte ne kadar sür’atli davranmanın gerektiğini ortaya koyması bakımından son derece dikkat çekici bir olay ve bir ruhsattır.
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’in bütün hal ve harekâtını son derece dikkatle izleyen sahâbîler, onda görmeye alıştıkları sakin ve ağırbaşlı tavırlar dışında, aceleci, telaşlı bir hâl gördüler mi, “nâhoş bir şey mi var acaba?” diye meraklanırlardı. Bu kez de öyle olmuştu. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’in selâm verir-vermez mihrabı hemen terkedip sür atle odasına gitmesi ashâb-ı kirâmı endişelendirmişti. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem ise, hayır işlemekte ne derece acele davranılması gereğini hem hareketi hem de sözüyle ortaya koymak suretiyle ashâbını bir yandan teskin ederken bir yandan da eğitiyordu.
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’in, “Beni alıkoymasından hoşlanmadım” beyanını, “Allah’ı anmaktan, O’na yönelmekten alıkoymasından hoşlanmadım” anlamında yorumlamak ve “Öyle babayiğitler vardır ki, onları ne bir ticaret ne de bir alış-veriş Allah’ı anmaktan alıkor (Nûr Sûresi 37] âyetiyle ilgi kurmak mümkündür. Beni alıkoymasından hoşlanmadım” sözünü, “Âhirette yoluma mâni olmasını istemedim şeklinde anlamak da mümkündür. Fakat hayır işlemekte acele davranmamaktan, hele canım ne acelesi var, dağıtırız, yapanz gibi tenbel bir duygu ve tavra alıştırmasından hoşlanmadım, mânâsına anlamak belki konu ile ilgisi ve müslümanların hayrı geciktirmemeyi öğrenmesi açısından daha isâbetlidir.
Zira altın-gümüş gibi kıymetlerin insana cimrilik ve sürekli ekonomi düşüncesi telkin ettiği, ibadet esnasında bile zihni meşgul ettiği bilinen bir gerçektir. Yapılacak hayrı, verilecek sadakayı geciktirmemek, bu tür duygulara kapılmaktan insanı kurtarır. Hayır, zamanında yapılması halinde hayır olur. Gecikmiş ya da geciktirilmiş hayır, kendisinden beklenen sonucu vermez.
Vaazdan Öğrendiklerimiz:
Namazda, namaz dışı bir şey düşünmek, namazın sıhhatine mâni değildir. Zira Efendimiz hadisin bir rivayetinde “Evde dağıtılacak bir miktar altın olduğunu namazdayken hatırladım” buyurmuştur.
Sadaka dağıtımı gibi hayır işlerinde aslolan bizzat yapmak ise de, başkalarını vekil tayin etmek de câizdir. Hadisimizde “dağıtılmasını emrettim” buyurulması, bunu göstermektedir.
Hayır işlemekte acele davranmak uygundur.
Zihni ve gönlü Allah Teâlâ’yı anmaktan ve emirlerini yerine getirmekten alıkoyacak her şeyden arındırmak lâzımdır.
Bazı hâllerde safları yararak cami içinde ilerlemekte veya dışarı çıkmakta sakınca yoktur.
Ashâb-ı kirâm, Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’i dikkatle ve ibretle izlerlerdi.