Hastalıkla Nasıl Başlar ?

By | 20 Şubat 2015

Hastalıkla Nasıl Başlar ?Hastalıkla Nasıl Başlar ?

Hastalık sebepleri bölümünde anlatılan beslenme hataları sonucunda mide ve bağırsaklarda çürüyüp mayalanan gıdaların metabolizma atıkları kısmen dışarı atılır, kısmen dokularda birikir. Dokulardaki atıklar çoğaldıkça, iltihaplanmaya (çöplüklerdeki gibi yanmaya) ve gaz oluşturmaya başlar. Bu yakıcı madde ve gazlar (antijenler) dokularda ağrı, sızı, iltihap ve alerjiye yol açar. Bu durum devam ettiği sürece, akla gelebilecek her tür hastalık ortaya çıkabilir (“Sık yemek” bölümüne bakınız).
Ancak bağışıklık sistemi bu duruma müdahele ederek ateşi yükseltir. Yükselen ateş kanı ısıtır, nefesi, kalp atışlarını ve kan dolaşımını hızlandırır. İsınan kanda, dokuları temizlemekle görevli mikroplar, lökositler ve lenfositler çoğalır. Bağışıklık sistemi bu şekilde zararlı bakteri ve virüslerin çoğalmasını engellemeye ve dokuları toksinlerden temizlemeye çalışır (“Bağışıklık sistemi” bölümüne bakınız). Örneğin çocuk felci virüsünün üreme hızı 40° C derecede 250 kat azalırken, zatürreden sorumlu bakteri 41.1° C derecede yok olur.
Bağışıklık sistemi, ısınan kan, kandaki görevli hücreler ve mikropların erittiği zararlı maddelerden dokuları arındırmak için farklı yollar kullanır. Bademciklerden şişme ve iltihaplanmayla, deriden terleme, döküntü ve sivilcelerle, akciğerlerden nefesle ve öksürükle, beyinden hapşırma, burun kanaması, burun akıntısı, geniz akıntısı, kafa ve kulak arkası yaraları, kulak kiri ve iltihabıyla, böbreklerden idrarla, mide ve safra kesesinden kusmayla, karaciğer ve bağırsaklardan ishalle dışarı atarak kurtulmaya çalışır. Saç dökülmesi ve tırnak uzaması da toksinleri vücuttan uzaklaştırma yollarıdır. Bu semptomların hiçbiri hastalık değildir, bağışıklık sisteminin normal savunma mekanizmasıdır. Ateşi düşürmek, öksürüğü engellemek, burun akıntısını durdurmak, antibiyotik kullanmak, bademcikleri aldırmak bağışıklık sistemine yapılan büyük bir haksızlık ve zulümdür.
Allah sağlığımızla ilgili bütün hatalarımız karşısında sonsuz rahmetiyle muamelede bulunur ve her adımda bir kurtuluş yolu gösterir. Ancak çoğu insan Allah’ın her adımda lütfettiği rahmetine isyan ve ihanetle karşılık vermektedir.
İnsanlık tarihinin hiçbir döneminde, bu kadar zararlı, bu kadar bol ve bu kadar çeşitli yiyecek bir arada tüketilmemiştir. Bu yüzden günümüzde insanın karaciğeri çöplüğe, vücudu hastalık batağına dönmüştür. Bu durumdan ilaç veya cerrahi müdahalelerle kurtulmayı düşünmek, tehlikenin boyutunu bilmemekten kaynaklanır.
Birçok hastalığın temeli tektir: Yanlış yaşam tarzı
Yaşam tarzı değiştirilmeden, mide ve bağırsaklar tedavi edilmeden, sindirim düzeltilmeden, karaciğer temizlenmeden, oruç tutmadan hiçbir gıda, doğal da olsa hiçbir ilaç ya da bitki, tek başına bedenin iyileşmesini sağlayamaz.
Allahü Teala, Hz. Adem (a.s.) için yarattığı yiyeceklerin sindirim kurallarını belirlemiştir. Bu kuralları değiştirmek veya onlara bir şey eklemek mümkün olmadığına göre, bu kurallara sımsıkı sarılmaktan başka çaremiz yoktur.
Midede sindirimi tamamlanan besin maddeleri bağırsaklara iner. Bağırsaklarda birinci hazım tamamlanır, besin emilir ve karaciğere yani ikinci hazma gönderilir. Birinci hazımda parçalanmayan besin kalıntıları bağırsaklarda doğal olarak yaşayan vazifeli mikroplar tarafından parçalanarak vitamin, şeker, hatta protein üretilir. Toksik maddeler ise nötrolize edilerek hızla dışarı atılmaya çalışılır.
Herhangi bir sebeple kullanılan antibiyotik (antikarşı, biyohayat, yani hayat karşıtı) vücutta ve özellikle bağırsaklarda yaşayan, sağlığı korumakla görevli mikropları yok eder. O zaman faydalı mikropların yerini zararlı mikroplar ve tek hücreliler doldurur.
Tek hücreliler ve yabancı mikroplar bağırsaklara gelen besinden çeşitli toksinler üretir, toksinleri kana karıştırmadan dışarı atmakla görevli bağırsak tüycükleri çürür. Tüycüklerin çürümesiyle kelleşen bağırsaklarda yaralar oluşur ve koruma görevini yapamayıp, faydalı maddelerin yanısıra zararlı maddeleri de kana karıştırır.
Zararlı maddelerle ağırlaşan kan, karaciğere geçer. Karaciğer, bu kanın bir kısmını temizleyerek kalbe, bir kısmını da böbreklere gönderir. Ancak kandaki zararlı maddelerin oranı arttıkça, karaciğerin bunları temizlemesi zorlaşır. Bu durumda atık maddeler karaciğerde birikerek yağlanma, büyüme, kistlere sebep olur. Karaciğer kanı yeteri kadar temizleyemez hale gelir. Kanda zararlı maddelerin çoğalmasıyla kan ağırlaşır.
Bağışıklık sistemi, ağırlaşan kanın dolaşımını hızlandırmak ve atıkları çıkartmak için, damarları daraltmak ve tansiyonu yükseltmek zorunda kalır. Ancak hasta, tansiyon düşürücü aldığında, damarlar zorla genişler, kan dolaşımı yavaşlar. Toksinlerle yoğunlaşan kan damarlarda atık bırakır, dokuları kirletir, kılcal damarları tıkar.
Kan, daralan ve tıkanan kılcal damarlardan organların dokularına gerektiği gibi ulaşamadığı için yeterli gıda ulaştıramaz. Aynı zamanda metabolizma atıklarını dokulardan uzaklaşatıramaz. Sonuç olarak, hücre ve organlar aç kalır ve sürekli atıklarla uğraşmaktan asıl görevini yapamaz hale gelir.
Her bir hücre ve her bir organ belli bir titreşimle çalışır (Allah’ı zikreder). Ancak, atıkların birikmesiyle ağırlaşan hücrelerin titreşim frekansları bozulur (Allah’ı zikirden ayrılır).