Hasta Ziyareti Nasıl Olmalıdır?

By | 1 Nisan 2015

hasta-ziyareti-nasil-olmalidir    Bir mü’min hastalandığında onu ziyarete gitmek müstehabdır. Müslüman kardeşi onu ziyaret edince durumuna bakar; hastalığından kurtulacağını ümit ederse onun için duacı olup yanından ayrılır, öleceğinden korkarsa onu günahlarından tövbe etmeye ve malının üçte birini mirasçısı olamayan fakir yakınlarına vasiyet etmeye yönlendirir. Yakınlarının tamamı zenginse malını fakir ve düşkünlere, ilim ve fazilet erbabına ve dini bütün insanlara vasiyet etmesini ister.

Onlar ki kader, onlan dünyevî sebeplerden-meşgalelerden tamamen koparmış, takvâlan kendilerine sebepler içinde hareket edecek bir alan bırakmamış ve bütün sebepleri birer rab/tanrı olarak telakki ettikleri için onların tümünü terk ederek Rablerini ortağı olmaktan tenzîh etmişlerdir. Rızık konusunda bir tek ona başvurmuşlar ve yegâne mallan Allâh’a güven olmuştur. İnsanların  elinde olan mal-mülkten ise tamamen ümitlerini kesmişlerdir. Böylece katıksız bir tevhîde ulaşmışlar ve dünyada hiçbir yükün altına girmeden ve âhiretten herhangi bir cezaya maruz kalmadan kısmetleri kendiliğinden gelip onları bulmuştur. Onlara ufacık bir iyiliği ve ihsanı dokunan veya tek bir gün onlann hizmetinde bulunan veya herhangi bir zaman onlann duasına “amin” diyen ya da herhangi bir dunımda onlar hakkında güzel şeyler söyleyen kişilere ne mutlu! Onlar ne bahtiyardır! Çünkü vasıflanın sıraladığımız bu kimseler Allâh’ın seçkin kullandır. Bir hükümdann huzuruna onun özel adamlanndan başka herhangi bir kişi girebilir mi? Sultandan, onun adamlannın ve hizmetçilerinin yardımına başvurmadan; onlara ihsân edip hizmet etmeden herhangi bir şey elde edilebilir mi? Ümit edilir ki onlar onu büyük hükümdann huzuruna çıkarsınlar, sonra onlardan her biri onun en güzel özelliklerini sayıp döksünler ve böylece hükümdar, ona nimet ve lütuflanndan neyi münasip görüyorsa versin.

Birinin öleceğine dair ilk emareler görülünce ona en çok şefkatle davranacak olan, huyunu suyunu en iyi bilen ve dinî konularda en duyarlı olan kişiyi onun yanında bırakırlar ve o, ona Allâh’ı hatırlatır, saydığımız taat ve ibadetlere onu teşvik eder, onun bakımını yapar, gerektiğinde onun ağzına su veya herhangi bir içecek damlatır, dudaklarını ıslak bir bezle siler, tek bir kez lâilâheillallah demesini telkin eder. Sıkılıp rahatsız olmasın ve ruhu kelime-i tevhîdi söylemeyi istemediği bir halde çıkmasın diye üçten fazla söylemesinde ısrarcı olmaz. Telkin eder de o başka bir şey söylerse ağzından çıkan son şey kelime-i tevhîd olsun diye telkinini yineler.
Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
“Kimin ağzından çıkan son söz kelime-i tevhîd olursa cennete girer. ”
Ruhunun çıkmasına yardımcı olması için yanında Yâsîn Sûresi okunmalıdır.Ruhu çıkınca ölü oturtulduğunda yüzü kıbleye gelecek şekilde sırtı üzerine yatırılır ve yüzii kıbleye çevrilir. Sonra derhal gözleri yumulur. Çünkü Şeddâd b. Evs Hz. Peygamberin (s.a.v.) şöyle buyurduğunu naklctmiştir:

“Yeni ölen birinin yanında bulunduğunuz zaman onun gözlerini kapatın. Çünkü göz, ruhu takip eder. Ayrıca onun hakkında iyi şeyler söyleyin; çünkü o, ailesinin söylediği şeylere ‘amin’ der. ’’

Sonra çenesi bağlanır. Çenenin nasıl bağlanacağını Hz. Ömer’in ölmek üzereyken oğlu Abdullah’a söylediği şu söz açıklamaktadır:
“Bana yaklaş ve ruhumun çıkmaya yaklaştığını sezince sağ elini alnıma, sol elini çenemin altına koy ve gözlerimi kapat.”
Sonra kollarını pazularına, dizlerini baldırlarına, baldırlarını da karnına yapıştınp geri çekmek sûretiyle eklem yerlerini yumuşatır.
Sonra üzerindeki elbiseyi çıkarıp bütün bedenini örtecek bir kumaş ile sarar; çünkü ölüm sebebiyle bütün bedeni avret olmuştur. Bu yüzden bütün bedeninin kefene sarılması gerekir.

Sonra karnının üzerine ayna veya kılıç gibi ağır bir cisim koyar; çünkü kişi ölüp ruhu çıkınca karnı şişer.Sonra yıkanacağı yere yüzü yukarı ve ayakları biraz aşağı gelecek şekilde yatırılır.Sonra borçları ödenerek zimmeti borçlardan temizlenir ve vasiyeti yerine getirilir. Böylece rabbinin huzuruna bütün haksızlıklardan azade olarak çıkmış olur.