Ergenlik Öncesine Kadar Olan Dönemin Önemi ?
Çocuğun ilk yılı veya 0-3 yaş devresi, genellikle çocuğun alması gereken ve ömür boyu onu, etkisi altında bulunduracağı davranış ve alışkanlıkların büyük kısmını kazandığı bir devredir. Bazı psikologlar, bu devrede kazanılanların, ömür boyu kazanılanların % 30’unu, bazıları ise % 90’ını oluşturduğunu söylerler. Bu devre, çocuğun devamlı olarak aile çevresinde hayatını sürdürdüğü bir devre olduğuna göre, çocuk uyumuna yardım edecek veya uyumsuzluğuna sebep olacak birçok etkiyi, aile çevresinden alacağını belirtmek uygun olacaktır.
Çocuğun ilk beş yıllık hayatı, ömrünün en önemli yıllarıdır. Altı yaşına geldiğinde ise kişiliğinin temel yapısı oluşmuş durumdadır. Çocukların zekâsının yaklaşık % 50’si dört yaşına kadar oluşur, sekiz yaşına kadar olan dönemde buna % 30 daha eklenir, geri kalan % 20’si on yedi yaşında oluşmuş olur.
Beş yılın en dikkat edilmesi gerekeni, birinci yılı kapsayan bebeklik dönemidir. Çünkü çocuğun temel kişiliğini oluşturan “benlik kavramı”nın en önemli bölümü, bu yılda oluşur. Benlik kavramı, çocuğun kendisiyle ilgili olarak kafasında çizdiği görünümdür. Bu görünüm, çocuğun kendine güvenli olup olmayacağını, içe ya da dışa dönük oluşunu, atak ya da çekingen oluşunu belirler. Çocuk bu dönemde, bebek gözüyle dünyaya bakış açısını, hayat felsefesini kurmaktadır. Bu dönemde ya temel bir ‘güven ve mutluluk ya da güvensizlik ve mutsuzluk duymaya başlar. Temel ihtiyaçları karşılanıyorsa, çocukta güven, iyimserlik duygularının temeli atılacak ve potansiyel yeteneklerini en geniş şekilde gerçekleştirmeye yöneltecektir. Bu, ana babanın meydana getirdiği hava ile sağlanacaktır. Bediüzzaman, ilk bir yılın ehemmiyetini şöyle belirtir.
“Ben, bu seksen sene ömrümde, seksen bin zatlardan ders aldığım hâlde, kasem ediyorum ki en esaslı ve sarsılmaz ve her vakit bana dersini tazeler gibi, merhum validemden aldığım telkinat ve manevi derslerdir ki o dersler fıtratımda, âdeta maddi vücudumda çekirdekler hükmünde yerleşmiş. Sair derslerimin o çekirdekler üzerine bina edildiğini, aynen görüyorum. Demek, bir yaşımdaki fıtratıma ve ruhuma merhum validemin ders ve telkinatını, şimdi bu seksen yaşımdaki gördüğüm büyük hakikatler içinde birer çekirdek-i esasiye müşahede ediyorum.”
Araştırmalar, bebeklerde rasyonel düşünme, problem çözücülük ve genel değerlendirme gibi yeteneklerin “bir yaş” içinde oluştuğunu gösteriyor. Doğum öncesi genler, beynin oluşumunu belirtiyor. Doğumdan önce çevre faktörleri belirleyici olmaya başlıyor. Görüntüler, sesler, kokular ve dokunuşlar, en önemlisi de dil ve göz karşılaşmaları, beynin biçimlenmesini sağlıyor.
Indiana Üniversitesinden nörolog Ensther Thelen, hayatın ilk yılında edinilen tecrübelerin sinir hücreleri için bir temel oluşturduğunu ve zeki, gayretli ve uyumlu olup olmayacağımızı belirlediğini söylüyor. Hayatın gelecek yıllarında bizi, zeki, çalışkan ve uyumlu yapan sinir sistemimiz böyle oluşur. Daha zeki olan insanlar, hayatlarının ilk yıllarında sinir sistemleri daha geniş olarak örülmüş olanlardır.
Bilinmelidir ki çocuk, doğduğu andan itibaren öğrenmeye başlamıştır. Çocuk, doğumunu izleyen birinci yıl içinde iyimser bir görüş kazanırsa büyüdüğü zaman iyimser bir insan olacaktır. Kötümser bir görüşü geliştirirse ömrünün sonuna kadar kötümserlikten kurtulamayacaktır. Kısaca “Beden sağlığı gibi ruh sağlığının da temelleri, ilk yıl içinde atılmaktadır.”
Hayatının ilk hafta ve aylarında çocuğun annesinin sevgi, ilgi ve bakımına ihtiyacı çok fazladır. Çocukla annesi arasındaki duygu yüklü ilişkiler, başka bir şekilde karşılanamaz ve hayatın başka bir dönemine bırakılamaz. Daha sonrasında ihtiyaçları, fazlasıyla karşılansa bile, tatmin edilmeyenlerin eksiklikleri hiçbir zaman giderilemeyecektir. Onun için anneler, hangi işte çalışırlarsa çalışsınlar, en az bir yıl ücretli veya ücretsiz izin alarak çocuğuyla beraber olmalıdır. Köy veya meralarda durum o kadar önemli sayılmayabilir. Anne, çalışsa da çocuğuyla beraber olabiliyor. Birçok anne, sırtına sardığı çocukla işlerinin çoğunun üstesinden gelebiliyor. Ama saatli çalışan bir annenin elinde bu imkân yoktur.
Yeni doğmuş bebeğin besin, uyku ve temiz bez dışında da ihtiyaçları vardır. Çünkü beş duyu faal durumdadır. Annenin ilgisiyle gevşeme ve rahatlama, kendini emniyette ve mutlu hissetmesine sebep olacaktır. Bu safhada anne, sinirli, düzensiz ve gergin olmamalıdır. Bu hâl, çocuğa da aksedebilir.