El-Kayyum

By | 16 Temmuz 2014

feraceler

El-Kayyum

El-Kayyum
  Zevalsizlik, devam, hıfz, sebat, kendi kendine kaim olmak, himaye, riayet, bir şeyin hakkını tam vermek, idare etmek, düzeltip doğrultmak anlamlarına gelen kıyam masdarından fey’ûl ( فيعول ) vezninde mübalağalı sim-i faildir.
  Zevalsiz kaim olan ve her şeyin kıyamı ve idaresini garanti eden.
  Her şeyin hıfz, himaye, rızık,tedbir ve tasrifini istediği şekilde tağyir ve tebdil, noksan ve ziyade ve deruhte eden, idare eden, yarattığı her şeyin yönetimini iradesine uygun biçimde yöneten
  Bu anlamların hepsi Kur’an’da farklı kelime kalıplarıyla kullanılmıştır.
1–Korumak gözetmek : 

                
 “Her nefsin yaptığı işin başında duranla bir mi?” (Rad 13/33)        

2–İdareci, hâkim : 

                             
 “Erkekler kadınlar üzerinde yöneticidirler.”  ( Nisa 4/34)         

3–Riayet etmek gözetmek : 

            
 “Ey inananlar Allah (c.c ) için adaletle şahitler olun”. (Maide 5/8)          

4–Değişiklik olmaz, değişmez : 

                     
 “Allah’ın (c.c) yaratması değiştirilemez, işte doğru din budur.”  (Rum 30/30)         
5–Varlıkta tutmak : 

          
“O’nun âyetlerinden biri de göğün ve yerin buyruğuyla durmasıdır.” (Rum 30/25)         

6–Hakkını tam vermek : 

                                            
“Namazı ikame ederler.”  (Bakara 3)          

7–Himaye etmek : 

                          
“Yetimlere karşı adaleti yerine getirmeniz……”  (Nisa 4/127)          

8–Devamlılık : 

                                          
“Onlar için devamlı bir azap vardır.”  ( Maide 5/37) 

  Kayyum kelimesi bu siyga ile Kur’an’da Hayy ismi ile birlikte üç yerde gelmiştir. El-Kayyum İniş sırası olarak ilk önce Taha suresinde karşılaşırız. Kıyametin anlatıldığı bir bağlamda özellikle o gün kendilerini davet eden(Allah)e hiç sapmaksızın uyacakları, Rahman’a karşı seslerini kısacakları, izin vermediği kimsenin şefaatte bulunamayacağı ve Allah’ın (c.c) onların geçmiş ve geleceklerini bildiği, onlarınsa bilgice onu kavrayamayacaklarını beyanın peşinden 
        
   “Bütün yüzler o hayy ü kayyuma baş eğmiş ve bir zulüm yüklenen cidden perişan olmuştur.” Hayy ü kayyum olduğu vurgulanmıştır.  (Taha 20/111) 

  Kullanıldığı iki yer Medenî’dir. Özellikle âyetelkürsü’deki kullanımı çok anlamlıdır. Allah’ın (c.c) kendisini anlattığı âyetler içerisinde çok önemli yeri bulunan bu âyetin sonra gelen bölümü içinde yer alan lâfızlar hayy ve kayyum isminin tefsiri gibidir: Allah (c.c)- ki başka tanrı yok, ancak o – daimâ yaşayan, daimâ duran tutan, hayy u kayyum O : ne gaflet basar  O’nu ne uyku, göklerdeki hakimiyetini sürdürmede, onları yerli yerinde tutmada, onları idare etmede, hak ve hukuklarını eda etmede, koruyup gözetmede uyku ve uyuklama asla O’nu yakalamaz, bir kesintiye uğratamaz. Kesintiye uğratacak bir gaflet, uyku, uyuklama zaten olamaz ki uğratsın. İzni olmasızın huzurunda kimse şefaatçilik edemez. O’nun ilminden insanların kavrayabilecekleri yine O’nun dilediği kadardır. O ise onların önlerinde ve arkalarında olanları bilir Kürsüsü (hakimiyeti) semavat ve yeryüzünü kucaklamıştır. Bu ikisini muhafaza, görüp gözetmek O’na hiçbir ağırlık, zorluk vermez.
  Bu âyette Allah’ın (c.c) hayy ü kayyumiyeti anlatılırken semavat ve arz üzerinde ilim ve kudretinin kemâl ve tamlığını ifade ediyor. Hayy ilimle, Kayyum da kudretle ilgilidir.    Kayyum sıfatı, zatını ilgilendiren sıfatlar dışındaki sıfatlara delalet eden isimlerin temelidir. Allah’ın (c.c) bütün fiili sıfatların kapsar. Her şey O’nun desteğiyle ayakta durur, varlığını sürdürür. Hülasa Allah (c.c) hiç kimseye muhtaç olmadan kendisi kâim, dışındaki varlıklar da kendisi ile kaim olandır.
  Kayyum : Kendi kâim, diğerlerini mukîm ve mukavvim demek olur. Kendisinin kâim ve diğerlerini mukîm veya mukavvim oluşunda eşyanın kıyamının Allah’ın (c.c) kıyamında fani olduğuna lafzen bir işaret de vardır.
  Kıyam sadece Allah’a (c.c) hastır. Allah’tan (c.c) başkalarının kıyam sahibi olabilmeleri Allah’ın (c.c) onları kaim kılmasıyla mümkün olabilir.
  Allah’ın (c.c) kâim olması zatıyla kâim ve başkasını mukavvim olmasını gerektirir. Zatıyla kâim olması, hakikatinde bir çokluğun bulunmaması ve zıddının, benzerinin bulunmaması anlamında vahdeti gerektirir.  Mukavvim anlamında kayyum olması ise, kendisi dışında her şeyin meydana gelmiş olduğunu gerektirir. Bu da kaza ve kaderin yalnızca ona ait olduğunu gösterir.

  Allah (c.c) yarattığı varlıkları ilgilendiren işler üzerinde kaimdir.         


“Böyle her nefsin bütün kazancıyla üzerinde kâim olan zâta küfredilir mi? Tuttular Allah’a (c.c) şerikler koştular.”
 (Rad 13/33) 

   Allah (c.c), mahlukatın varlıkları, nitelikleri, etkinlikleriyle kaynaklandıkları ilk güçtür. Onda son bulmayan hiçbir kaynak ve hiç bir başlangıç yoktur. O bütün yönleriyle her şeyin kontrolünü elinde tutandır.    Bu kavramın ve bu kavramdan türeyen kavramların izahlarını yapan alimler üç noktada yoğunlaşmışlardır :
1–Allah (c.c) bizatihi mevcut ve kâim olup kimseye muhtaç değildir,
2–Bunun bir gereği olarak Allah (c.c) ezelî ve ebedîdir,
3–Her şeyin başlangıç olarak var olması ve varlığını sürdürmesi ancak O’nun yaratması, maddî ve manevî ihtiyaçlarını giderip korumasıyla mümkündür. Kıyam kökünden türeyip Kur’an ve hadis metinlerinde Allah’a (c.c) nisbet edilen sıfatlar olarak kâim, kayyim, kayâm, kayyum isimleriyle karşılaşırız. Kâim süreklilik arzetmeyen, kayyim sebat ve devam özelliği taşıyan sıfatlardır. Kayâm  ve kayyum ise hem süreklilik hem e mübâlağa ifade ederler.

  Katâde : Kayyum yaratıklarını koruyup idare eden, işlerini düzenleyendir.
  Hasan Basrî : Kayyum iyi ya da kötü, yaptıklarını karşılığını vermek için her canlının başında duran ve onu gözetleyendir. O her şeyi bilir ve hiçbir şey O’na gizli kalmaz.
  Hattabî : Sonu olmayan ve varlığı dâim olandır.
 Mücahid : Her şeyin üzerinde olan gözcü, idareci demektir. Buna göre Allah (c.c) her şeyi yaratmak ve rızıklandırmak suretiyle idaresini üstlenmiştir. Buna delil 
“Böyle her nefsin bütün kazancıyla üzerinde kâim olan zâta küfredilir mi?” 
  (Ra’d 33/33)
“Şehadet eyledi Allah (c.c) sizi şu hakikate : Allah’tan (c.c) başka tanrı yok, ilâh ancak O” 
 (Al-i İmran 3/18)
“Doğrusu gökleri ve yeri zeval buluvermelerinden Allah (c.c ) tutuyor. Celâlim hakkı için zeval buluverirlerse onları O’ndan başka kimse tutamaz”
  (Fâtır 35/41) âyetleri gösterilebilir.
  Dahhâk : Kayyum, daima var ve üzerinde herhangi bir değişikliğin cereyan etmesi imkânsız olan varlık demektir.
   İbn-i Abbas : Allah’ın (c.c) isimlerinin en büyüğü, ism-i azam hayy ü kayyum ismidir.
   Katâde : Kayyum, mahlukatın hayatını, maişetini, her nevi sa’y ve hareketini ikame ve 
idame eden zât demektir.
  Kalbin diri olması için bu iki ismin (hayy ü kayyum) çok büyük etkisi ve faydası vardır. 
  İbn Teymiye kim sabah namazının sünneti ile farzı arasında

                    
diye 40 kez söylerse kalbi dirilir ve asla ölmez. Allah’ın (c.c ) bütün nesne El-Kayyum ve olaylar üzerinde hakim olduğunu ve taht-ı kudretinde bulunduğunu idrak eden kimse sürekli tedbir lam endişesi ve başkasına boyun eğme zahmetinden kurtulup gönül rahatlığıyla yaşar, zira böyle biri için dünya önemsenecek bir şey değer taşımaz.” (Kuşeyrî)           Kayyum vasfıyla kulların alâkası ve vasıflanana dereceleri fani varlıklardan istiğna dereceleriyle ölçülebilir.

  Kayyum isminin Allah (c.c) için ifade ettiği anlamlar : 
1–Allah (c.c) kıyam binefsihi vasfını sahibidir,
2–Kıyamında kendisi dışında hiçbir varlığa muhtaç değildir,
3–Varlıkların kıyamını elinde tutandır:
a) Ömürlerini belirler,
b) Rızıklarını belirler,
c) Dünyaya geliş ve gidişlerini belirler
d) Kaderlerini belirler,
e) Ölümlerini belirler,
f) Başlarına gelecek olayları belirler,
g) Dünyada yerlerini belirler.
4–Kıyamında ve varlıkları kıyamında anlık bir kesinti olmaz, kesintiye sebep olacak durumlara düşmez,
5–Varlıkların kıyamını sağlamda bir güçlük çekmez,
6–Kendisinde asla bir değişiklik bulunmaz,
7–Varlıkların kıvam ve kıyamını elinde tutandır.

   Rasûlullah’ın (s.a.v) bu isimden nasibi :    
1–Allah’ı (c.c) yegâne kayyum bilirdi :            
a) Rızık endişesi taşımazdı,            
b) Olaylar karşısında telâşa düşmezdi,            
c) Kimseye boyun eğmezdi,            
d) Dünya önemsenecek bir şey olmadığı için elde etmek için, çoğalmak için uğraşmazdı, e) Gönlü rahattı.          
2–İslâm’ın ve Müslümanların kıyamı, kıvamı ve devamı için tedbirler alırdı : İslâm’ın ve müslümanların ayakta durmaları, kıvamında bulunmaları, bunarlı engelleyecek hastalıkları, sağlayacak çareleri alırdı. Kıyamete kadar olacak durumlarla ilgili görüşler beyan ederdi      
3–Müslümanların Allah’ın (c.c) Kayyumiyeti konusunda zanlarını güzelleştirmeye çalışırdı. 
4–Az ama devamlı olanın makbul olduğunu söylerdi.   
       
   Bizim bu isimden nasibimiz :          

1–Kayyumiyet-i ilâhiye itimad,          
2–Dünyevî hadiseler karşısında telâşa düşmemek,          
3–Başlattığımız hayırların devamını sağlamak,          
4–Karşı karşıya kaldığımız olayların Allah’ın (c.c) idaresinde ve iradesinde olduğunu bilmek, 5–İrade ve idaresi konusunda suizanna düşmemek,          
6–Kıyamımız ve kıvamımızın O’nun elinde olduğu bilincinde hareket etmek.