Dinler Kaça Ayrılır?

By | 6 Nisan 2015

dinler-kaca-ayrilirDinler, dinler tarihi uzmanlarına göre, vahiy kaynaklı olan ve olmayan şeklinde ikiye ayrılır.
Vahiy kaynaklı dinler, aynı temel esaslar üzerinde durmuş ve aynı hakikatlere vurguda bulunmuşlardır. Allah tarafından gönderilen her peygamber, temel disiplinler açısından -o günün şartlarına ve zamanın ihtiyaçlarına uygunluk çerçevesinde- bir öncekinin devamı, mükemmili, mütemmimi gibi davranmış, kendisinden önceki peygamberlerin mesajını tekrar etmiş, ahvâl ve şerâite göre ikmalde bulunmuş, tafsil isteyen hususları açmış, yenilenmesi gereken mesâilde tecdidde bulunmuş ve hep aynı konular etrafında yoğunlaşmıştır: Tevhid, nübüvvet, haşr ü neşir ve ibadet, her peygamberin en birinci meselesi olmuştur.

Allah Teâlâ peygamberlere, gönderildikleri toplumların ilim ve ihata seviyesine, problemlerinin keyfiyeti ve ihtiyaçlarının türüne göre teferruatta özel direktiflerde bulunmuş, hususî kanunlar vaz’ etmiştir.

İşte bu temel espriye bağlı olarak ilk peygamberden son Nebiye kadar bütün enbiya ve mürselînin mesajlarında -tâlî konularla alâkalı- hep bir değişim göze çarpmaktadır; ama bu değişimlerin hiçbiri asıl mesajın ruhuna dokunmamakta ve teferruat çerçevesini de aşmamaktadır.
Bir hadiste de Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) tarafından şöyle buyrulmuştur; “Peygamberler baba bir kardeştirler. Dinleri birdir.” (Buharî, Enbiya, 48; Müslim, Fazail, 143) İslâm, peygamberlere gönderilen dinlerin asıllarına inanmayı imanın temel esaslarından birisi olarak kabul etmiştir. Bu konu üzerinde ileriki bölümlerde genişçe durulacaktır.

Bütün peygamberlerin dini İslâm olmakla birlikte, Peygamber Efendimiz ile İslâm Dini kemale ermiş, din adına son nokta konulmuştur: “İşte bugün sizin dininizi kemâle erdirdim ve üzerinizdeki nimetimi tamamladım. Sizin için din olarak İslâm’ı beğendim.” (Maide, 5/3)
Bütün peygamberler hak dini tebliğ etmekle birlikte onu herkesin çok önünde ve derince yaşayarak temsil etmişlerdir. Hz. Musa’nın getirdiği dine sonradan “Yahudilik” ismi verilmiştir. Aynı şekilde “Hristiyanlık” adı da Hz. İsa’nın getirdiği dine daha sonraları verilen bir addır. Ne Hz. Musa ne de Hz. İsa bu isimleri kullanmışlardır.

Kaynağının İlâhi olması ve orijinal şeklinin muhafazası sebebiyle İslâm hak dindir. Yahudilik ve Hristiyanlık vahye dayanmakla birlikte zamanla semavî orijinlerini koruyamamışlardır. Bununla birlikte bu dinlerin kitapları ile Kur’ân arasındaki ortak nokta ve paralellikler az değildir.

Yahudi ve Hristiyanlara “ehl-i kitap” da denilmektedir. Bazıları, kitaplarının olup olmadığı şüpheli olan Mecûsîleri de ehli kitap olarak kabul etmektedir.

İlâhî vahye dayanmayan dinler ise batıl dinlerdir.

Ayrıca meditasyon ve yogizm gibi din görünümlü bazı organizasyonlar da vardır ki, bunlar temelde ne bir peygambere ne de bir vahye dayanmaktadırlar.

Kısaca dinlere temas ettikten sonra şimdi İslâm dinine geçiyoruz.