Büyü Herkeste Olur mu?

By | 10 Şubat 2015

buyu-herkeste-olur-muBüyüye karşı alınacak önlem, Kur’ân’ın öğ rettiği ve Peygamberimizin (a.s.m.) tavsiye ettiği gibi, zararlı şeylerin ve zarar vermeye çalışanların şerrinden Allah’a sığınmak, Ona yalvarmak, Ona dua etmek, Ona olan yakınlığımızı arttırmak, Onu her yerde hâzır ve nâzır görerek, huzurunda olduğumuzu fark etmektir. Ondan sonra gönül rahatlığı içinde, “Nârın da hoş, nûrun da hoş” diyebilmektir.

Dolabın arkasında bir muska buldum, acaba bana büyü mü yapıldı?”
“Geçen gün bahçede bir kâğıt buldum, büyü olabilir mi?”
“Bugünlerde işim tersine gidiyor, bana büyü mü yapıldı yoksa?”
“Eşimle aramız açıldı, bir yakınım büyü yapmış olabilir mi?”
“Kızımın kısmeti bir türlü açılmadı, büyü mü yaptılar acaba?”
İnsanımız, bu ve benzeri birçok soruyu soruyor ve “büyü”den dert yanıyor. Büyü şikâyetleri gittikçe artıyor.
Telefonla ulaşan iş adamının derdi de aynıydı. Masasımn yerini değiştirirken, kenarda bir yumurta bulmuş. Yumurtanın üzerinde birtakım Arapça yazılar varmış.Bu arada işleri de durgunlaşmış. Müşterisi azalmış. Satışları düşmüş. İyice morali bozulmuş.
“İşlerim ters gittiğine göre,” diyor, “demek ki çok önceleri bana bir büyü yapılmış, büyüyü de getirip dükkana bırakıp gitmişler. Şimdi durgunluğun sebebi ortaya çıktı. Böyle bir duruma karşı bize ne tavsiye edersiniz?”
Ben de bazı noktalara dikkatini çekmeye çalıştım.
İnanıyor ve iman ediyoruz ki, kâinatın idaresi ve işleyişi Allah’ın elinde. Her şeyin takdiri Onun dilemesiyle oluyor. Kur’ân’m bildirdiği gibi, bir yaprak dahi Allah’ın izni olmadan yere düşmez ve kıpırdamaz.
Bir ağacın yaprağı kendi kendine hareket etmez de, insanın başına gelen ve gelecek olan bütün olaylar Allah’ın ilmi ve bilgisi dışında cereyan eder mi? Çünkü O her şeye hükmünü geçirir ve Onun her şeye gücü yeter.
Bunun için insanlar büyü yapabilir, çeşitli yollarla başkalarına zarar verebilir; elinizde, avucunuzda ne varsa hepsine göz dikebilir, sizi bulunduğunuz konumdan ve durumdan düşürebilir ve hatta sizi felâketten felâkete sürükleyebilir, daha ötesi hayatınızı bile ortadan kaldırmaya teşebbüs edebilirler.

Fakat insanların bu düşündüklerini yapma ve gerçekleştirme güçleri ne kadardır? Her istediklerini yapma imkanına ne kadar sahipler?
Eğer böyle bir şey söz konusu olsa, dünyada müspet anlamda hiçbir şeyin yapılmamış olması gerekir.
Oysa durum öyle değil. O kadar engellemelere, o kadar müdahalelere ve o kadar düşmanlıklara rağmen yine de güzel, olumlu ve faydalı işler çoğunlukta.

O kadar krizlere, yolsuzluklara, darlıklara ve sıkıntılara rağmen iş hayatı ve ticari işlemler devam ediyor, başarılar elde ediliyor.
Bunun için inanan insan, öncelikle elinden geleni yapar, aklını, bilgisini ve tecrübesini kullanır, eksiksiz olarak bütün görevini yerine getirir. Ondan sonra yola koyulur, sonuçlan bekler ve hiçbir şekilde de işin ucunu bırakmaz.

Âyetin ifadesiyle insana ancak çalıştığının karşılığı vardır ve çalışmasının sonucunu da yakında görecektir. Bir başka âyette de yer aldığı üzere, “Benim başarım Allah’tandır.” Dilimizdeki söylenişe göre, “Allah çalışana verir.”

Bunun yamnda her müspet davranışın karşısına çok engeller çıkar, hayırlı işlerin çok mânileri olur. Bütün bu mânilerin karşısında yılmamak, yıkılmamak, enerjimizi tüketmeden, hızımızı kesmeden devam etmek durumundayız.

Zaten büyünün asıl etkisi ve etkili büyü, insanın moralinin bozulması, heyecanının bitmesi, ümidinin azalması, geleceğini karamsar görmeye başlaması, kendi eliyle kendi önünü tıkamasıdır.

İnsanın sağda solda, evinde işyerinde, cebinde çantasında, yatağında yastığında “büyü” parçaları görmesi, onları ciddiye alarak başına gelen her şeyin bundan bilmesi, bir an için paniğe kapılması zaten onun içini kemirmeye yetiyor da artıyor bile…

Tedbir ve çare olarak yapılacak tek şey vardır. O da “Allah dilemedikçe kimse bana zarar veremez. Rabbim de benim zaranma olan bir şeyi yaratmaz. Şer gibi görünen, zarar gibi görünen şeylerde bile bir çeşit hayırlı sonuçlar vardır” inancını sağlam tutmak gerekir.
Diğer bir önlem de, Kur’ânTn öğrettiği ve Peygamberimizin (a.s.m.) tavsiye ettiği gibi, zararlı şeylerin ve zarar vermeye çalışanların şerrinden Allah’a sığınmak, Ona yalvarmak, Ona dua etmek, Ona olan yakınlığımızı arttırmak, Onu her yerde hâzır ve nâzır görerek, huzurunda olduğumuzu fark etmektir.

Ondan sonra gönül rahatlığı içinde, “Nârın da hoş, nûrun da hoş” diyebilmek ve Necip Fazıl gibi söylemektir:
“Güzel Allah’ım, Senden ne gelecekse gelsin.
“Sen ki, rahmetinle de, kahrınla da güzelsin.”