Böbürlenmenin (Kibrin) Kötülüğü

By | 23 Eylül 2014

hasema

 

kibirlenmekAllah-u Teâlâ yiice kitabı Kur’an-ı Kerim’in birçok yerinde büyüklen­me ve böbürlenmeyi çirkin olarak değerlendirmektedir.

“Yeryüzünde haksız yere böbürlenenleri, âyetlerimi anlamalarına ve ibret almalarına mani olacağım. (Onlar ayetlerimi anlamazlar).

Diğer bir âyette:

“Allah kibirlenen ve büyüklenenlerin kalbini mühürlemiştir.”

Başka ayette de şöyle buyrulmaktadır:

“Allah kibirlenenleri sevmez.”

Ve yine:

“Şüphesiz onlar nefislerinde kibir saklamışlar, büyük bir taşkınlık yaparak haddi aşmışlardır.” (Furkan/21)

“Bana kibirlenerek ibadetten uzaklaşanlar, hor ve aşağılanmış olarak cehenneme gireceklerdir.” (Mü’min/60) buyurulmaktadır.

Kur’an-ı Kerim’de bunlara benzer, kibri yeren bir çok âyet vardır. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu:

“Kalbinde hardal tânesi kadar kibir bulunan cennete giremez. Kalbinde hardal tanesi kadar iman bulunan cehenneme giremez.”

Ebu Hureyre (r.a.)’den naklen Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Allah buyurdu ki: Büyüklenmek benim abamdır. Azamet gömleğimdi . Kim bunlardan biri için benimle çekişirse, onu acımadan cehenneme atarım!”

Ebu Seleme ibni Abdurrahman dedi ki:

“Abdullah İbn-i Amr ile Abdullah ibni Ömer (r.a.) Safa’da karşılaştılar. Ne yazık ki, İbn-i Amr, İbn-i Ömer’e selâm vermeden geçti. İbn-i Ömer bu­nun üzerine ayakta durduğu yerde ağlamaya başladı. Onu ağlarken görenler:

“— Ey İbni Ömer neden ağlıyorsun” diye sorduklarında şöyle cevap

verdi:

“— Bu kişi (İbni Ömer) Rasûlüllah’ın şöyle dediğini, işitmiştı:

“Kimin kalbinde hardal tanesi bir dirhem kibir varsa, Allah onu yüzüs­tü cehenneme atar.”

Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

“— Nefsinin isteklerine uyan kimse, kibirlilerden yazılır. Kibirlilere isabet eden azab onlara da isabet eder.”

Süleyman İbn-i Davud (a.s.) kuşlara, insanlara cin ve hayvanlara dedi

ki:

“— Bulunduğunuz yerden çıkın ve benim karşımda toplanın!”

Bunun üzerine insanoğlundan ikiyüz bin, cinlerden ikiyüz bin adet top­landı. Bunlar melekleri duyacak kadar göğe yükseltildiler. Meleklerin Al­lah’ı zikrettiğini işittiklerinde yere indirildiler. Bu esnada bir ses:

“Şayet dostumuzun gönlünde zerre kadar kibir olsaydı, (sizi) bu yük­seltip indirdiğimden çok daha aşağılara indirirdim” dedi.

Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu:

“Cehennemden dışarıya bir boyun uzanır, bunun içinde duyan kulakla­rı gören gözleri vardır.” Dile gelerek şöyle der: “Ben üç insan grubunu yaka­lamakla vazifeliyim:

1) Böbürlenen ve inatçıları,

2)  Allah’a ortak koşanları (müşrikleri),

3)  Kötü huyluları ve insanlara kötülük yapanları.

Peygamber (s.a.v.) buyurdu ki üç grub insan cennete giremez.

1) Cimri olanlar,

2) Böbürlenenler,

3) Kötü huylu olanlar.

Yine Peygamber (s.a.v.)’imiz buyurmüştur:

“Cennet ile cehennem kendi aralarında çekiştiler. Cehennem dedi ki: “Ben böbürlenen, zorba ve haksızlık yapanları tercih ederim.” Cennet te dedi ki: “Alçakgönüllüleri, düşkünleri, yoksulları tercih ederim.”

Allah cennete seslendi:

“— Sen benim Rahmetimsin, kullarımdan dilediğime senin vasıtanla merhametimi sunarım.” Cehenneme de dedi ki: “Sen de benim azabımsın, dilediğime seninle azab ederim. İçinize girenlerle dolarsınız.

Başka hadiste şöyle buyruldu:

“Haksızlık, zorbalık ve azgınlık yapan; Allah’ını unutan kişi ne kötü kişidir.”

Böbürlenerek Allah’ı unutan kul ne kötü bir kuldur! Gaflet ederek, kabri ve uğrayacağı cehennemi unutan kişi ne çirkin kişi. Azgınlık yaparak öncesini ve sonrasını unutan insan ne kötü insan!..

Peygamber (s.a.v.)’e denildi ki:

“Ey Allah’ın Elçisi, falan kişi ne kadar da böbürleniyor!”

Rasûlüllah buyurdu:

“— Böbürlenmeden sonra ölüm yok mu?”

Abdullah İbni Amr (r.a.) dedi ki Rasûlüllah (s.a.v.) buyurdu ki:

“Nuh (a.s.) vefatına yakın iki oğlunu çağırarak şöyle söyledi: “Size iki şey öğütlüyorum. İki şeyden de sakındırıyorum.”

1)                        Allah’a ortak koşmayın.

2)                        Hiçbir zaman böbürlenmeyin.

Şu iki şeyi de emrediyorum:

1)                        Allah’tan başka ilâh yoktur. (Lâ ilahe illallah) deyin ve O’na inanın.

2)                        Allah’ı bütün noksan sıfatlardan tenzih ederim. (Sübhanallahi vel- hamdii lillahi) deyin. Bu iki cümlede geçenleri doğrulamanızı emrediyorum. Dünyadaki bütün ne varsa, terazinin bir kefesine, bir kefesine de “Lâ ilahe illallah” cümlesi konsa, şüphesiz tevhid-i şerif ağır basar! Sübhanallahi vebi hamdihi” duası bütün canlıların duasıdır. Bütün canlılar bu duanın yüzü hür­metine rızıklanır.

Hz. İsa (a.s.) şöyle buyurdu:

“— Ne mutlu o kimseye ki Allah’ın kitabını öğrendikten sonra, kibirli olarak yaşayıp ölmez!”

Peygamber (s.a.v.) şöyle buyuruyor:

“Cehennemlikler; böbürlenen, mal biriktirerek, taşkınlık yapanlar ve cimri olanlardır. Cennetlik olanlar ise; alçakgönüllü iyi huylulardır.”

Yine Peygamberimiz:

“Kıyamet günü bize en sevimlileriniz ve bize en yakın olanlarınız, iyi ahlâklı olanlarınızdır. Bize çirkin ve uzak olanlarınız boş konuşan, kötü ahlâklı ve kibirli olanlarınızdır” buyuruyorlar.

Peygamberimiz yine:

“Böbürlenenler, kıyamet günü, tohumun taneleri gibi haşredilirler. İn­sanlar onları, insan şeklinde olarak tohum taneleri gibi çiğnerler. Haşır meydanında toplanırlar. Onlar bu çiğnenmede her şeyden cüce kalırlar. En küçük şey dahi onları çiğniyerek geçer. Sonra ismi “Bules” olan bir cehen­nem tabakasına atılır. Onların etrafını ateş sarar, ve kanlı, irinli sularla su­suzlukları giderilir.”

Ebu Hureyre (r.a.) dedi ki Rasûlüllah (s.a.v.) buyurdu:

“— Kıyamet günü böbürlenenler tohum taneleri gibi haşredilir. Allah onları aşağılık gördüğü için, herkes onları çiğner.”

Muhammed İbni Vasi dedi ki:

“Bilal İbni Bürde’ye giderek, ona dedim ki: “Ey Bilâl, babanın babası Rasûlüllah (s.a.v.)’den şöyle rivayet etti ki, Rasûlüllah;

“Cehennemde “Hephep” denilen bir çukur vardır. Allah böbürlenen­leri oraya atar. Ey Bilâl oraya gideceklerden olma!”

Yine Rasûlüllah (s.a.v.) buyurdu ki:

“— Cehennemde, bir binanın içine böbürlenenler girdikten sonra kapı­ları kapanacaktır.”

Yine Peygamberimiz:

“— Ey Allah’ım, kibirliliğin nefesinden sana sığınırım! Kim öldüğü zaman üzerinde üç şey bulunmazsa cennete gider.

1) Kibir.

2) Borç.

3) İhanet, buyurdular.

Hz. Ebu Bekir (r.a.) dedi ki:

“— Bir müslüman diğer bir müslüman kardeşini aşağı ve küçük gör­mesin. Zira küçük görülen müslüman Allah’ın katında büyüktür.”

Vehb dedi ki:

“— Allah, Adn cennetine yarattıktan sonra ona bakarak: “Sana böbür­lenenlerin girmesi yasaklanmıştır!” buyurdu.

Muhammed ibni Hüseyin ( k.s.) dedi ki:

“— İnsanın gönlüne az ve çok ne kadar kibir girerse aklı o miktarda azalır.”

Süleyman Havvas’a (k.s.) sordular:

“— O bulunduğu süre içinde iyiliğin fayda etmediği kötülük hangisi­dir?”

“— Kibirdir” diye cevapladı.

Numan İbni Beşir minberde şöyle seslendi:

“— Şeytanın birçok tuzağı vardır. Allah’ın nimetlerine karşı böbürlen­mek, Allah’ın verdiklerine övünerek taşkınlık yapmak, allah’ın kullarına kar­şı büyüklük taslamak; Allah’ın kullarını kendinden aşağı görmek, onlara te­peden bakmak, Allah’ın koyduğu ahlâk prensiplerinin dışında, nefsin istekle­rine uymak, bunların hepsi şeytanın tuzağıdır. Dünya ve Ahiret için. Allah’ın lûtfuna sığınarak af dileyiniz.”

Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

“— Allah kibrinden dolayı elbisesini yerde sürükleyene nazar etmez!”

Yine peygamberimiz:

“— Bir defasında, bir kişinin giymiş olduğu abası ona gurur veriyor ve o sallana sallana yürüyordu. Allah onu yere batırdı. O kıyamet’e kadar orada debelenecektir!”

“— Kim giydiği elbise ile böbürlenir ve insanlara caka satarsa, Allah kıyamet günü onun yüzüne bakmaz!” buyurdular.

Zeyd İbni Eşlem dedi ki:

“— Bir gün İbni Ömer (r.a.)’in yanına gittim, Abdullah İbni Vakid ora­da, üzerinde etekleri yere sürünen yeni bir elbise giymişti. İbni Ömer dedi ki:

“— Ben Rasûlüllah (s.a.v.)’den şöyle işittim:

“— Kibirlenerek elbisesini uzatan ve insanlara karşı çalım satan kim­senin Allah yüzüne bakmaz!”

Rasûlüllah (s.a.v.) buyurdu ki:

“— Ümmetim böbürlenerek yürümeye başladığı zaman, Fars ve Rum- lar onlara hizmet ettiğinde, Allah onları birbirlerine musallat eder!”

Bir bedevi birinin sallanarak ve böbürlenerek yürüdüğünü görünce, ona, Peygamber (s.a.v.) buyurdu ki: “Kim böbürlenerek sallana sallana yü­rürse, Allah’ın gazabı onun üzerindeyken vefat eder!” dedi.

Ebu Bekir Hezzeli (k.s.) söyledi:

“— Birgün Haşan Basri (k.s.) ile beraber oturuyorduk. İbni Ethem, ya­nımızdan, üzerinde koyun yününden yapılmış elbiselerle, sallanarak caminin sultanlara ayrılmış yerine gitti. Haşan Basri (k.s.) onu görünce:

“— Of, of nasılda böbürlenerek, burnu dik yürüyor. Suratı asık, etıaf- dakilere küçümsiyerek bakıyor ve sallana sallana yürüyor.

Sonra devam etti:

“— Ey ahmak, sen omuzlarında, şükrü eda edilmemiş, Allah’ın emirle­rine uygun olarak kullanılmayan giysiler ve dünya nimetlerine dalıyorsun. Allah’ın sana verdiği her uzuv Onun bir nimetidir. Allah’a yemin olsun ki, insanın tabiatı doğrultusunda güçlüklerle yürümesi, bu şekilde böbürlenerek yürümesinden daha iyidir, daha da hayırlıdır!”

İbni Ethem bu sözleri işittiği zaman geri döndü. Haşan Basriden özür dilemek istediğinde:

Haşan Basri ona dedi ki:

“— Allah’tan bağışlanmak dile. Allah’ın şu ayetini işitmedin mi?

“Yeryüzünde böbürlenerek yürümeyiniz. Ne kadar böbürlenerek yürüsenizde, yeri delemez, boyunuz dağların boyuna ulaşamaz!”

Çok güzel giyimli ve iyi kumaştan elbise giymiş bir genç haşan Basri (k.s.)’nin yanından geçiyordu. Haşan Basri onu çağırarak dedi ki:

“— Ey insanoğlu, gençliğine güvenerek böbürleniyor, yaptığın davra­nışlardan gizli gizli zevk alıyorsun. Adeta kibir bedenini örtmüş  ve  sen amellerinle karşılaşmışsın. Yazıklar olsun. Kalbini tedavi etmeye bak, onu güzelliklerle süsle, zira Allah’ın kullarından beklediği kalblerini ıslah etme­sidir!”

Rivayet edildiğine göre Muhammed İbn-i Ömer (r.a.) birisinin elbise­siyle böbürlendiğini görünce dedi ki:

“— Şüphesiz şeytanın da kardeşleri var.”

İbni Ömer bu sözü iki veya üç kere tekrar etti.

Rivayet edildiğine göre Mutarrit İbn-i Abdullah, Mühelleb’i gördü. Ye­ni bir elbise giymiş ve böbürlenir bir tavrı vardı. Mutarrif dedi ki:

“— Ey Allah’ın kulu, bu tavrın öyle bir tavır ki, Allah ve Rasûlünü öf­kelendirir!”

Mühelleb cevaben:

“— Beni tanıyor musun?”

Mutarrif de:

“— Evet, aslın, bir pis meni, sonun (ölümün) pis bir yığın. Sen bu iki­sini taşıyan çirkin hamaldan başka birşey değilsin!”

Mühelleb bu sözleri işittikten sonra oradan ayrıldı. Ve böbürlenerek yürüme ve davranışlarını tamamen terk etti.

Bu hususta bir şair şöyle dedi:

Görkemiyle kim böbürlenmiş kötü,

Oydu dün o pek te az bir pis meni Hem yarın bıı görkemin altında o,

Kabre girmiş tek kalan pis lâşesi!..

Hale-ul Ahmer de şöyle der:

Varsa bir dost bitmeyen iş düşkünü,

Çok hata yapmış, sevapsızdır günü; Tartışır, pislik yuvarlar bir böcek, Geçmiş elbet kargadan almış onu!

Diğer bir şair de:

Kendini öğmiiş beğenmiş kimseye,

“Ben gibi gelmez!” Diyorken söyledim… Bak ölüm gelmiş ve yaklaşmış sana Gel ne olur alçak gönüllü ol dedim!..

Zinnun-ul Mısrî de şöyle der:

Burnu Kafta ey boyun eğmez kişi, Toprağız biz, benden hem sonsuz selâm! Fanidir dünyâ ki mutlak boş sonu “Ölmek” elbet, herkese eş bir makam!