Emaneti Yerine Getirmenin Sünneti
“Gerçekten Allah, size emanetleri ehil olanlara vermenizi emreder…” (Nisa 58)
“Gerçek şu ki biz emaneti (farzları yani namazı, orucu v.s) göklere, yere ve dağlara teklif ettik, ama sorumluluğundan korktukları için onu yüklenmekten çekindiler (sorumluluktan) kaçtılar. O emaneti insan üstlendi. Doğrusu o çok zalim, çok cahildir.” (Ahzap 72)
Ebu Hüreyre -Allah ondan razı olsun-‘den rivayet edildiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu: “Münafığın alameti üçtür: Konuştuğunda yalan söyler, söz verince sözünden cayar, kendisine bir şey emanet edildiğinde hıyanet eder.” (Buhari, İman 24. Müslim, İman 107)
Huzeyfe ibn-il Yeman -Allah ondan razı olsun- şöyle demiştir. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem bize emanete dair iki olayı haber verdi, bunlardan birini gördüm diğerini de bekliyorum. Rasulullah bize şunları söyledi: “Emanet insan kalblerinin derinliklerine kök salıp yerleşti. Sonra Kur’an indi, bu sayede insanlar Kur’an’dan ve sünnetten diğer bilgilerle beraber emaneti de öğrendiler.” Sonra Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem emanetin kalkacağını haber verdi ve şöyle dedi:
“İnsan bir kere uyur ve kalbinden emanet çekilip alınır ondan belli belirsiz bir iz kalır sonra yine bir uyku uyur yine kalbinden emanet şuuru ve inancı tekrar alınır. Bunun izi de ayak üzerinde yuvarlanan kordan meydana gelen kabarcık gibi şişkin olarak görülür ama içi boştur” buyurdu. Sonra Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem eline çakıl taşı alıp onları ayağında yuvarladı ve sözlerine şöyle devam etti:
“Bundan sonra insanlar o hale gelirler ki alışveriş yaparlar fakat hiçbirinin emaneti yerine getirme niyeti yoktur, hatta şöyle denilir. Filan oğulları arasında güvenilir bir adam varmış yine bir başka kimse hakkında da, ne kadar cesur adam ne efendi kimse ne akıllı insan denilir de onun kalbinde
hardal danesi kadar bile iman yoktur.”
Hadisi rivayet eden Huzeyfe diyor ki: “Öyle zamanlar geçirdim ki kiminle alışveriş edeyim diye düşünmezdim. Çünkü alışveriş ettiğim Müslümansa hakkımı ödemeye onun dini sevkederdi. Eğer Hıristiyan ve Yahudi ise onların valisi veya hakimi hakkımı vermeye onu sevkederdi. Bugün ise filan ve falan kimselerden başkasıyla alışveriş edemez oldum. (Buhari, Rikak 35, Müslim, İman 230)
Huzeyfe ve Ebu Hüreyre -Allah onlardan razı olsun-’den rivayet edildiğine göre Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu:
“Allah tüm insanları kıyamet günü bir araya toplar. Mü’- minler kabirlerinden ayağa kalkarlar ve cennet kendilerine yaklaştırılır. Hz. Adem -aleyhisselam-’a gelirler ve derler ki:
‘Ey babamız, bizim için cennetin kapısının açılmasını iste.’ Adem der ki: ‘Sizi cennetten çıkaran babanızın hatasından başka bir şey değil ki, ben bu işin ehli değilim. Siz Allah’ın dostu olan oğlum İbrahim’e gidiniz.’ Derhal İbrahim -aleyhisselam- ‘a giderler. İbrahim de: ‘Ben buna ehil değilim ben bu işin çok ötesinde bir dost oldum. Siz vasıtasız olarak Allah’ın kendisiyle konuştuğu Musa’ya gidiniz.’ Hemen Musa’ya giderler. Musa’da: ‘Ben bu işin ehli değilim siz Allah’ın kelimesi ve ruhu olan İsa’ya gidiniz der. İsa -aleyhisselam’a geldiklerinde: ‘Ben bu işin ehli değilim,’ der. Sonunda Muhammed sallallahu aleyhi vesellem’e gelirler. O da hemen ayağa kalkar, kendisine şefaat için izin verilir. Nihayet emanet ve sıla-i rahim akrabalık ve müslümanların birbirleriyle bağlantıları gönderilir. Sırat köprüsünün sağında ve solunda dururlar. (Yani emanete riayet ve sıla-i rahme riayet dinimizin önem verdiği ahlaki prensiplerden ikisidir. Sırattan geçişte bunlara riayet edenler için birer ölçü olacaktır.) Sonra sizin ilk grubunuz sırattan şimşek gibi geçer. Ben:
-Anam babam feda olsun şimşek gibi geçmek nedir? dedim. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem:
-Şimşeği görmediniz mi? Göz açıp yumacak kadar kısa
bir zamanda geçip kaybolur. Sonrakiler rüzgar gibi sonra kuşlar sonra koşucular gibi geçerler, onları amelleri böyle süratli geçirir. Peygamberiniz sırat üzerinde durup Rabbim selamete çıkar, Rabbim selamete çıkar diye dua eder. Sonunda kulların amelleri onları sırattan geçiremez olur. Nihayet öyle adamlar gelir ki yürümeye gücü yetmez de emekliyerek gelir, sıratın iki tarafında takılmış bazı çengeller vardır ki bunların vazifeleri emredildikleri kimseleri yakalamaktır. Bundan dolayı kimileri yaralanmış vaziyette kurtulur kimileri de cehenneme yuvarlanır.
Ebu Hüreyre’nin nefsi kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki cehennemin dibi yetmiş yıllık mesafe kadar derindir. (Müslim, İman 329)