Hz. Muhammed (S.A.V.)’in Hastalığı ile İlgili Beşinci Olay

By | 18 Mart 2015

hz-muhammed-s-a-v-in-hastaligi-ile-ilgili-besinci-olay    Hastalık günlerinde her vakit Bilâl Habeşî (Allah ondan razı olsun) namaz için Ezân-ı şerif okurdu. Peygamber (S.A.V.) de cemaatle namaz edâ ederdi. Hastalık artınca üç gün evden dışarı çıkmak mümkün olmadı.
Rivayet edilmiştir ki hastalığın sonunda on vakit namazı cemaatla kılması nasip olmadı.
Kimileri der ki:
— Cemaatle kılınmayan namazın ilki bir yatsı namazıydı. Bilâl-i Habeşî hücresinin kapısına geldi:
— Namaz yâ Resûlâllah! diye seslendi. Resulullah (S.A.V.)’in zayıf düşmesinden ötürü Mescide çıkmağa gücü yoktu. Bilâl’e:
— Ebu Bekir’e söyleyin, halk ile namazı kılsın! diye buyurdu.
Ayşe (Allah o hatundan razı olsun) ona dedi ki:
— Yâ Resûlâllah! Babam Sıddık’m kalbi yumuşaktır. İçi hüzün doludur. Belki yerine imamet ederse seni orada görmeyince ağlamaktan Kur’an okuyamaz. Emir buyurun, imamete Ömer geçsin.
O zaman Resulullah (S.A.V.) yine:
— Ebu Bekir’e söyleyin, namazı o kıldırsın! diye buyurdu. Ayşe, her ne kadar bu teklifi birkaç kez yinelediyse de Peygamber (.S.A.V.) yine ilk cevâbı verdi. En sonunda Ayşe, ortağı Hafase’ye işaret ederek:
— Sen de bir kez rica et! dedi. Hazret-i Ömer’in kızı Hafase Hatun aynı teklifi yapınca o da:
— Siz Yusuf peygamberin sahibelerisiniz.
(Yani onun kardeşleri gibi hile ediyorsunuz demek istedi.)
Aişe Hazretlerinden şöyle rivayet edilmiştir.
— Ben şu dilekle ısrarda bulunmuştum ki «halk, Peygamberinin yerinde başka bir kimseyi istemez. Babama kin bağlarlar.»
diyordum. Bundan ötürü bu ödevi babamın üstünden almak istedim.
Bundan sonra bir kişi Bilâl’e geldi:
— Resûlullah (S.A.V.): «Namazı Ebubekir imamet etsin!» dediğini bildirdi. Hazret-i Bilâl geri dönüp elini başına koydu:
— Eyvah, ne olaydı, beni anam doğurmamış, olsaydı, ya da ben ondan önce öleydim de Peygamberde bu hali görmeyeydim! diye feryat etmeğe, gözyaşları dökmeğe başladı. Sonra Ebû Bekir’in yanma geldi. Ona:
— «Hazret-i Peygamber senin namaza imamet eylemeni buyurdu» dedi. O da yerinden kalktı. Mihraba vardı. O kutsal yeri bomboş görünce ağlamaya başladı. O kadar gözyaşları döktü ki kendinden geçer gibi oldu. Onun ardında ashab-ı kiram da feryada, ağlamaya, inlemeye başladılar. Bu sesler Hazret-i Muhammed (S.A.V.)’in kulağına erişti:
— Ne oluyor? Bu feryad, figan ne? diye sordu. Kızı Fâtıma Hatun:
— Babacığım! dedi. Ashab’m, ayrılığınıza dayanamıyor! Onun için inleyip hıçkırıyorlar! dedi. O da Hazret-i Ali ve Hazret-i Abbas’ın yanına gelmelerini diledi. Onlar da geldiler. Resulullah (S.A.V.) onlara dayana dayana Mescide geldi. Namaz kıldı. Sonra:
— Ey Nâs! diye buyurdu. Siz Allahü Teâlâ’mn hıfzmdasınız. Sizi ben O yüce Yaratana ısmarladım. Perhizkârlık edin. Kendinizi sıkı tutun. Allahü Teâlâ’dan korkun! Ve Allahü Teâlâ’nın buyruğunu tutun! Ona boyun eğin! Ben dünya yurdundan ayrılıyorum!..
Bir rivayete göre de müezzin namaz vakti için ezan okuyunca Hazret-i Resulullah (S.A.V.):
— Halka söyleyin, namazı kılsınlar! diye buyurdu. Bu emrini yanında bulunan Abdullah bin Zem’a’ya bildirdi. O da Hazret-i Ömer’e koştu, bildirdi. Ömer mihraba geçti. Yüksek sesle Kuran okumaya başladı. Hazret-i Muhammed (S.A.V.):
— Bu Ömer’in sesi değil mi? diye sordu. Yanındakiler:
— Evet, Onun sesidir! dediler. O da mübarek başını pencereden dışarı çıkarıp:
— Yok, yok! diye buyurdu. Ebû Bekir imamet etsin.
O zaman Ömer imameti bıraktı. Ve Abdullah’a:
— Peygamber (S.A.V.) sana:
— «Ömer imamlığa geçsin» demedi miydi? diye sordu. Abdullah da:
— Resulullah (S.A.V.) bana bir kimsenin adını bildirmedi! En sonunda bu imamet işi için seni lâyık gördüm ve sana teklif ettim! dedi. Hazret-i Ömer de:
— Ben bunu bilmedim. Yoksa mihraba geçmezdim! dedi.