Terbiyenin Önemi

By | 25 Temmuz 2014

kuran

 

Erkek İtaatkar Ailesi İçin Dua EtmelidirÇocuk Terbiyesinin Önemi:

“Terbiyenin lügatteki manası bir şeyi büyütmek, yükseltmektir.

Terbiyenin ıstılahtaki anlamı ise kulu, dini ve dünyevî görevlerini hakkıyla yerine getirecek bir duruma ulaştırmaktır.

Terbiye “Bir şeyi tamam oluncaya kadar kademe kademe tedricen inşa etmek” manasına da gelir.

Terbiye eş seçimiyle başlayıp ana baba yaşadığı sürece devam eder.”0501

“Çocukları terbiye etmek, üzerinde ehemmiyetle durulması gereken işlerden biridir. Çocuğu terbiye etmek onu cehennem ateşinden korur.

Çünkü Allah (celle celalühü) Tahrim suresinin 6. ayet-i kerimesinde şöyle buyurmuştur.”11511 “Ey iman edenler! Kendinizi ve çoluk çocuğunuzu cehennem ateşinden koruyunuz.”

“Aile reisi, aile fertlerini ateşten nasıl koruyacaktır?

Bunun cevabı şudur:

Onlara Allah-ü Teala’dan korkmalarını ve O’nun buyruklarına karşı gelmemelerini tavsiye edecektir.

Tavsiyenin yeterli olmadığını, tavsiye ettiği şeyleri delilleriyle birlikte öğretmek gerektiğini düşünerek İslamiyet’i anlatacak veya öğrenmelerine yardımcı olacaktır.

İnsanın kendisini hem de ailesini ateşten koruması pek manalı bir emirdir.

Bu ancak İlâhî buyrukları bizzat yapmakla, yasaklardan öncelikle kendisi sakınmakla ve böylece ailesine güzel örnek olmakla mümkündür.

Ebu Hureyre (radıyallahü anh)şöyle buyuruyor:

Hz. Ali (radıyallahü anhj’in oğlu Hz. Hasen (radıyallahü anh) sadaka edilen hurmalardan bir tanesini alıp ağzına atmıştı.

Bunu gören Rasulullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimiz

(Çocuğu bir şeyi yemekten veya almaktan önleyen ses) Sakın yeme! At onu! Bize sadaka helâl değildir, bilmiyor musun? buyurdu.

Bu Hadis-i Şerif Rasul-ü Ekrem Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem’in torununu nasıl terbiye ettiğini, bilmediği bir konuyu ona nasıl öğrettiğini gösteriyor.

Terbiye ve din eğitimi küçük yaşlarda başlar, zira ağaç yaşken eğilir ve istenen şekli alır. Yıllar sonra onu eğmek neredeyse imkânsız denecek kadar zordur. Çocuğun körpe zihnine yapılan bir telkin, taşa yazılan yazı gibi kalıcı olur. Yıllar onu silemez.

Çocuğu terbiye etmenin şekli de önemlidir. Her şeyden önce çocuğa anlayacağı dille hitap etmelidir.

Rasul-ü Ekrem Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem)’in çok Küçük olan Hz.Hasen (radıyallahü anh’ı “kaka, kaka!” diye uyarması, bu gerçeği göstermektedir.

Rasulullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimiz’in sevgili torununa “yeme onu” demekle kalmayıp sadaka hurmasını neden yemeyeceğini açıklaması, terbiyenin bir başka önemli yönüdür.

Zira çocuk bir şeyin kendisine neden yasaklandığını merak eder. Yasağın gerekçesi kendisine anlatılınca tatmin olur.

Bir önemli husus da, “Canım, bu daha çocuktur. İleride öğrenir” diye ihmal etmeden, hatanın görüldüğü yerde uygun bir şekilde düzeltilmesidir.”

Yine bir hadis-i şerifte Rasulullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Efendimiz şöyle buyurmuştur.

“Çocuğun babası üzerindeki hakkıdır ki; ismini güzel koya ve iyi terbiye ede, yazı yazmayı, yüzmeyi, ok atmayı öğrete, ona ancak helâl yedire, ve buluğa erince evlendire” (Hakim)’

“Çocukların yetişmesinde onlara gösterilecek ilgi cihattan dahi üstündür.

Nitekim Taberani’de şöyle rivayet edilmiştir:

İbn-u Mübarek, kardeşleriyle beraber olduğu bir gazvede onlara sorar:

“içinde bulunduğumuz cihattan daha faziletli bir amel biliyormusunuz?”

“Hayır bilmiyoruz” cevabını alınca:

“Ben biliyorum, iffetli bir adam düşünün, ailesi, çoluk çocuğu var. Geceleyin kalkar, uyumakta olan çocukları kontrol eder, üstü açılanları örter. İşte bunun ameli bizimkinden faziletlidir” der.

Aynı şekilde rivayete göre Halife Mansur hapiste bulunan Emevilere sordurur:

“Hapis sırasında size en ziyade zor gelen şey nedir?” Şu cevabı verirler:

“Çocuklarımızın terbiyesinden mahrum kaldık”

İbn-i Ömer de:

“Oğlunu te’dip et, zira bundan mesulsün, te’dip olarak ne yaptın, neler öğrettin ? diye hesaba çekileceksin” der.”|154)

“Çocuk, anne ve babasının yanında İlâhî bir emanettir. Her türlü nakış ve suretten boş, her söylenilen şeyi kabule müsait ve her şeye meyleder bir vaziyettedir.

Kendisine iyilik söylenir ve iyi işler yaptırılırsa çocuk iyi bir insan olarak yetişir. Dünya ve ahirette saadete ulaşır. Onu bu şekilde yetiştiren anne ve baba da sevapta ortak olur.”

“Çoğu zaman insanlar sevabı evlerinin dışında ararlar. Halbuki bir kişinin çocuklarıyla meşgul olması, onlara zaman ayırması, sevap yönünden büyük değer ifade eder.”

Kâinatın Efendisi Rasulullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu hususta şöyle buyuruyor:

“Bir kimsenin çocuğuna iyi bir terbiye vererek eğitmesi bir ölçek sadaka vermesinden daha hayırlıdır” (Müsned 19995)

“Çocukları sevmek, ateşe karşı bir siperdir. Onlara iyi davranmak, sırat köprüsünü geçirir. Onlarla birlikte yemek yemek, kişinin ateşten beraatını sağlar.”

“Bir kimse, çocuğu “Lailahe illallah” deyinceye kadar terbiye ederse,Allah o kimseye hesap sormaz”‘

“İlk konuşmaya başlayan çocuğa Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) isra suresinin 111. ayeti kerimesini söyleterek ezberletirdi. Bu ayet imanın esası olan tevhidi ifade etmektedir.

Rivayetler, bir kısım Ashabın kelime-i tevhidi yedi kere söyleterek talim etmeyi müstehap saydıklarını, bazılarının da;

cümlesini söylettiklerini kaydeder.”

“Çocuk konuşmaya başladığı zaman ona kelimesini, ondan sonra ayeti kerimesini, ondan sonra Ayetel Kürsi’yi daha sonra da

lev enzelna’yı

(haşr suresi 21 -22-23ve 24. ayetler-) öğretmelidir.

“Kim bu ayetleri çocuklarına öğretirse kıyamet gününde evlâdı hakkında sorguya çekilmez” denmiştir.” 1,601 Geçmiş büyüklere, halifelere baktığımızda çocuklarının ilmi tahsillerinin ötesinde terbiyelerine son derece önem verdiklerini görürüz.

Hatta bir çok meşguliyetleri olmasına rağmen çocuklarının ilmi tahsilleri, terbiyesi, muallimi (vb.) gibi konularla bizzat kendilerinin ilgilenmesi terbiyenin ne derece mühim bir iş olduğunu bizlere göstermektedir.

Katip Çelebinin Keşfuzzunun isimli eserinde Emevi Halifelerinden Abdülmelik bin Mervan’ın çocuğunun müeddibine yaptığı tavsiyelere dikkat edecek olursak, bu tavsiyeler öğretim sınırlarının ötesinde çocuğun kafasını, kalbini ve bedenini terbiye etmesine de şamildir.

Abdülmelik’in çocuğunun müeddibi’ne yaptığı tavsiyeler şöyledir:

“Onlara Kuran-ı Kerim’i öğrettiğin gibi,doğruluğu da öğret. Yine onları, düşük karakterli kimselerden uzak tut. Saçlarını kestir boyunları kalınlaşsın. Sık sık et yemeği yedir ki kuvvetlensinler. Şiir de öğret, incelsinler ve ruhen kuvvetlensinler. Dişlerini misvakla iyice yıkamalarını tembih et. Suyu yavaş yavaş içsinler bir nefeste içmesinler. Eğer onları dövüp azarlama ihtiyacı duyarsanız, bunu hizmetçi ve arkadaşlarından kimsenin görüp hissetmeyeceği bir yerde yap. Aksi takdirde onu hafife alırlar.

Harun Reşid’in çocuğunun müeddibine yaptığı tavsiyeler şöyledir:

“Oğlumu sana teslim etmekle onun üzerinde tam tasarruf hakkı’nı ona’ da, sana karşı itaati vacip kılmışımdır. Kuran-ı Kerim’i okut; tarihi tanıt; şiirleri bellet;sünnetleri öğret; sözün başlama ve bitim yerini göster; yersiz gülmesine engel ol. Haşim oğullarının yaşlıları ve saygı değer kişileri yanına geldiğinde onlara hürmet etmeyi telkin et. Kumandanlar onun meclisine huzur verdikleri zaman, onları, yüksek bir yere otlırtmaâı gerektiğini öğret. Vaktini boşa geçirtmekten sakın. Her dakikayı ona faydalı olacak bilgileri vermek için fırsat bil. Fakat bunları öğretirken onu fazla usandırma; yoksa zihnini öldürürsün. Aşırı müsamaha da gösterme; sonra avarelik tatlı gelir ve ona karşı ünsiyet peyda eder. İmkan nispetinde ona yakınlık gösterip yumuşak davranma suretiyle otoriteni kur. Eğer bunu hazmedemezse, o zaman şiddet ve sertlik göster.”

Çocuk, Rasulullah (sallallahü aleyhi ve sellem) in diliyle Cennet çiçeği, gönül meyvesidir.

Kur’an dilinde, dünya hayatının süsü, Allah’ın lutfu ve bir imtihan vesilesidir.

Ümidimiz ve istikbalimiz olan çocuklarımız huzur-i ilahi de bize şefaatçi de olabilir, şikâyetçi de…