Ölüm Gelinceye Kadar İbadet Halinde Olunması

By | 3 Temmuz 2014

feraceler

 

namaz ne zaman farz kılınmıştır“Ve yakin (ölüm) sana gelinceye kadar Rabbine ibadet et. ”

Açıklama:

Son nefes verilinceye kadar insan ibadet halinde olmalı. Bedeniniz iflas et¬miş hareketiniz sınırlanmış olabilir… Üzülmeyin… Çünkü siz sağlıklıyken ne türden salih ameller işlediyseniz aynısı siz işlemişsiniz gibi sağ defterinize yazılıyor. Bu çok büyük bir nimet…
Sakın şeytan sizi kandırıp da ibadetten soğutmasın. Bakın ölümü yaklaşan büyük halifeler ölüm sekeratmdan önce nasıl da davet ediyorlar:
Bu ümmetin selefinin insanların hidayete ermeleri hususunda gösterdikleri titizlikten anlaşılıyor ki, onlar bu görevi hiçbir zaman göz ardı etmediler ve hiç bir zaman unutmadılar. Tâ ki fâni dünyadan ebedî dünyaya göç edinceye kadar. Onların buna delâlet eden tutumları ne kadar da çoktur! Bu tutumlardan bazılarmış şekilde sıralayabiliriz:

a- Hz. Ebû Bekir radıyallâhu anh’ın Vasiyeti
Hz. Ebû Bekir’in Rabbinin rahmetine intikal etmeden önce söylediği son söz İmâm Taberî’nin de rivayet ettiği gibi şu olmuştur:
“Bana Ömer radıyallâhu anh’ı getirin!”

Hz. Ömer geldiğinde ona şöyle der:
“Söyleyeceğimi iyi dinle ey Ömer ve daha sonra da onu yerine getir! Ben artık bu günden sonra – pazartesi günüdür ölümümü bekliyorum. Başınıza gelenler ne kadar büyük olursa olsun sizi, dininizi tebliğ etmekten alıkoymasın!”

Allahu ekber! Hz. Ebû Bekir’in öyle bir zamanda cihada verdiği önem ne de muazzamdır! Aynı şekilde ashabına yaptığı vasiyet de ne muhteşemdir. O, onlara “Felaketler ne denli büyük olursa olsun bu, sizi İslâm’dan alıkoymasın!” diye vasiye etmiştir.

b- Hz. Ömer’in Ölüm Döşeğindeyken İslâm’a Davet Etmeye Büyük Önem Vermesi
• Hz. Ömer’in İslâm Dini konusundaki titizliğinin bir örneği de onun yaralanmasından sonra kendisini ziyaret etmeye gelen bir gence, “Elbiseni yerde sürüme!” demesidir. İmâm Buhârî, Ömer bin Meymûn’dan nakille şöyle rivayet etmektedir:

“Hz. Ömer yaralandıktan sonra kendisine genç bir adam geldi. İnsanlar onu ölmüş olarak biliyorlardı. Ve genç adam Hz. Ömer’e şöyle dedi:
“Sevin ey Emirü’l-Mü’minin, sen Hz. Muhammed’in sohbetine mazhar oldun. İslâm’a girdin, ardından halifelik görevi üstlendin ve bunu da adaletli bir şekilde yerine getirdin. İşte şimdi de şehadete erişiyorsun.”

Hz. Ömer cevap verir:
“Keşke bu dediklerin olsa. Keşke bunlardan aleyhime bir şey olmazsa.”
Genç adam arkasını dönüp de çıkıyordu ki, Hz. Ömer onun elbisesinin yeri sürüdüğünü gördü. Hemen yanındakilere: “Genci geri getirin!” dedi.

Getirdiklerinde ona şöyle dedi:
“Yeğenim, elbiseni biraz daha yukarı kaldır!”
Hz. Ömer’in İslâm konusundaki titizliği ne kadar da muazzammış! O ölüm döşeğinde bile insanları yerde sürünen elbiseler giymekten men ediyor.

Hz. Ömer’in, hayatının son demlerinde bile İslâm’a düşkünlüğünü sürdür-mesinin bir başka örneği de şöyledir: O, kızı Hz. Hafsa’dan, kendisinden sonra ağıt yakmamasını istemiştir. Mikdâm bin Madîkerîb -radıyallâhu anh- şöyle rivayet eder: “Hz. Ömer yaralandığında kızı

Hz. Hafsa yanına girerek şöyle der:

“Ey Resûlullâh’ın arkadaşı! Ey Resûlullâh’ın eniştesi! Ey mü’minlerin efendisi!”
Bunun üzerine Hz. Ömer yanındakilere dönerek; “Oturtun beni! Bu ağıtı dinlemeye sabrım yok!” der.
Daha sonra kızı Hafsa’ya şöyle der:

“Sana burada yaptığından başka daha sonra benim için ağıt yakmanı yasaklıyorum. ”
c- Sa’d radıyallâhu anh’rn Ölürken Oğlunu Hayır İşlemeye Sevk Etmesi ve Kötülüğe Karşı Uyarması
• Sa’d bin Ebû Vakkâs radıyallâhu anh vefat ederken oğluna abdesti, namazı ve insanlardan gelen kötülüklere karşı ümitsizliğe düşmemesini öğütlemiş, onu daha sonra pişman olacağı işler yapmamak hususunda uyarmıştır. İmam Taberânî, Sa’d bin Ebû Vakkâs’m vefat ederken oğluna şu şekilde söylediğini rivayet etmektedir:
“Yavrucuğum! Hiç şüphe yoktur ki, sen, sana benden daha iyi nasihat edecek birini bulamazsın. Namaz kılmak istediğinde abdestini iyi al ve ondan sonra namazını kıl! Hırslı olmaktan kaçın! Çünkü hırs sefalettir. Ümitsizliğe düşmekten de kaçın. Zira o da sefalettir. Sonraları pişmanlık duyacağın söz söylemekten ve pişmanlık duyacağın iş yapmaktan da kaçın!”

d- Ebû Ubeyde radıyallâhu anh’ın, Yaralanmasından Sonra Ashabını Hayırlı İşler Yapmaya Teşvik Etmesi
• Ebû Ubeyde bin el-Cerrâh radıyallâhu anh yaralanıp da vefat edince, son demlerinde bile kendisine gelmiş bulunan müslümanlara hayır işlemeyi öğütledi.

Saîd bin el-Müseyyeb, Ebû Ubeyde’nin Ürdün’de yaralanmasından sonra kendi¬sine gelen müslümanlara şöyle dediğini rivayet eder:

“Size bir öğüdüm olacak, ona uyduğunuz sürece kaybetmezsiniz. Namaz kılın! Oruç tutun! Zekat verin! Hacca gidin! Umre yapın! Hakkı tavsiye edin! Dünya gözünüzü bürümesin! Bir kimse bin yıl bile yaşasa sonuçta benim şu an içinde bulunduğum duruma düşecektir. Allah insanoğluna ölümü hak kılmıştır. Herkes ölecektir. Önemli olan âhiret için bir şeyler yapmış olmaktır. Allah’ın selâmı ve rahmeti üzerinize olsun! Ey Muâz bin Cebel, namazımı sen kıldırırsın!”

Ardından vefat eder. Allah’ın rahmeti üzerine olsun!

e- Ebû Derdâ radıyallâhu anh’m Vefat Edeceği Gün insanlara İyi Amel İşlemeyi Öğütlemesi
• el-Hâfız ez-Zehebî şöyle bahseder: Ebû Derdâ radıyallâhu anh öleceği gün şöyle demiştir: “Kim benim bu günüm gibi olan gün için amel işliyor? Kim benim şu an içinde olduğum döşeğim gibi içine düşeceği döşek için amel işliyor?”
Allah kendisinden razı olsun!

f- Müslüman Bir Liderin Son Dakikalarını İslâm’a Davet Etmekle Geçirmesi
İslâm’a davet etmeye verilen önem,’yalnızca saadet asrında o mübarek insanlara ait değildir. Bilakis bu dönemin emarelerini son dönem bazı müslümanlarda da görmekteyiz. Meselâ Thomas W. Arnold, müslüman bir liderden şu şekilde bahsetmektedir: “Afrika’da Belçikalılar bir müslüman lideri idamla yargılamışlardı. O ise ömrünün son demlerini bir Hristiyan misyoneri İslâm Dini’ne sokmak için çabalamakla geçiriyordu.”

g- Haşan Ali’nin Ölüm Döşeğindeyken Davet Sözlerini Tekrar Etmesi
Şeyh Haşan Ali, Hindistanlı davetçilerdendi ve son derece çaba gösteren biriydi bu konuda. Bu dünyadan ebedî dünyaya göç etme vakti geldiğinde insanları İslâm’a davet ediyor ve sözlerini de tekrarlıyordu. Thomas W. Arnold onun hakkında şöyle bahsetmektedir: “Onun İslâm’ı yaymak hususundaki cesareti apaçıktır. Öyle ki, hayatının son demlerinde bile ölüm döşeğindeyken, gizlice insanlara şöyle dediği duyulmuştur:
“Dinini bırak, gel müslüman ol!”

Bunu da Hristiyanlarla söylüyormuş.
Allah ona da, bu ümmetin selefine de rahmet etsin. Gerçekten de hepsi de İslâm’ı yaymak hususunda son derece istekli davranmışlardır.