Ölen Bir İnsan İçin İlk Olarak Ne yapılmalı?

By | 6 Şubat 2015

olen-bir-insan-icin-ilk-olarak-ne-yapilmali   Ölüm sekeratında bulunan mü’min sağ tarafına yatırılır ve yüzü kıbleye getirilir. Bundan sonra hafif bir sesle kelime-i şehadet telkin edilir. Ve yanında Yasin Sûresini okunur. Vefatından sonra yapılacak iş ise, yıkanması ve kefenlenmesidir. Daha sonra cenazenin namazı kılınır ve uygun bir kabre defnedilir.Dinimizde, ölüye karşı olan vazifelerimiz ve yapılması gereken hizmetler açık bir şekilde ifade edilmiş ve hiçbir şüpheye yer bırakmayacak derecede açıklanmıştır.Buna göre, ölüm sekeratında bulunan mü’min sağ tarafına yatırılır ve yüzü kıbleye getirilir. Bu bir sünnettir. İmam Şafiî, bazı rivayetlere dayanarak, “Ayaklar kıbleye gelecek şekilde sırt üstü yatırılır ve başı biraz kaldırılır” der.Bundan sonra yapılacak ikinci iş, kelime-i şehadeti hafif bir sesle telkin etmektir. Nitekim Peygamberimiz (a.s.m.) bir hadis-i şeriflerinde, “Ölülerinize (yani ölmek üzere bulunan hastalarınıza) ‘Lâilâhe illallâh’ sözünü telkin ediniz”1 buyururlar.
Bunun sebebi ve faydası başka bir hadis-i şerifte şöyle ifade edilir: “Kimin sözü ‘Lâilâhe illallâh’ olursa Cennete girer.”Bu telkin yapılırken bilhassa yumuşak söylemek, bağırmamak, yatakta bulunan hastaya “Sen de söyle” diyerek ısrar etmemek gerekir.

Sekerat anında bulunan mü’mine yapılacak bir diğer vazife de yanında Yâsin Sûresini okumaktır. Bu, Resulullâh Efendimiz (a.s.m.) tarafından tavsiye edilir:

“Yâsin KuPân’ın kalbidir. Allah’ı ve âhiret gününü niyetine alarak, maddî menfaat beklemeden onu okuyan herkes bağışlanır. Onu ölülerinize okuyun.” Bazı rivayetlerde geçtiği gibi Yâsin Sûresinin, sekeratta bulunan kimseler üzerine okunması, ruhlarını teslim etmelerini kolaylaştırır.

Bütün bunlar ölümün başlangıcı olan sekerat anında yapılması gereken vazifelerdir. Vefatından sonra yapılacak iş, yıkanması ve kefenlenmesidir. Peygamber Efendimiz (a.s.m.) ölülerin yıkanmasını ve kefenlenmesini emretmiş, bu iki işin nasıl yapılacağını ayrıntısıyla anlatmıştır. Bu sebeple bütün müçtehitler ölünün yıkanmasının ve kefenlenmesinin farz-ı kifâye olduğunda ittifak etmişlerdir.Bundan sonra borçlan varsa ödenir. Nitekim Resulullâh Efendimiz (a.s.m.) ölünün borcu varsa yakınları tarafından ödenmeden namazını kılmazdı ve şöyle buyururdu: “Mü’minin ruhu, ödeninceye kadar borcu yüzünden muallaktır (bağlıdır).”2 Bu bakımdan, ölünün borçlarını namazdan önce ödemek sünnettir.Daha sonra cenazenin namazı kılınır. Bu namaz farz-ı kifâyedir. Namazdan sonra cenaze mezara kadar taşınır. Cenazeyi kabre götürenlerin ölümü ve âhireti düşünmeleri, sükuneti muhafaza etmeleri, dünyevî meseleleri konuşmamaları bu vazifenin âdâbmdandır.Sonra uygun boyda açılan kabre, cenazenin defnedilmesi de bir farz-ı kifâyedir. Kabrin yerden bir-iki karış yüksek yapılması, şeklinin deve hörgücü gibi olması, başına bir taş konması ve ölünün isminin yazılması caizdir.Definden sonra da şunları söylemek sünnettir: “Kardeşiniz için Allah’tan mağfiret dileyin ve sorguyu şaşırmadan cevaplandırmasını niyaz edin. Çünkü o şu anda sorguya çekilmektedir.”Cenaze sahiplerine, mümkünse evlerine giderek, değilse telefon ederek veya daha değişik vesilelerle taziyede bulunmak, üzüntülerini paylaşmak, teselli etmek, gerekirse ihtiyaçlarını görmek için yardımcı olmak İslâmî kardeşliğin bir gereğidir.

Ayrıca yemek yapıp cenaze çıkan eve götürmek veya ölünün yakınlarını yemeğe davet etmek Peygamberimizin (a.s.m.) sünnetidir. Nitekim, Hz. Cafer şehit olunca, Resulullah Efendimiz (a.s.m.) yakınlarına, “Cafer’in ailesine yemek yapın. Çünkü onların başına yeme içmeye fırsat bulamayacakları bir iş gelmiştir” ı buyurarak, onlara yardımcı olunmasını tavsiye eder.Görüldüğü gibi cenaze için yapılacak vazifeler gayet açık bir şekilde kitaplarımızda ve sünnette yer alır. Dolayısıyla bazı bölgelerde cenazenin üzerine bıçak ve makas gibi âletler bırakmak, bazı yerlerde ise cenaze taşıyan arabanın önüne ekmek atılması gibi âdetler dinimizde yeri olmayan alışkanlıklardır.Bilhassa ekmek gibi bir nimeti vasıtanın önüne atmak, ekmeğe yapılması gereken hürmete ters düşer. O ancak yenmek için kullanılır.Buna benzer bir âdet de Cahiliye Arapları tarafından yapılırdı. Onlar, cenazenin arkasından meş’aleler yakarak ateş alayları düzenlerlerdi. Peygamber Efendimiz (a.s.m.) bu âdeti kaldırmıştır.