Öğrencilerin Hareket ve Davranışlarını Kontrol Etme ve Cezalandırma Yolları

By | 1 Ağustos 2019

“Hoca, zaman zaman çocuklarını tavır, hareket ve ahlaki davranış yönüyle bazen gizlice, bazen açıkça kontrol eder ve bu hususta gözlem yapar.

Görülüyor ki İbn Cema, öğrenci davranışlarının ıslahında ve çocuğun cezalandırılmasında aşamalı bir metot teklif ediyor. Çocuktan yüz çevirmek ve ilgiyi kesmek onun teklif ettiği eği­timde verilecek en ağır cezadır. Bu arada İbn Cemaa’nın da di­ğer İslam bilginleri gibi, eğitimde dayak gibi bedeni cezalardan ziyade, manevi cezalara yöneldiği dikkatimizi çekmektedir. Bi­liyoruz ki, eğitimde mükâfat cezadan, manevi cezalar, maddi cezalardan daima daha etkilidir.

Hoca öfkelendiği zaman çocuklan cezalandırmamalıdır. Böyle bir uygulamada amaca ulaşılamaz. Hocanın iyilikleri için çocuklara (bazen) vurmasında beis yoktur, ancak çocuğa vu­ruşta üçü aşamaz. Bu arada arkadaşına eziyet eden çocuğa üç­ten fazla vurabilmek için babasından izin almak gerekir.

Hoca, oyuna düşkünlüğü ve (derse karşı) tembelliği sebe­biyle çocuklan cezalandırabilir.

Hazreti Peygamber yaramazlığı yüzünden kendisine şika­yet edilen ir çocuğun durumunu hafife alarak geçiştirmemiş, aksine konu ile yakından ilgilenmiştir. Rafı b. Amri’l-Gıfari kendisi ile ilgili bir olayı şöyle anlatır: “henüz çocukken bir hurma ağa­cını taşlamıştım. Beni alıp Rasûlullah’a götürdüler, dedi ki: “Ey çocuk! (veya Ey Oğulcuğum!) Hurmayı niçin taşladın?” “Ye­mek için” deyince “(Bir daha) Hurmayı taşlama, ama altına dü­şenlerden ye.” buyurdu. Sonra başımı okşayarak “Allah’ım, bu çocuğun karnını doyur” diye duada bulundu.

Cahit Külebi’nin çocuklar şiirinin bir dörtlüğü de şöyledir:

Bir nazlı kuşa benzer,

Çocuk dediğin,

Ev ister, ekmek ister,

Öpülmek, okşanmak ister.”

Anlaşılacağı gibi gerek İbn Sahnun, gerekse el-Kâbisi çocu­ğa te’dip amacıyla sadece dirre (kamçı) ile vurulabileceğini belir­tiyorlar. Bununla birlikte ona elle vurulamayacağı gibi mesela bir odun parçası ile de vurulamaz. Öte yandan çocuğa elle veya bükülü mendille vurulabileceği, ancak kamçı ve sopa ile vurulama­yacağı ileri sürülmüştür. Ayrıca yüze ve başa vurulmaması, aynı yere peş peşe ve öfke ile vurulmaması, dirreyi tutan kolun omuz hizasından fazla kaldırılmaması gereği de ifade edilmiştir. Anla­şılıyor ki, İslam bilginleri eğitimde dayakla cezalandırmayı ancak son çare olarak başvurulabilecek bir disiplin tedbiri olarak düşün­müşlerdir. Hatta onlar arasında “Dayak caiz olmakla birlikte, terki efdaldir.” diyenler olmuştur. Çünkü bedeni cezalar ve ısrarla da­yak atma çocukta dayaktan zevk almaya sebep olabilmektedir.

Bu arada belirtmek yerinde olur ki, eğitim öğretimde özel­likle de disiplin sağlamada yumuşak davranmak esas olmakla birlikte İbn-i Sina, Farabi, Gazali, Kınalızade Ali Efendi ve Şa­ban Şifai gibi bilginler hocanın mutedil olmasını tavsiye ede­rek şöyle demişlerdir: “Çünkü hoca çok yumuşak olursa, otori­te kurup disiplin sağlayamaz, cezalandırmada başarılı olamaz, dersinde sıkça olumsuz davranışlar sergilenir. Buna karşılık çok sert olursa çocuklar korkar, soru soramaz, dersten soğur, neticede eğitim ve öğretimden nefret ederler.