“Hoca, zaman zaman çocuklarını tavır, hareket ve ahlaki davranış yönüyle bazen gizlice, bazen açıkça kontrol eder ve bu hususta gözlem yapar.
Görülüyor ki İbn Cema, öğrenci davranışlarının ıslahında ve çocuğun cezalandırılmasında aşamalı bir metot teklif ediyor. Çocuktan yüz çevirmek ve ilgiyi kesmek onun teklif ettiği eğitimde verilecek en ağır cezadır. Bu arada İbn Cemaa’nın da diğer İslam bilginleri gibi, eğitimde dayak gibi bedeni cezalardan ziyade, manevi cezalara yöneldiği dikkatimizi çekmektedir. Biliyoruz ki, eğitimde mükâfat cezadan, manevi cezalar, maddi cezalardan daima daha etkilidir.
Hoca öfkelendiği zaman çocuklan cezalandırmamalıdır. Böyle bir uygulamada amaca ulaşılamaz. Hocanın iyilikleri için çocuklara (bazen) vurmasında beis yoktur, ancak çocuğa vuruşta üçü aşamaz. Bu arada arkadaşına eziyet eden çocuğa üçten fazla vurabilmek için babasından izin almak gerekir.
Hoca, oyuna düşkünlüğü ve (derse karşı) tembelliği sebebiyle çocuklan cezalandırabilir.
Hazreti Peygamber yaramazlığı yüzünden kendisine şikayet edilen ir çocuğun durumunu hafife alarak geçiştirmemiş, aksine konu ile yakından ilgilenmiştir. Rafı b. Amri’l-Gıfari kendisi ile ilgili bir olayı şöyle anlatır: “henüz çocukken bir hurma ağacını taşlamıştım. Beni alıp Rasûlullah’a götürdüler, dedi ki: “Ey çocuk! (veya Ey Oğulcuğum!) Hurmayı niçin taşladın?” “Yemek için” deyince “(Bir daha) Hurmayı taşlama, ama altına düşenlerden ye.” buyurdu. Sonra başımı okşayarak “Allah’ım, bu çocuğun karnını doyur” diye duada bulundu.
Cahit Külebi’nin çocuklar şiirinin bir dörtlüğü de şöyledir:
Bir nazlı kuşa benzer,
Çocuk dediğin,
Ev ister, ekmek ister,
Öpülmek, okşanmak ister.”
Anlaşılacağı gibi gerek İbn Sahnun, gerekse el-Kâbisi çocuğa te’dip amacıyla sadece dirre (kamçı) ile vurulabileceğini belirtiyorlar. Bununla birlikte ona elle vurulamayacağı gibi mesela bir odun parçası ile de vurulamaz. Öte yandan çocuğa elle veya bükülü mendille vurulabileceği, ancak kamçı ve sopa ile vurulamayacağı ileri sürülmüştür. Ayrıca yüze ve başa vurulmaması, aynı yere peş peşe ve öfke ile vurulmaması, dirreyi tutan kolun omuz hizasından fazla kaldırılmaması gereği de ifade edilmiştir. Anlaşılıyor ki, İslam bilginleri eğitimde dayakla cezalandırmayı ancak son çare olarak başvurulabilecek bir disiplin tedbiri olarak düşünmüşlerdir. Hatta onlar arasında “Dayak caiz olmakla birlikte, terki efdaldir.” diyenler olmuştur. Çünkü bedeni cezalar ve ısrarla dayak atma çocukta dayaktan zevk almaya sebep olabilmektedir.
Bu arada belirtmek yerinde olur ki, eğitim öğretimde özellikle de disiplin sağlamada yumuşak davranmak esas olmakla birlikte İbn-i Sina, Farabi, Gazali, Kınalızade Ali Efendi ve Şaban Şifai gibi bilginler hocanın mutedil olmasını tavsiye ederek şöyle demişlerdir: “Çünkü hoca çok yumuşak olursa, otorite kurup disiplin sağlayamaz, cezalandırmada başarılı olamaz, dersinde sıkça olumsuz davranışlar sergilenir. Buna karşılık çok sert olursa çocuklar korkar, soru soramaz, dersten soğur, neticede eğitim ve öğretimden nefret ederler.