Nasuh Tövbesi Nedir?

By | 21 Temmuz 2014

feraceler

 

abdestBize, senediyle İbn Abbâs’tan (radıyallâhu ‘anh) ulaşan bir hadis-i şerif şöyledir: “Bir gün Resûlullah (sallallâhu ‘aleyhi ve sellem) tövbe kapısından bahsediyordu. Hz. Ömer, ‘Ey Allah’ın Resûlü! Tövbe kapısı nedir?’ diye sordu. Resûl-i Ekrem,

–        Tövbe kapısı güneşin battığı yerin ötesindedir. Bu kapının altından iki ka­nadı vardır. Üzeri inci ve yakutlarla bezenmiştir. Kapının bir kanadı ile diğer kanadının arası hızlı bir atlının kırk senede kat edeceği bir mesafe kadar ge­niştir. Bu kapı, Allah Teâlâ’nın mahlûkatım yarattığı günden beri açıktır. Gü­neşin, battığı yerden doğacağı sabaha kadar da açık kalacaktır. Nasuh tövbesi ile tövbe eden her kulun tövbesi mutlaka bu kapıdan içeri girer.” buyurdu.

Bunları dinleyen Muâz b. Cebel (radıyallâhu ‘anh), ‘Anam babam sana feda ol­sun yâ Resûlallah! Nasuh tövbesi nedir?’ diye sordu. Resûlullah (sallallâhu ‘aleyhi ve sellem) şöyle anlattı:

–        Günahkâr kulun yaptıklarına pişman olması, [istiğfar etmek suretiyle) Rabbinden özür dilemesi ve bir daha o günahlara dönmemesidir. Sonra gü­neş ve ay bu kapıdan batar. Tövbe kapıları arasından en ufak bir aralık dahi kalmayacak şekilde kapatılır.”

İşte bundan sonra kulun tövbesi kabul olunmaz. Bu saatten sonra yap­tığı hiçbir hayırlı amelin kendisine faydası olmaz. Ancak evvelden yaptığı iyi veya kötü amellerin ecrini veya günahını kazanmaya devam eder. Nitekim bu husus, “Rabbinin bazı alâmetleri geldiği gün, önceden inanmamış ya da imanında bir hayır kazanmamış olan kimseye artık imanı bir fayda sağlamaz.”(En’âm 6/158) ayetinde belirtilmektedir.”

Abdullah b. Mesud (radıyallâhu ‘anh) der ki: “Nasuh tövbesi, tövbe ettikten sonra bir daha günahlara geri dönmemektir” Bir başka defasında şöyle demiştir: “Tövbe kapısı açıktır. Şu üç kimse hariç herkesin tövbesi kabul olunur:

1-      Kâfirlerin başı İblis.

2-      Günahkarların başı Kâbil.

3-      Peygamber öldüren kimse.”

Yine İbn Mesud (radıyallâhu ‘anh) der ki: “Tövbe etmek isteyenler için tövbe kapıları açıktır. Bu kapı güneşin battığı taraftadır. Genişliği kırk senelik me­safe kadardır. Bu kapı, güneş battığı yerden doğana kadar kapanmaz.”

Ebû Hüreyre (radıyallâhu ‘anh) rivayet ediyor: Resûlullah (sallallâhu ‘aleyhi ve sellem) Efendimiz buyurmuştur ki: “Tövbe yeryüzü ile gökyüzü arasında bir yerde asılı konumdadır. Gece gündüz hiç durmadan, ‘Yılgınlık göstermeyin, kim beni kabul (tövbe) ederse, ona azap olunmaz’ diye seslenir. Güneş battığı yerden doğana kadar sürekli bu şekilde seslenmeye devam eder. Güneş battığı yer­den doğunca, tövbe olduğu yerden çekip alınır.”

Bütün bu anlatılanlar tövbeye teşvik içindir. Zikredilen haberlerde, kul tövbe ettiği zaman tövbesinin kabul olunacağı bildirilmiştir. Alah Teâlâ kul­larını tövbeye çağırarak şöyle buyurmaktadır: “Ey müminler! Hep birden Allah’a tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz.”

Yani, Allah’ın azabından kurtulmak ve rahmetine ermek için hep birlikte tövbe ediniz. Allah Teâlâ, tövbenin her hayrın anahtarı olduğunu bildirmiş, müminlerin kurtuluşunun tövbe etmekte olduğunu söylemiş ve tövbe et­melerini emretmiştir: “Ey iman edenler! Samimî bir tövbe ile Allah’a dö­nün.”

Sonra tövbe etmekle kulun elde edeceği mükâfat bildirilmiştir: “Umulur ki Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter. Peygamberi ve Onunla birlikte iman edenleri utandırmayacağı günde Allah sizi, içlerinden ırmaklar akan cen­netlere sokar.”

Allah Teâlâ tövbe eden kullarına günahlarını bağışlayacağını haber ver­miştir: ‘Yine onlar ki, bir kötülük yaptıklarında, ya da kendilerine zulmet­tiklerinde Allah’ı hatırlayıp günahlarından dolayı hemen tövbe-istiğfar ederler. Zaten günahları Allah’tan başka kim bağışlayabilir ki! Bir de on­lar, işledikleri kötülüklerde, bile bile ısrar etmezler.”

Said b. Ebî Bürde dedesinden rivayetle Resûlullah’m (sallallâhu ‘aleyhi ve sellem) şu hadisini nakleder:
“Ben günde yüz defa Allah’a tövbe eder ve istiğfar dilerim.”

Diğer bir rivayet şöyledir: “Ey iman edenler! Allah Teâlâ’ya tövbe edin. Çünkü ben bir gün ve gecede tam yüz kere tövbe etmekteyim”

Resûlullah (sallallâhu ‘aleyhi ve sellem) gelmiş geçmiş bütün hataları bağışlan­mış biri olmasına rağmen, her gün Allah’a tövbe ve istiğfarda bulunuyorsa, durumu belli olmayan, bağışlanıp bağışlanmayacağı belirsiz olan biri nasıl olurda her vakit Allah’a tövbe etmez, dilini istiğfara alıştırmaz!

İbn Abbâs (radıyallâhu ‘anh), “Fakat insan önündekini yalanlamak ister”

Kıyâme ayetinin tefsirinde der ki: “İnsan günah işlemeye devam eder. Tövbesini hep başka bir zamana erteler. ‘Sonra tövbe ederim’ diyerek ken­dini kandırır. Sonra günün birinde, yine işlemekte olduğu bir günah üzerinde ölüm kendisini yakalar ve tövbe etmeden ölür.”

Yine İbn Abbâs’ın (radıyallâhu ‘anhumâ) rivayet ettiği bir hadiste Resûl-i Ekrem (sallallâhu ‘aleyhi ve sellem) şöyle buyurur: “Erteleyenler helak oldu”

İbn Abbâs (radıyallâhu ‘anhumâ) “erteleyenleri”, “tövbesini erteleyenler” ola­rak açıklamıştır.

O halde, insan her vakit Allah’a tövbe etmelidir ki, ölüm kendisine gelip çattığında tövbe üzerine ölsün. Zira Allah (celle celâiüh) yapılan tövbeleri kabul edendir. Nitekim ayet-i kerimesinde şöyle buyurmuştur:

“O, kullarının tövbesini kabul eden, kötülükleri bağışlayandır”

Allah (celle celâiüh), kulları tövbe edip kendisine yöneldiklerinde günahlarını bağışlar. Tövbe, günahlardan ötürü içten pişmanlık duymak, dil ile istiğfar et­mek ve bir daha günahlara dönmemeye niyet etmektir.

Abdullah İbn Mesud (radıyallâhu ‘anh) der ki: “Her kim üç defa, ‘Estağfirullâh ellezî lâ ilâhe illâ hüve’l-hayye’l-kayyûme ve etûbü ileyh’ derse, günahları de­nizlerin köpüğü kadar da olsa bağışlanır.”

Ebû Kılâbe (rahimehullâh) anlatıyor: “Allah Teâlâ İblisi dergah-ı izzetinden kovunca İblis kendisine zaman tanınmasını istedi. Allah Teâlâ da ona müd­det tanıdı. İblis,

–         İzzetine yemin ederim ki, kulunun ruhu bedeninden ayrılıncaya dek onu saptıracağım, dedi. Bunun üzerine Allah (celle celâiüh),

–         İzzetime ve yüceliğime yemin ederim ki, ben de kulumun ruhu bedenin­den çıkıncaya dek onun için tövbe kapısını açık tutacağım, buyurdu.”

Allah’ın rahmetine ve kullarına olan şefkatine bir bak! Günah işlemelerine rağmen onları mümin olarak isimlendirmiştir: “Ey müminler! Hep birden Allah’a tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz.”(Nûr 24/31)

Allah tövbe edenlerin, sevdiği kullardan olduğunu bildirdi: “Şunu iyi bilin ki, Allah tövbe edenleri de sever, temizlenenleri de sever.”

Resûlullah (sallallâhu ‘aleyhi ve sellem) buyuruyor: “Günahına tövbe eden kimse sanki hiç günahı olmayan kimse gibidir”