Kadiri Tarikatının Yedi Esası:Güzel Ahlak

By | 23 Mart 2015

kadiri-tarikatinin-yedi-esasiguzel-ahlak     Bu konuda delil, şu ayet-i kerime ve hadis-i şeriflerdir:
“Hiç şüphe yok ki sen üstün bir karakter, yüce bir ahlâk sahibisin.
Enes b. Mâlik’ten nakledildiğine göre “Ey Allâh’in Rasûlü! Mü’minlerin hangisi, iman bakımından daha üstündür?” diye sorulunca o (s.a.v.), şöyle cevap vermiştir:
“En güzel ahlâka sahip olanları. ”
Güzel ahlâk, kulun sahip olabileceği en güzel haslettir. İnsanların hakikati onunla ortaya çıkar. İnsan bedeni ile örtülür; ahlâkı ile ün salar.
Denilmiştir ki:
“Allâh, elçisi Hz. Muhammed’e pek çok mucize, kerâmet ve üstünlük vasfı vermiştir. Bununla birlikte onu ahlâkıyla övdüğü kadar başka hiçbir vasfıyla övmemiş ve “Hiç şüpheyok ki sen üstün bir karakter, yüce bir ahlâk sahibisin ” buyurmuştur. ”
Denilmiştir ki:
“Allâh’ın Hz. Muhammed’i “yüce ahlâk sahibi olmak’la övmesinin yegâne sebebi, onun her iki dünyadan vazgeçip Allâh’a yetinmiş olmasıdır.”
Denilmiştir ki:
“Güzel ahlâk, kişinin Allâh’ı çok iyi tanımasından dolayı kimseyi kendine düşman bilmemesi ve kimsenin de ona düşmanlık etmemesidir.”
Yine denilmiştir ki:
“Güzel ahlâk, senin Hakk’ı görüp bilmenden sonra insanlann sana ettiği cefanın hiçbir tesirinin olmamasıdır.”
Ebû Saîd el-Harrâz şöyle demiştir:
“Güzel ahlâk, kişinin Allâh’tan başka hiçbir himmetinin/gayesinin bulunmamasıdır.”
Cüneyd-i Bağdâdî (rh.a.) şöyle demiştir:
“Ben Hâris el-Muhâsibrnin şöyle dediğini duymuştum: Biz üç şeyi kaybettik: sıyânetle (kommak) birlikte yüz güzelliği, emanetle birlikte söz güzelliği ve güzelce kardeşlik edip vefakâr olmak.”
Denilmiştir ki:
“Güzel ahlâk, kendi yaptığın iyilikleri küçük; başkasının sana yaptığı iyilikleri ise büyük görmektir.”
Denilmiştir ki:
“Güzel ahlâkın emaresi başkasına sıkıntı vermemek ve kendi külfet ve meşakkatlerine tahammül etmektir.”
Hz. Peygamber (s.a.v.) ashabına şöyle buyurmuştur:
“Siz, mallarınızla insanları memnun edemezsiniz; bundan dolayı güler yüz ve güzel ahlâkınızla memnun ediniz. ”
Allâh’a karşı güzel ahlâk, O’nun emirlerini tutmak, yasaklarından kaçmak, herhangi bir karşılık beklemeksizin her hâl ve kânnda ona itaat etmek, kaderde olan hiçbir şeyi suçlamayıp gönülden kabullenmek, Allâh’a şirk koşmayıp tevhîd etmek ve hiç kuşku duymadan vaadine güvenmektir.
Zünnûn-i Mısrî’ye “İnsanlann en kaygılı olanı kimdir?” diye sorulunca “Ahlâkı en kötü olanlardır” cevabını vermiştir.
Yine denilmiştir ki:
“Güzel ahlâk, senin Hakk’ı görüp bilmenden sonra insanların sana ettiği cefanın hiçbir tesirinin olmamasıdır.”
Ebû Saîd el-Harrâz şöyle demiştir:
“Güzel ahlâk, kişinin Allâh’tan başka hiçbir himmetinin/gayesinin bulunmamasıdır.”
Cüneyd-i Bağdâdî (rh.a.) şöyle demiştir:
“Ben Hâris el-Muhâsibî’nin şöyle dediğini duymuştum: Biz üç şeyi kaybettik: sıyânetle (korumak) birlikte yüz güzelliği, emanetle birlikte söz güzelliği ve güzelce kardeşlik edip vefakâr olmak.”
Denilmiştir ki:
“Güzel ahlâk, kendi yaptığın iyilikleri küçük; başkasının sana yaptığı iyilikleri ise büyük görmektir.”
Denilmiştir ki:
“Güzel ahlâkın emaresi başkasına sıkıntı vermemek ve kendi külfet ve meşakkatlerine tahammül etmektir.”
Hz. Peygamber (s.a.v.) ashabına şöyle buyurmuştur:
“Siz, mallanmzla insanları memnun edemezsiniz; bundan dolayı güler yüz ve güzel ahlâkınızla memnun ediniz. ’’
Allâh’a karşı güzel ahlâk, O’nun emirlerini tutmak, yasaklarından kaçmak, herhangi bir karşılık beklemeksizin her hâl ve kânnda ona itaat etmek, kaderde olan hiçbir şeyi suçlamayıp gönülden kabullenmek, Allâh’a şirk koşmayıp tevhfd etmek ve hiç kuşku duymadan vaadine güvenmektir.
Zünnûn-i Mısrî’ye “İnsanlann en kaygılı olanı kimdir?” diye sorulunca “Ahlâkı en kötü olanlardır” cevabını vermiştir.
Hasan-ı Basrî (rh.a.), “Elbisem temizle™ ayetini “ahlâkını güzelleştir” diye tefsir etmiştir.
Yine “Sizi görünen ve görünmeyen onca nimetin içinde yüzdürmüştür ” ayet-i kerimesindeki görünen nimet, “eksiksiz ve kusursuz bir bedene sahip olmak”, görünmeyen nimet ise “güzel ahlâk sahibi olmak” diye açıklanmıştır.
İbrahim b. Edhem’e “Dünyada hiç sevindiğin oldu mu?” diye sorulunca şöyle cevap vermiştir:
“Evet, iki kez sevindim. Birincisinde bir yerde oturuyordum, bir köpek gelip üzerime işedi. İkincisinde ise ben otururken biri gelip bana okkalı bir tokat attı.”
Nakledilmiştir ki:
Çocuklar Üveys el-Karânfyi (rh.a.) gördüklerinde taş atarlar, o da şöyle derdi: “Atacaksanız bari küçük taşlar atın da dizimi kanatmayın ve namaz kılmama mani olmayın.”
Nakledilmiştir ki:
Birisi Ahnef b. Kays’ı yolda yürürken takip ediyor ve ona ağza alınmaz hakaretler ediyordu. Köye yaklaştıklarında Ahnef durdu ve “Delikanlı!” dedi, “Kalbinde söylemek isteyip de söyleyemediğin bir şey kaldıysa onları da söyle ki köyün bıçkın delikanlılan söylediklerini duyup sana karşılık vermesinler.”
Hâtim el-Esamm’a “Kişi, herkesin yaptığı her şeye tahammül gösterebilir mi?” diye sorulunca “Evet, sadece nefsine tahammül edemez” cevabını verdi.
Nakledildiğine göre Ali b. Ebû Tâlib bir kölesini çağırdı. Köle cevap vermeyince ikinci ve üçüncü kez çağırdı; ama köle yine cevap vermedi. Kalkıp kölenin yanına gitti ve onu yatarken buldu. “Uşak! Beni duymuyor musun?” dedi. Köle, “duyuyorum” deyince Hz. Ali, “Peki, bana neden cevap vermedin” diye sordu. Köle, “Senin bana ceza vermeyeceğini bildiğim için ağırdan aldım” dedi. Bunun üzerine Hz. Ali, “Kalk git, seni Allâh rızası için âzâd ediyorum” dedi.
Denilmiştir ki:
“Güzel ahlâk, hem insanlara yakın; hem de onlar arasında garip (yabancı) olabilmektir.”
Denilmiştir ki:
“Güzel ahlâk, insanların cefasını ve Hakkın kazasını hiç sıkılmadan ve kaygılanmadan kabullenebilmektir.”
Denilmiştir ki:
İncil’de şöyle yazılıdır: “Ey kulum! Sen öfkelendiğinde beni yâd et ki ben de öfkelendiğimde seni yâd edeyim.”
Mâlik b. Dinar’ın hanımı ona “A riyakâr!” diye seslenince Mâlik b. Dinar ona, “Helâl sana! Basralılann kaybedip bir türlü hatırlayamadığı is-mimi sonunda sen buldun” demiştir.
Bilge Lokman, oğluna şöyle demiştir:
“Yavrum! Üç şeyi ancak üç şey gerçekleştiğinde bil (bunun dışında bilmenin sana bir faydası yoktur): öfkelendiğinde hilm sahibi olmak, savaşta yiğit olmak ve başkasının sana işi düştüğünde ona kardeş olmak.”
Hz. Mûsâ (a.s.) “Allâhım! Senden, bende bulunmayan bir hasletten söz edilmemesini diliyorum” deyince Allâh, şöyle vahyetmiştir:
“Ben bunu kendim için bile yapmadım. Senin için niye yapayım?”